Türkiye Irak ilişkileri uzun sayılabilecek bir parantezden sonra yeniden rayına oturmaya başladı.
ABD'nin 2003 Irak işgalinden sonra oldukça inişli çıkışlı bir seyir izleyen ilişkiler bu senenin başından itibaren normalleşmeye başladı.
2003 sonrası siyasi otoritenin oldukça zayıf olması ve ABD ile İran'ın fazlasıyla etkisi altında olması bir yandan Irak'ın siyasi, ekonomik ve güvenlik alanlarında çözülme yaşamasına öte yandan dış ilişkilerinin rehin alınmasına yol açmıştı.
İran ile ABD'nin Irak üzerindeki kapışması devam ettiğini göz ardı edemeyiz. Dahası Seçimlerin üzerinden neredeyse bir yıl geçmesine rağmen hükümetin kurulamamış olması siyasi sistemin işlevsizliğine işaret ediyor.
Ancak hem bölgesel dengeler hem de Irak'ın iç siyaseti 2008-2018 döneminden oldukça farklı.
DEAŞ'ın yenilgiye uğratılması, bölgesel dengelerdeki değişim ve hem genel seçimler hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gerçekleşmiş olması Irak'ın siyasi açıdan toparlanması için de bir fırsat sundu.
Ve Iraklılar önümüzdeki dönemi değerlendirmeye kararlı görünüyor. Cumhurbaşkanı Behram Salih'in Körfez turu, Ürdün ve Türkiye'ye gerçekleştirdiği ziyaretler bu kararlılığın işaretleri.
Nitekim 2019 yılının başında Behram Salih'in Türkiye ziyareti sırasında Irak için hayati bir konuma sahip olan su meselesi konusunda Türkiye'nin takındığı dostane tavır bu ilişkinin biçiminin başlangıcı sayılır.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun oldukça yoğun bir programla Irak'a yaptığı resmi ziyaret de Türkiye-Irak ilişkilerinin yeni bir döneme girdiğine dair önemli ip uçları barındırmakta.
Türkiye'nin Irak politikasının temel parametreleri de belli. Güvenlik, ekonomi ve Türkmenlerin durumu. Güvenlik bağlamında PKK ile mücadele en önemli mesele olarak ön plana çıkıyor. Bu anlamda Türkiye'nin tavrı çok net. Hem Irak merkezi yönetimi hem de IKBY bu durumun farkında.
İkinci önemli mesele ise ekonomi. Irak 2003 Irak işgali öncesi Türkiye'nin Ortadoğu'daki en önemli pazarlarından birisi idi. Ayrıca Türkiye'nin petrol ihtiyacını karşılayan bir kaynak durumundaydı. İşgal sonrası Irak'ta yaşanan siyasi istikrarsızlık, terör girdabı ikili ekonomik ilişkilere darbe vurmuştu. Ancak Irak merkezi hükümeti toparlandıkça ve otoritesini tesis ettikçe bu durum düzelmeye başladı.
Mevcut düzlemde yıllık dokuz milyar dolarlık ticaret hacminin hızla artması ve yirmi milyar doları bulması oldukça ulaşılabillir bir hedef konumunda.
Türkmenlerin Irak siyasetindeki konumu Türkiye'nin masada tuttuğu en önemli dosyalardan biri. Irak'ta yaşanan her türlü istikrarsızlık ve şiddetin kurbanı oldu. Ülkenin üçüncü büyük etnik konumunda olmalarına rağmen merkezi hükümetlerin kırılganlığı ve İran ile ABD'nin etkisinde olmaları Türkmenler'e olumsuz yansımaları oldu.
Ancak bölgedeki dengelerin değişmesi Türkiye ve Irak ilişkilerinin söz konusu parametreler etrafında gelişeceğini ön görmek mümkün.
ABD bir yandan İran'ı baskılamak için Irak hükümetine de baskı yapacak. İran ise Irak içindeki güçlerini kullanarak Irak'ı yanında tutmaya çalışacak.
Dolayısıyla Irak için en önemli açılım yönü Türkiye açılacak. Öte yandan Türkiye'nin ABD yaptırımları dolayısıyla İran'dan petrol ithalatının kısıtlanacak olması Irak'ı Türkiye için bir alternatif kılıyor. Bu durum Türkiye-Irak ilişkilerinin kazan-kazan formülünü beraberinde getirecek.
[Fikriyat, 30 Nisan 2019].