Dünya Sağlık Örgütü, 114’ten fazla ülkeye yayılan koronavirüs salgınını pandemi ilan etti. Pandemik hastalıklar, tüm dünyaya yayılan ve geniş bir alanda etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel bir tanımlama.
Küresel bir risk olarak görülen ve tüm dünyayı panikleten koronavirüse nasıl çözüm bulunacağı üzerinden yürütülen tartışmaların içeriği, aslında bundaki önceki benzer salgın hastalıklardaki tartışmalarla çok benzer.
Yani, tehditlerin küreselleşmesi ve bu tehditlerin, nedenleri, sonuçları ve tehditlere karşı alınacak tedbirlerle ilgili yürütülen farklı tartışmaların ve senaryoların epeyce bir geçmişi var.
Bu tip tartışmalarda her zaman karamsarlar ve iyimserler karşı karşıya gelir.
Karamsarların öncülerinden Alman risk kuramcısı Ulrich Beck, 1980’lerin ortasından itibaren, sanayi toplumunun yerini “Küresel Risk Toplumu”nun aldığını iddia eder.
Günümüzdeki tehditlerin önceki çağlarda görülen sağlık risklerinden farklı olduğunu söyler. Bazı bilim insanlarının “radikal modernlik” olarak tanımladıkları yeni dönemdeki tehditler, çevresel etkenler ve ileri teknoloji riskleri üzerinden, insan etkisinin merkezde olduğu bir küresel risk toplumunu oluşturmaktadır.
Beck’in öncülüğünü yaptığı risk kuramcılarına göre…
Belirsizlik ve denetimsizlik üzerinden ortaya çıkan risklerde, uzmanlar genellikle yapılmaması gerekenleri söyler.
Belirsizliklerden dolayı küresel tehditler; ulusal, yerel, sınıfsal ve bireysel tüm alanları hızlı bir yayılma ile etkisi altına alır. Ülke sınırlarını aşarak, zengin fakir ayrımı yapmaz. Riskleri ve tehditleri oluşturup bundan kazanç sağlayanlar, eninde sonunda kendileri de bu risklerin dışında kalamaz. Çünkü risklerin yayılma hızı öngörülemez.
Risklere karşı denetim yetersizlikleri ve gerekli tedbirleri almamak, tehdidin boyutunu genişletir. Bir coğrafi bölgede ortaya çıkan risk, hızlı bir şekilde sınırları kolayca aşabilir.
Ortaya çıkan riskler uzmanlara bağlılığı artırsa da, aslında yeni çıkan tehditler konusunda uzmanlar ancak deneyimleyerek, zamanla tehdit konusunda bilgi sahibi olabilirler. Hatta uzmanlar bu süreçte, risklerin meşrulaştırılmasında işlev görürler.
Yine risk kuramcılarına göre, riskler inkâr edilir ve bilinçsizce kararlar alınırsa, sonuçları çok daha yok edici boyutlara ulaşır. Dolayısıyla küresel risk toplumu üzerinden tehdit tanımlaması yapanlar, geleceğin çok daha karanlık olacağını varsayarlar.
Kısaca kendi geleceğimiz üzerinde kontrolümüzü çoktan kaybettiğimizi iddia ederler.
Küresel riskleri kabul edip “firari bir dünyada” yaşadığımızı söyleyen Antony Giddens gibi bilim insanları ise, “güven ve tehdit”in birbirine sımsıkı bağlı olduğunu, dolayısıyla küresel iş birlikleri ve ulusal düzeyde hükûmetlerin çabalarıyla risklerin idare edilebileceğini belirtirler. İyimserdirler.
Dolayısıyla da, karşılaştığımız ve etrafımızı saran küresel risklere karşı, etkin bir mücadelenin verilebilmesi için idarecilere güvenmenin gerekliliğini vurgularlar.
Bu bağlamda, karamsarlığa ve panik yapmaya gerek olmadığını belirtirler.
Aslında sağlık bakanı Fahrettin Koca’nın, “koronavirüsün alınacak tedbirlerden daha güçlü olmadığını” söylemesi tam da “tehditle-güvenin” birlikte ele alınması gerektiğini söyleyen bilim insanlarının görüşünün somut ifadesidir.
Küresel risk toplumu üzerinden bugüne kadar yapılan tartışmaların tüm boyutlarını koronavirüsün yayılması sürecinde bir kez daha deneyimliyoruz.
Virüsü ürettiği iddia edilen ülke ile kendisine karşı üretildiğini söyleyen devletin her ikisi de risklerle karşı karşıya.
Virüs zengin, fakir ya da yönetici ayrımı yapmıyor.
Uzmanlara, ilaç sanayine ve diğer ilgili paydaşlara yönelik güven ve güvensizlik birlikte tartışılıyor.
Türkiye gibi, önlemini sıkı tutanlar, denetimi sıklaştıranlar riskleri yönetebiliyorlar. Ancak, İran ya da İtalya gibi, zamanında gerekli önlemi almayan hatta riski hafife alan ülkeler ise tehdidin maliyetlerine daha fazla katlanmak zorunda kalıyorlar.
Dolayısıyla, devletler ve hükûmetler, küresel risklerin varlığını kabul edip, her zaman bu duruma hazırlıklı olmaları zorunlu. İnsanlar da bu risklerle yaşamaya alışmaları gerekiyor.
Ancak, küresel risklere karşı hazırlık demek, marketler koşup makarna depolamak anlamına gelmemeli. Stok yapmak riskleri artırır.
Sonuç olarak, panik yapmaya gerek yok. Bundan önceki benzer birçok küresel risk atlatıldı. Bu da atlatılacaktır.