Turkey's soft power is on the rise in the Middle East and there is a widespread positive perception of Turkey's involvement in the region. SETA PANEL DISCUSSION Organized by SETA &Al Sharq Centre for Regional and Strategic Studies Chair: Bulent Aras, SETA & Istanbul Technical University Panelists: Mustafa Al Labbad, Al Sharq Centre for Regional and Strategic Studies Akif Kireççi, Bilkent University Date: April 08, 2010 Thursday Time: 10.30 – 12.30 Venue: SETA Foundation, Ankara
The following week of the International Donors meeting for reconstruction of Darfur co-organized by Turkey and Egypt on the 21st of March, the Turkish Prime Minister, Recep Tayyip Erdogan, attended the Arab League meeting as a guest of honour. The visibility of Turkey in the Middle East has been growing in an unprecedented pace. Turkey's soft power is on the rise in the Middle East and there is a widespread positive perception of Turkey's involvement in the region. Turkey's new interest and active involvement in the Middle Eastern affairs also generated considerable interest among Turkey's traditional allies in the West. In this respect, SETA and SCRSS organize the "Turkey and the Middle East" panel to shed light on this new development, which has been a topic of curiosity among policy-makers and academic circles. ***
SETA ve Al Sharq Centre for Regional and Strategic Studies işbirliğiyle 08.04.2010 tarihinde düzenlenen “Turkey and the Middle East” başlıklı panele SETA Dış Politika Koordinatörü Prof. Dr. Bülent Aras oturum başkanlığı yapmış, Dr. Mustafa Al Labbad (Al Sharq Centre for Regional and Strategic Studies) ve Assist. Prof. Dr. Akif Kireççi (Bilkent Üniversitesi) konuşmacı olarak katılmışlardır.
Türkiye’nin bölgesel bir güç olduğuna ve bu gücüyle Ortadoğu’da çok önemli roller oynadığını anlatan Labbad, Türkiye ile Mısır arasında da daha fazla işbirliği ile ciddi kazanım alanlarının mümkün olduğuna dikkat çekti. Ortadoğu’da bölgesel anlamda kurumsal bir yapının olmamasının çok önemli bir açık olduğuna değinen Labbad, bu açığın başta Türkiye olmak üzere Mısır, Suudi Arabistan ve Suriye gibi ülkelerin işbirliğiyle kapanabileceğine işaret etti.
Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrasında kendi coğrafya algısını yeniden tanımladığını anlatan Aras, temel dış politika ilkeleri üzerinden özellikle son 7-8 yılda Türkiye’nin Ortadoğu’da ciddi mesafeler kat ettiğini ifade etti. Dış politikasındaki proaktif ve yapıcı adımlarla Türkiye, uzun zaman önce göreceli de olsa koptuğu Ortadoğu coğrafyasıyla yeniden bağlarını kurmuştur. Yeni Türk dış politikası bu adımlarının meyvelerini de bölgeyle ilgili hemen her konuda başat aktörler arasında yer alarak toplamaktadır.
Türkiye’nin Ortadoğu ile ilişkilerini tarihsel bağlamında ele alan Kireççi, Osmanlı’nın temelde bir Balkan devleti olarak kurulduğunu ancak zaman içinde neredeyse tüm Ortadoğu’yu kapsayacak kadar genişleyen bir dünya devleti olduğunu anlattı. Fransa ve İngiltere gibi Avrupa güçlerinin bölgede oluşturdukları sömürgeci yapıların bugüne kadar uzanan acılara kaynaklık ettiğini ifade eden Kireççi, Osmanlı’nın bölgedeki en önemli güven temin edici güç olduğunu ve bugün Türkiye’ye yönelen ilginin nedenlerinden birinin de bu güven sağlayıcılık unsuru olduğuna dikkat çekti.