Geçtiğimiz Kasım ayından bu yana köşemizi meşgul eden önemli bir konu var: Türkiye'nin G20 Başkanlığı… 2014 Aralık ayında üstlendiğimiz bu küresel görevin ehemmiyetini ve değerini, milletçe hem anlamamız hem de benimsememiz gerektiği kanaatindeyim. Bu nedenle de, konuyu çeşitli boyutlarıyla ara ara dikkatinize sunmaya gayret ediyorum.
Bugün Haziran ayının son günü ve böylelikle görev süremizin 7 aylık önemli bir kısmını geride bıraktık bile. Elbette ilgili gruplar çalışmalarını yoğun ve hızlı bir şekilde sürdürüyor, ülkeler ise eylem planları çerçevesinde önlerine bakıyorlar. Anlayacağınız, Kasım ayında Antalya'da gerçekleştirilecek zirve için hazırlıklar, tüm paydaşlar tarafından kapsamlı olarak devam ediyor.
FARKIMIZ AJANDAMIZ
Belirtmek gerekir ki Türkiye; bu yoğun süreçteki başarılı yönetimiyle G20 üyelerinden bolca takdir topluyor. Ancak sorumluluğu ciddiyetle yerine getirmenin yanı sıra, Türkiye olarak baştan beri, kendi farkımızı da ortaya koyma derdindeyiz.
Nitekim hedefimiz, devraldığımız ve multi-year agenda olarak adlandırılan çok yıllı ajandanın üzerine “anlamlı” eklemeler yaparak, başkanlığını yaptığımız döneme güçlü bir imza atmak. Hem “bu iş Türkiye döneminde başarıldı” dedirtmek, hem de somut çıktılar için somut katkılarda bulunmak…
İşte bu bağlamda, önemli bulup masaya getirdiğimiz ve G20 tarafından ortak kabul gören belli başlı kritik konuları ajandaya ekletmeyi başardık. Bu kapsamda, dönem başkanlığımızda vermek istediğimiz ana mesajlardan biri; “güçlü, sürdürülebilir ve dengeli” bir küresel ekonomik büyümeyi hedefe koymak oldu. Bu bağlamda öncelikli meselemizi de, 3I (Inclusiveness, Implementation & Investment- Kapsayıcılık, Uygulama ve Yatırım) olarak belirledik. Daha önce G20 ile ilgili yazılarımda, bu hususları zaten detaylı olarak işlemiştim.
AÇLIK VE GIDA İSRAFI
Öte yandan Türkiye dünyaya, bu konulara oldukça bağlantılı olan ancak özellikle altını çizmek istediği yeni bir mesaj daha veriyor: Düşük gelirli gelişmekte olan ülkelere ve KOBİ'lere ilişkin meselelere yoğunlaşmak. Nitekim bu iki grup; dengeli ve kapsayıcı bir büyüme hedefine ulaşabilme yolunda odaklanılması gereken dev aktörler niteliğinde.
Peki, bu başlık altında dikkat çeken uygulamalar neler derseniz, orada da anlamlı alt çalışmalara rastlıyoruz.
Düşük gelirli gelişmekte olan ülkeler başlığını ele alalım, örnek olarak. Bildiğiniz gibi, bu ülkelerin temel problemlerinden biri, gıda yetersizliği. Bakın Türkiye olarak bu yıl gündeme getirdiğimiz “tarım” konusunda Mayıs ayında gerçekleştirilen G20 Tarım Bakanları Toplantısında, gıda güvenliği meselesi ön plana çıkarak dünyanın dev gıda kaybı ve israfına dur deme vaktinin geldiğine karar verildi.
Zira mevcut israf ve kayıp maliyeti, 2 milyar insanın beslenebilmesine eş değer. Bu minvalde G20 ajandasına eklenen tarım ve gıda konusu, söz konusu düşük gelirli ülkelerin hem insanları hem de gelişimi için “hayati” bir faktör olacak.
ENERJİYE ERİŞİM
Öte yandan, önemli bir kısmı Afrika'da yer alan yoksul ülkelerin gıda dışındaki bir diğer sorunu da enerji. Bu bölgelerdeki kalkınma hedefleri, insanların bir yandan gıdaya, diğer yandan da enerjiye erişimini sağlamak üzerine kurgulanmak durumunda. Örneğin bugün Sahra-Altı Afrika'da elektriğe erişimi hiç ama hiç olmayan büyük kitleler var.
İşte buradan hareketle, G20 Türkiye dönem başkanlığında gündem maddeleri arasına yerleşen kritik meselelerden bir diğerinin de, enerji olduğunu görüyoruz. Ve bu doğrultuda, G20 Enerji Bakanları da, Ekim ayında İstanbul'da düzenlenecek bir toplantıda ilk kez bir araya getirilecek.
Türkiye döneminde dikkat çeken bir diğer aksiyonun, Uluslararası Ticaret Odası (International Chamber of Commerce- ICC) ile işbirliği halinde Dünya Kobi Forumu'nun oluşturulması olduğunu da eklemeden geçmeyeyim.
KADIN-20 KURULDU
KOBİ'lere önemli bir platform oluşturan bu hamlenin yanı sıra, başka bir büyük yeniliğin de altını çizerek bugünkü noktayı koyalım: W20 (Woman-20 / Kadın-20), G20 bünyesinde ilk kez Türkiye'nin girişimleri sonucunda ortaya çıkan resmi bir oluşum olarak hayatına başladı.
Kadınların gerek ekonomiye katkıları gerekse maruz kaldıkları eşitsizlikler düşünüldüğünde, Türkiye böylesine bir inisiyatifle, dönemine oldukça anlamlı bir imza atmış oldu bile.
Dolayısıyla, dönem başkanlığımızda gelinen nokta itibariyle şöyle bir dönüp neler ortaya koyduğumuza bakınca, insan iftihar etmiyor değil. Tabii asıl önemli olan; ülkelerin tüm bu gelişmelerden etkin bir şekilde faydalanarak taahhütleri yerine getirmesi ve böylece meyvelerin toplanabilmesi olacak.
Umuyoruz ki, bu başarılır. Zira Türkiye, halefi Çin'e ve sonraki G20 dönemlerine, sadece ekonomik değil insani değeri de yüksek bir miras bırakıyor.
[Yeni Şafak, 30 Haziran 2015]