SETA > Etkinlikler |
AYM'ye Bireysel Başvuru Yolu İlk Üç Yılı ve Geleceği

AYM'ye Bireysel Başvuru Yolu: İlk Üç Yılı ve Geleceği

Panelde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun ilk üç yılında elde edilen birikim, insan haklarının korunması bağlamında kazanılan başarılar ve başvuru yolunun işleyişine ilişkin sorunlar değerlendirildi.

 
[googlemaps https://www.google.com/maps/embed?pb=!1m14!1m8!1m3!1d1530.439250157956!2d32.86796423254527!3d39.899352482755674!3m2!1i1024!2i768!4f13.1!3m3!1m2!1s0x14d34f962a93a26f%3A0x541500967566cc9a!2sNene+Hatun+Cad.+No%3A+66+GOP+06700+%C3%87ankaya+Ankara+T%C3%9CRK%C4%B0YE!5e0!3m2!1str!2s!4v1387981671871&w=295&h=200]

Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolu: İlk Üç Yılı ve Geleceği

PANEL | 16 ARALIK 2015
 

TARİH: 16 ARALIK 2015 SAAT: 14:00 YER: SETA Ankara

Moderatör Cem Duran Uzun, SETA
Konuşmacılar
  • Prof. Dr. Engin Yıldırım, AYM Başkanvekili
  • Dr. Recep Kaplan, AYM Genel Sekreter Yardımcısı
  • Doç. Dr. Serdar Gülener, Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi

SETA Ankara’da düzenlenen “Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolu: İlk Üç Yılı ve Geleceği’’ başlıklı panelde Türkiye’de üçüncü yılını dolduran Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun ilk üç yılında elde edilen birikim, insan haklarının korunması bağlamında kazanılan başarılar ve başvuru yolunun işleyişine ilişkin sorunlar değerlendirildi. Moderatörlüğünü SETA Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Cem Duran Uzun’un yaptığı panelde, sırasıyla Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi ve SETA araştırmacısı Doç. Dr. Serdar Gülener, Anayasa Mahkemesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Recep Kaplan ve Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Prof. Dr. Engin Yıldırım konuşmacı olarak yer aldı.

Açılış konuşmasını gerçekleştiren Cem Duran Uzun, panelde; Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurular yoluyla temel hak ve özgürlüklerin korunmasına ilişkin güvence sağlamasına dair performansının fotoğrafını çekmeye çalışacaklarını ifade etti. Bireysel başvuru sisteminin kabul edilmesinden sonra bu yola ilişkin olarak iki temel riskin öne çıktığını söyleyen Uzun, bu risklerden birincisinin bireysel başvuru sistemini Anayasa Mahkemesi’nin etkin bir şekilde işletememesi sonucu temel hak ve özgürlükleri koruma konusunda başarılı olamaması ve bunun neticesinde de AİHM’nin bireysel başvuru yolunu tanımama tehlikesi olduğunu söyledi. Bir diğer riskin Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru sonucunda yoğun bir iş yükü sorunuyla karşılaşması olarak öne çıktığını vurgulayan Uzun, Anayasa Mahkemesi’nin şimdiye kadar gösterdiği performansla bu riskin gerçekleşmesini engellediğini vurguladı.

GÜLENER: BİREYSEL BAŞVURU, ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUK AÇIĞINI KAPATAN BİR YOL OLARAK GÖRÜLEBİLİR

Konuşmasına Bireysel Başvuru yolunu tanıtarak başlayan Serdar Gülener doktrinde Anayasa Mahkemesi’nin demokratik bir meşruluğunun tartışıldığını, Anayasa Mahkemesi’nin somut ve soyut norm denetimi mekanizmalarına nazaran bireysel başvurunun herkesin başvurabilmesi dolayısıyla demokratik bir mekanizma olduğunu söyledi. Bunun da Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye’deki demokratik meşruluğunu artırdığını ve kamuoyunda olumlu bir izlenime sahip olmasına katkı sağladığını ifade eden Gülener, 1950’li yıllardan bu yana Türkiye’nin Avrupa insan hakları sistemine entegrasyonunun en radikal adımını bireysel başvuru yolunu kabul etmesinin oluşturduğunu söyledi.
Bireysel Başvuru yolunun nasıl işlev gördüğü hakkında da bilgiler veren Gülener, bu sistemin bir olağanüstü hukuk yolu olduğunu bu nedenle ancak kamu gücünün kullanılmasından kaynaklı bir ihlalin yaşanması ve olağan hukuk yollarının tüketilmesi halinde bireysel başvuru yoluna başvurulabileceğini söyledi. Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru açısından etkili bir mekanizma oluşturamama riskini aştığını söyleyen Gülener, AİHM nezdinde de Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yolunun etkin bir hukuk yolu olarak tanındığını ifade etti. Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru yoluna ilişkin iş yüküne de değinen Gülener, iş yükünün her yıl arttığını Alman Anayasa Mahkemesi ile karşılaştırıldığında çok fazla bireysel başvuru olduğunu söylerken bunda kamuoyunda bu yolun bir temyiz yolu olarak görülmesinin de etkisi olduğunu ifade etti.

