İran'da taşları yerinden oynatacak nitelikte tartışmalı bir seçim yaşandı. Seçimler üzerinden kopan fırtına içeriğinden ziyade, şekli itibarıyla İran siyasetinde biriken gerilimi ortaya çıkardı. Seçim sonrası protesto ve gösteriler 1979 devrimi benzeri toplumsal ayaklanma olarak yorumlandı. Sokaklara taşan kitlelerin istediklerini almadan evlerine dönmeyeceği öne sürüldü.
İran siyaseti hemen her seçimde izleyenleri şaşırtan sürprizlerinden görülebileceği gibi oldukça dinamik bir niteliğe sahip. İran siyasetini anlamak için bu coğrafyanın kadim tarihinin ürettiği sofistike kültürü dikkate almak gerektirir. İlk bakışta kaotik olarak görülen siyasal yapı, aslında girift bir güçler dengesi ve İran tarzı özgüveni yüksek siyasal kimliklerin mücadele alanı. Ayrıca bu coğrafyada siyasetin bir incelik ve ustalık alanı olarak temayüz ettiği unutulmamalı.
İran'ın arkasını yasladığı devlet ve siyaset geleneği güçlü bir muhalefet, siyasal gerilim ve düzen kurabilme kabiliyetinin birlikte mümkün olduğu siyasal yapılar oluşturabiliyor. Şii geleneği bir yanda içkin bir muhalefet duygusunu muhafaza ederken, azınlıkta olma ve varlığını sürdürme dürtüsüyle yaşadıkları coğrafyada düzen ve güvenliğe büyük önem veriyor. Bu güçlü "vatan" bilinci İran milliyetçiliği ile İslami rejimin birlikte yaşamasına imkân tanıyor.
İran siyasetini anlamak için kadim tarih ve siyaset geleneğinin nitelikleri yanında, siyasal aktörlerin süreçleri nasıl yürüttüğüne bakmak gerekiyor. 1979 sonrası İran'ı ile ilgili genel kanı İslam devrimi sonrası içeride siyasetin alanının daraldığı, dış politikada ise esnekliğin kaybolduğu yönünde. İslam devrimi ve devrimin öncülerinin söylemine bakıldığı zaman doğru gibi gözüken bu teşhisin, aslında pratikte çok geçerli olmadığı görülür. İran siyasal eliti içeride düzen, dışarıda ise çıkarları için yeterince esnek davranabilen, modern ulus-devlet modelinden sapma göstermeyen bir yol izlediler.
Ekonomik sıkıntı kapıda Ancak İslam devrimi ile hiçbir şeyin değişmediğini söylemek doğru olmaz. İran'da yönetim artık meşruiyetini İslam devrimine bağlılıktan alıyor. Devlet aygıtı güçlü bir ideolojik karaktere sahip. Kuruluşundan bu yana uluslar arası sistemle sorunları olan İslami rejimin muhafazası bir numaralı hedef. İdeolojik devlet yapıları tehdit algılamalarıyla hızla güvenlik devletine dönüşürler. İran'ın otoriter bir güvenlik devleti haine dönüşmesi bu açıdan bir istisna değil.
Amerika ile sorunlar, İran-Irak savaşı ve içeride rejim karşıtı hareketler güvenlik devletinin bahaneleri oldu. Hem içeride, hem de dışarıda bu kadar düşman varken, rejimin kontrolü gevşetmesi beklenemezdi. Bu tehditler kısmen mevcut olabilir, ancak İran rejimi bu tehditleri abartarak geniş bir iç ve dış düşman grubu oluşturdu. Bu noktadan sonra rejim ekonomiden bilim ve teknolojiye hemen tüm başarısızlıkları düşmanların faaliyetleri ile açıklamakta. Amerika liderliğinde İran'ı izole etme politikaları, içeride rejimin güçlenmesini sağlayan bir olguya dönüştü.
İran'daki siyasi gerilim, özgürlük talepleri, ekonomik sorunlar, işsizlik gibi sorunlar işlerin iyi gitmediğini gösteriyor. Geçtiğimiz yıl ithalat 60 milyar doları aştı ve İran ucuz ithal malları cenneti haline geldi. Tarım ve yerli sanayi ithalat karşısında pes etmiş durumda. Petrol fiyatının düşmesi ve talep gerilemesi ülkenin gelirlerine ağır bir darbe vurdu. 1000 dolara çıkması düşünülen petrol gel