SETA > Yorum |
Diyanet'in Tozu HDP'yi Boğar

Diyanet'in Tozu HDP'yi Boğar

Toplumun büyük çoğunluğu Diyanet'e güven duyuyor ve tam da bundan dolayı kurumun yıpratılmamasını, gündelik siyasetten uzak tutulmasını istiyor.

Türkiye'de Diyanet kurumuna verilen toplumsal destek sadece İslam dinine ve Sünniliğe duyulan derin bağlılık ile ilişkili değil. Türkiye toplumu da dünyadaki genel eğilime paralel olarak modernleşmekte ve hatta sekülerleşmekte. Buna rağmen Diyanet'e duyulan bağlılığın ve güvenin azalmaması kurumun varlığını etik ya da hukuk dışı olarak nitelendiren analizleri geçersiz kılıyor.

Türkiye toplumunu analiz ederken çoğu meselede işe yarayan muhafazakar-modern dikotomisi bu konuda geçerli değil. Toplumun büyük çoğunluğu Diyanet'e güven duyuyor ve tam da bundan dolayı kurumun yıpratılmamasını, gündelik siyasetten uzak tutulmasını istiyor (bkz. KONDA Diyanet Araştırması). Bu güvenin ve bağlılığın altında yatan temel motivasyonlardan biri dini cemaatlerin ve tarikatların, Cumhuriyet'in değerler ve kültür alanında bıraktığı boşluğa talip olması.

Türkiye'deki modernleşmenin seyri dini cemaatlere duyulan ilgiyi azaltmıyor. En azından modernleşmeden kastettiğimiz şey kabaca metropol hayatı ve beraberinde getirdiği ikincil ilişkiler ise. Şehir hayatındaki yalnız bireylerin dini cemaatler sayesinde resmi ilişkilerine paralel maddi-manevi doyum elde edebildikleri, yakın ilişkiler geliştirdiklerini biliyoruz. Bu ilişki ağlarıyla devleti ve sistemi dönüştürebilme iddiaları bir yana, grup dışına yayılan ayrımcılık hissi toplumsal adaletsizliğin hissedildiği düğüm noktalarından biri oluyor. Güçlü bir Diyanet'e toplumun üçte ikisinin rağbet etmesinin önemli nedenlerinden biri bu yapılarla muhatap olmadan güvenilir dini bilgiye ve otoriteye ulaşmak.

ALEVİLER VE DİYANET


Alevilerin Diyanet'le ilgili düşünceleri ise toplumdaki ana eğilimin dışında görülmemeli. Mevcut kurumun yapısal sorunlarının olduğu ve revizyon ihtiyacı konusunda tüm Aleviler ve hatta toplumun üçte ikisi hemfikir. Buna rağmen Alevilerin Diyanet'le ilgili düşünceleri sanıldığı gibi tek tip değil. En azından Sünni toplumla empati yapabilen geniş bir kesim var.

Alevi ya da değil Diyanet'in bir an önce kalkmasını, bir ideal olarak devletin ve hatta mümkünse toplumun tamamının laik olmasını arzulayanlar var. Tekke ve Zaviyeler Kanunu'nun kaldırılmasını ve din işlerinin sivil alana bırakılmasını önerenlerin ikilemi ise devrim kanunlarını tartışmaya açmak istememeleri. Bu iki tutum ana eğilimle kıyaslandığında, tepeden inme metotları gerektirdiğinden marjinal kalıyor. Çünkü Alevilerin talebi dinin tamamen sivil alana bırakılması ya da görünmez kılınması ile ilgili değil. Hem resmi düzeyde kurumsallaşma hem de psikolojik bariyerlerin aşılması anlamındaki tanınma talebinde Aleviliğin resmi düzeyde kurumsallaşmaya ve Diyanet'e benzer bir temsiliyete ihtiyaç duyduğu görülüyor.

Alevilerin önemli bir bölümü Diyanet kurumunun Sünni toplumdaki karşılığının farkında ve kendi taleplerinin Sünni kesimin yerleşik değerleriyle tezat algılanmasından rahatsız oluyorlar. Diyanet'i kaldırmak yerine kendilerinin de temsil edildiği yeni bir model/kurumsallık istiyorlar. HDP ve müttefiklerinin bugünün seçim ortamında demogojiye boğduğu gerçek bu.

Türkiye'deki Alevi vatandaşlar öncelikle ve en başta Sünnilerle karşı karşıya gelmek istemiyorlar ve sivil toplum-devlet ilişkileri noktasında yılların verdiği birikimle HDP ve müttefiklerinden çok daha hassas bir algıya sahipler. Diyanet üzerine sağlanan mutabakat üzerinden oynanan bir oyunun oyuncaya puan kazandırmayacağı açık. Daha da kötüsü HDP, Diyanet daha yıkılmadan çıkan tozun altında kalabilir.

[Sabah Perspektif, 16 Mayıs 2015]