Paris Saldırıları
Moderatör |
Veysel Kurt |
Konuşmacılar |
|
SETA İstanbul’da “Paris Saldırıları” başlıklı bir panel düzenlendi. SETA’dan Veysel Kurt’un moderatörlüğünde gerçekleşen panele Anadolu Ajansı’ndan Samet Doğan, İstanbul Kültür Üniversitesi’nden Dr. Bora Bayraktar ve İstanbul Şehir Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Talha Köse konuşmacı olarak katıldı.
SAMET DOĞAN: “IŞİD, KURULUŞUNDAN İTİBAREN PETROL BÖLGELERİNE SAHİP OLARAK GÜCÜNÜ ARTIRDI”
Panelin ilk konuşmacısı olan Anadolu Ajansı muhabiri Samet Doğan konuşmasında IŞİD’in ortaya çıkış sürecini anlattı. Ebu Musa El-Zerkavi’nin Afganistan’dan Irak’a gelip IŞİD’i kurduğunu söyleyen Doğan, Irak El Kaidesi ve eski Baasçıların birleşmesiyle IŞİD gibi farklı yapıda bir örgütün ortaya çıktığını dile getirdi. Doğan, El-Kaide’nin tecrübesinin IŞİD’in ilerlemesinde ve güç kazanmasında çok etkili olduğunu vurguladı. Suriye'de muhalifler ön cephede Esad'la savaşırken IŞİD’in muhaliflerin ele geçirdiği bölgelerde yapılandığını dile getiren Doğan, IŞİD’in petrol bölgelerini ele geçirdiğini ve günlük petrol gelirinin 2,5 milyar dolar olduğunu söyledi. Para ve silahın önemine vurgu yapan Doğan, IŞİD’in bu iki güce sahip olmasıyla muhalif güçler üzerinde hakimiyeti kurduğunu dile getirerek konuşmasını bitirdi.
BORA BAYRAKTAR: “PARİS SALDIRILARI BATI’NIN YAŞAM TARZINA VE TİCARETİNE KARŞI YAPILAN TERÖR EYLEMİDİR”
Panelin ikinci konuşmacısı Dr. Bora Bayraktar, Fransa’daki olayda; IŞİD örgüt yapılanmasında Bin Ladin’in getirdiği çizgi ve hedeflerin takip edildiğini belirterek konuşmasına başladı. Hedeflerden bir tanesinin Batı’nın yaşam tarzı ve ticareti olduğunu, 11 Eylül saldırılarında Dünya Ticaret Merkezi’nin hedef alınmasının tesadüfi olmadığını, bu saldırının Amerika’ya maliyetinin çok yüksek olduğunu belirtti.
Örgütün nasıl bu kadar taraftar bularak etkili olabildiği sorusunu cevaplarken Bayraktar şu hususlara değindi: Araplarda anti-emperyalizm düşüncesinin çok güçlü olması, Arapların Birinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan sisteme tepkili olmaları, Nasır döneminde gelişen Arap milliyetçiliği, , Ortadoğu’nun içinde bulunduğu durumun ve onurları zedelenen Arapların buna meydan okuması ve Batıyı suçlaması, Suriye ve Libya’da çöken devlet yapıları ve oluşan otorite boşlukları, mevcut teknoloji imkanlarının çok iyi kullanılması, örgüt mensuplarının ve onları yönlendiren kişilerin geçmişten bu yana biriken tecrübeleri.
Bayraktar, siyasal İslam’ın, örgütün bulunduğu ülkelerdeki yerleşik ve laik fakat aynı zamanda baskıcı rejimlere karşı mücadelesine de değindi. Bu bağlamda Irak ve Suriye rejimlerini örnek veren Bayraktar, IŞİD’in hilafet vizyonu ortaya koymasının ve bunu yaşatmasının da önemini vurguladı.
Son olarak Bayraktar, dünyanın verdiği reaksiyonun, IŞİD’i yok etmeye yetecek büyüklükte olmadığına ve sadece güvenlikçi politikalarla IŞİD’e karşılık verildiğine değindi. Bu durumun Suriyeli mültecileri negatif yönde etkileyeceğini, daha radikal bir ortam oluşturacağını ve birçok ülkede sağ görüşün yükselişe geçeceğine dikkat çekerek konuşmasını bitirdi.
TALHA KÖSE: “IŞİD TERÖR ÖRGÜTÜ ARTIK AVRUPA’NIN DA BİR SORUNUDUR”
Son panelist Talha Köse konuşmasına, IŞİD hakkında doğru bir analiz yapılmadığını belirterek başladı. Batılı analistlerin, IŞİD konusunu ve yaşanan olayları dini ve kültürel kimlik üzerinden analiz etmeye çalıştıklarına dikkat çekti. Tüm bu olayları anlamak için öncelikle 2005 Paris banliyö saldırılarına bakmamız gerektiğini söyleyen Köse, o dönemde yaşanan olayları ayrımcılığın ve eşitsizliğin yaratmış olduğu birikmiş enerji olarak nitelendirdi. Daha önce dünya tarihinde zengin ve fakir arasındaki ayrımın bu kadar keskinleştiği bir dönemin olmadığını, özellikle dünyanın zengin kısımlarında fakir bölgelerin oluştuğuna ve bu bölgelerde de göçmenlerin yaşadığına dikkat çekti. Olayların sadece terör olayları olarak görülmesinin, saldırıların ardındaki asıl gerçeği örttüğünü belirtti. Köse, IŞİD terör örgütünün artık Avrupa’nın da bir sorunu olduğunu söyledi. IŞİD’in sadece terör eylemleri yapan bir örgüt olarak görülmemesi gerektiğine de değinen Köse, IŞİD’in en büyük gücünün insanlara “ideal” bir hayat ve düzen oluşturma söylemi olduğunu dile getirdi. IŞİD’in 21. yüzyılın imkanlarından faydalanarak eylemlerini yaptığını ve bu şekilde de sempati kazandığını vurguladı. IŞİD’in sadece kültürel ve kimliksel olarak algılanmasının eksikliklere yol açacağını ve bu durumun IŞİD’e çok daha fazla militan kazandıracağını belirterek, dünyadaki siyasal aktörlerin bir araya gelerek ortak karar alıp bu kararları hayata geçirmedikleri sürece bu terör örgütünün üstesinden gelinemeyeceğini belirterek konuşmasını sonlandırdı.
Soru cevap bölümünün ardından panel sona erdi.