KAPLAN: ÜÇ YILLIK SÜREÇTE TÜRKİYE’DEN AİHM’E BAŞVURULAR DÜZENLİ OLARAK AZALDI

Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurulardan sorumlu genel sekreter yardımcı olan Recep Kaplan, Bireysel Başvurunun uygulandığı 3 yıllık sürece dair çeşitli istatistikler paylaştı. Son 3 yılda mahkemeye yaklaşık 50 bin başvuru olduğunu, başvuru sayısında her geçen yıl bir artış olduğunu söyleyen Kaplan, başvuruların %56’sının sonuçlandırıldığını söyledi. Kaplan, ön incelemeyi geçip esastan incelemeye tabi tutulan dosyaların %91’inde ihlal kararı verildiğini ifade etti. İhlal kararlarına en fazla adil yargılanma hakkının konu olduğunu, bunu kişi hürriyet ve güvenliğine ilişkin ihlaller ve işkence ve eziyet yasağının ihlalinin takip ettiğini ifade eden Kaplan, Adil yargılanma hakkının ihlali kararlarında sayıca en fazla alt başlığı makul sürede yargılanma hakkının ihlalinin oluşturduğunu ifade etti. Bireysel Başvuru yolunun getirilmesindeki amaçlardan biri olan AİHM’e başvuruları azaltma gayesinin gerçekleştiğini ifade eden Kaplan, üç yıllık süreçte Türkiye’den AİHM’e başvuruların düzenli olarak azaldığını söylerken bunda AİHM’nin Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yolunu tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak görmesinin etkili olduğunu vurguladı.

YILDIRIM: BU DÖNEMİN TARİHİ YAZILDIĞINDA TÜRKİYE’DE BİR HAKLAR DEVRİMİNİN YÜKSEK MAHKEME ELİYLE YAPILDIĞI SÖYLENECEKTİR.

Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru yoluna ilişkin yapılan başvuruların %75-80’inin sonuçlandırıldığını, sistemin yönetilebilir ve sürdürülebilir olduğu bu durumda bir iş yükü probleminden bahsedilemeyeceğini söyledi. Bireysel Başvuru yolunun Anayasa yargısına bireysel olarak ulaşmanın bir yolu olduğunu vurgulayan Yıldırım, Türkiye’deki sistemin bireysel başvuruya konu olan ihlal kararlarında ihlalin dayanağını teşkil eden yasal düzenlemelerin iptal edilmesine imkan tanımadığını ifade etti. Bireysel başvuru yoluna dair çeşitli bilgiler veren Yıldırım, bu yola gerçek kişilerin ve özel hukuk tüzel kişilerinin başvurabildiğinin ancak kamu hukuku tüzel kişilerinin başvuramadığının altını çizdi. 1950’lerin Birleşik Devletler tarihinde kişi hak ve özgürlüklerinin korunmasına dair güvenceler sağlayan mahkeme kararlarının “Haklar Devrimi’’ olarak anıldığını, Türkiye’de de Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurular sonucu verdiği kararların bu döneminde ilerde bir haklar devrimi dönemi olarak anılmasına yol açabileceğini söyledi.

Yıldırım, tüm dünyada Anayasa Mahkemelerinin fonksiyonun giderek klasik işlevlerinin ötesine geçerek birey hak ve özgürlüklerini koruyan bir siteme doğru gittiğini vurguladı. Yıldırım, bireysel başvuru ile Anayasa Mahkemesi önüne gelmesine rağmen haklarında ihlal kararı verilmeyen dosyaların büyük çoğunluğu için vatandaşların AİHM’e gitmemesinin halkın Anayasa Mahkemesi kararlarına güvenini yansıttığını ifade etti. Yıldırım ayrıca Türkiye’de din özgürlüğüne dair bireysel başvuruların oldukça az olduğunu bunun Türkiye gibi birçok farklı dini inanca sahip vatandaşı olan bir ülke için şaşırtıcı bir veri olduğunu ve araştırılması gerektiğini vurguladı. Yıldırım, sözlerini bireysel başvuru yolu ile Türkiye’de herkes için Anayasal hak ve özgürlüklerin güvencesini sağlamaya yönelik önemli bir mekanizma oluştuğunu söyleyerek tamamladı.


[youtube http://www.youtube.com/watch?v=j7SVQ5GO8R8]

 


Etiketler »