"2,5 milyar insan, modern yaşamın en temel bir konforundan mahrum"
Bu sözü duyunca "nedir o konfor acaba" diye durup düşünsek, aklımıza enerji erişimi gelebilir mesela. Ya da sıhhi hizmetler… Belki temiz yemek imkânları?
Hiç şüphesiz bu en temel gereksinimlere de milyarlar ulaşamıyor ancak yukarıdaki cümleyi sarf edenlerin konfordan kastı başka. O halde nedir cümlenin devamı derseniz; cevap, banka hesabı…
FİNANSAL GELİŞİM DERKEN?
Finansal gelişimin büyümeye katkıda bulunduğuna ve yoksulluğu azalttığına dair bulgulara ampirik çalışmalarda bolca rastlıyoruz. Ve bir ülkede finansal gelişmişliğin önemli ayaklarından biri de, özellikle son yıllarda adından sıkça bahsettiren "finansa erişim". Zira bu ayak yere sağlam basmadıkça, finans sisteminin etkinliğine dair güven de sallantıda oluyor.
İşte bundan birkaç yıl önce MasterCard ve IFC CEO'larının imzaladığı yazıda geçen "2,5 milyar insanın banka hesabından mahrumiyeti" de, finansa erişimin küresel problemine işaret ediyor. Söz konusu dünya vatandaşlarının finans sistemine dâhil olmaması, bu kanalla büyüme ve yoksulluğu indirgeme gibi çabaların önünde bir engel olarak görülüyor. Bulgular bu bağlamda, bir hesaba sahip olmanın, tüketim ve yatırım davranışlarının yönetilmesine katkıda bulunduğunu da ima ediyor.
İYİLEŞME OLSA DA…
Dünya Bankası'nın (WB) 2015 yılında açıkladığı verilere göre ise, son tahlilde temel finansal hizmetlere ulaşamayan 2 milyar civarı çalışma çağında yetişkin var. Bu rakam, vaziyette bir iyileşme olduğunu gösteriyor zira 2011-2014 arasında finans sistemi dışında kalan bireylerin sayısında %20 gibi önemli bir azalma olmuş. Bununla beraber, ilgili nüfusun %38'inin halen bu "konfordan" yoksun kalması, pek de mutlu edici bir oran sayılmıyor.
Dolayısıyla da, bir "evrensel finans erişimi" furyası 2020'ye doğru yola çıkmış durumda… Ana hedef ise, %38'i oluşturan ve büyük ölçüde gelişmekte olan ülkelerdeki düşük gelirli kesimler… Nitekim söz konusu 2 milyar bankasız, hesapsız insanın %73 gibi ağırlıklı bölümü, 25 adet gelişen ekonomide konuşlanmış durumda. Bu hesapsız ülkelerin arasında, malum Türkiye de var. Dolayısıyla şimdi kendi içimize dönüp bir bakalım.
TÜRKİYE'DE DURUMLAR
Elbette ki finansa erişimin çeşitli kanalları ve dolayısıyla da farklı ölçütleri var ancak madem hesap sahibi olmaktan yola çıktık; bize ayrılan sınırlı yer hasebiyle, bugün o patikadan gidelim.
Global FINDEX tabanlı WB verilerine göre, 2014 itibariyle Türkiye'de banka hesabına sahip olan bireylerin oranı, yuvarlak hesap %57. 2011'e kıyaslarsak bu, hafif bir gerileme anlamına geliyor. Üstelik 2011'de bizden geride olan Brezilya, Rusya, G. Afrika gibi bazı ülkeler 2014 hesaplarıyla bizi geçmiş. Hayli gerilerde olan Hindistan ise, %53'e dayanarak bize yaklaşmış. Bu arada, hesap kullanımını artırsa da bizden hala oldukça geride ülkeler de var fakat kıyaslamalı bakıldığında, Türkiye önde gelen yükselenler içinde bu yarışta geride kalmış gözüküyor.
Bununla birlikte şu da var ki; nicelik bir yana, nitelik de bir mesele. Dolayısıyla da, yerimizde saymış olsak da, içerikte bir gelişme yaşamış mıyız diye de sormak icap ediyor. Ve nüfus segmentlerine göre sınıflandırılmış verileri çekip çıkardığımızda, bu soruya bir "evet" geliyor. Zira söz konusu süre içinde farklı gelir grupları ve cinsiyetler arasındaki banka hesabı eşitsizliğimiz bir miktar kırılmış.
Misal; 2011 yılında kadınlarda %33 olan oran %44 civarına yükselirken, erkeklerde ise %82'den %69'a düşüş var. Aradaki fark hala geniş ancak eşitlenme yönünde bir gelişim olduğu aşikâr. Keza gelir grupları arasında da dengelenmeye yönelik bir kıpırdanma var.
KADINLARIN HESABI
Geçenlerde bu gerçeklerden yola çıkarak yayımlanan Türkiye özelindeki bir WB çalışması da, duruma, eşitlik bazında düzeltilmiş oranlar ile dikkat çekiyor. Buna göre; Türkiye'deki bireylerin hesap kullanma oranı ilgili dönemde hafif düşmüş olsa da; bir eşitlik ayarı çekildiğinde %44'ten %48,3'e doğru bir yükseliş olduğu anlaşılıyor.Daha basit bir ifadeyle, hesap kapsama alanımız kendi içinde daha eşitlikçi bir görünüme yayılmış.
Bu ise, hesap sahipliğinde gruplar arası farklılıklara dair skorumuzun düşmesinden ileri geliyor. Ve ülkemizde bu skoru tetikleyen temel etkenin ise, cinsiyet olduğu anlaşılıyor. Çalışma bu bağlamda, 2011-2014 arasında hesap kullanımında kaydettiğimiz eşitlik yönündeki düzelmenin arkasında, kadınların finansa daha çok erişim sağlamasının rol oynadığını gösteriyor.
Öte yandan bu konuda daha alacak yol var. Dolayısıyla da, kadınların son dönemde yakaladığı olumlu trendin sürmesi, Türkiye'de finansa erişime katkıda bulunacak kritik bir faktör olacak. Bunun yanı sıra, hesaplar dışındaki diğer kanallar dahilinde de bakıldığında, düşük gelirli ve daha az eğitimli insanlarımız ile gençlerimizin de finans sistemine daha çok entegre edilmesi yönünde yoğunlaşmak gerektiği açıkça anlaşılıyor.
[Yeni Şafak, 5 Şubat 2016].