Amerika Birleşik Devletleri (ABD), hemen her alanda küresel rekabet içerisinde olduğu Çin'in gücünü kırmak ve Çin'i en azından Hint-Pasifik coğrafyasına hapsetmek için bu ülkenin yumuşak karnı Tayvan'a son yıllarda yakın ve tehlikeli bir ilgi gösteriyor. Nükleer silaha sahip iki büyük gücün bu meseleyi savaşla çözme yoluna gitmeleri elbette tüm dünyayı felakete sürükler. Ancak Uluslararası İlişkiler literatüründeki Realist hâkim görüşe göre bir nükleer gücün bir başka nükleer güce saldırması durumunda iki tarafın da mahvolacağı öngörüsünden hareketle bu güçlerin doğrudan savaşa yeltenmeyecekleri düşünülüyor. Bu teze dayanarak ABD ve Çin'in de doğrudan savaşa girme ihtimallerinin çok düşük olduğunu söyleyebiliriz.
Gerçekleşmesi en "makul" senaryoda Çin, kendi açısından her geçen gün derinleşen Tayvan meselesini kökünden çözmek için Adaya askeri müdahalede bulunabilir. Bu durumda ABD, bugüne kadar izlediği politikaya uyumlu olarak tıpkı geçen yıldan beri Rusya'yla savaşan Ukrayna'ya yaptığı gibi Tayvan'a da yüklü miktarda askeri yardım yapar. Böylece Çin'i hemen yanı başındaki Tayvan meselesi üzerinden yıpratır. Yani ABD, Çin'le doğrudan savaşmak yerine Tayvan'ı Pekin'e karşı bir piyon gibi kullanır. Böylesi bir senaryoda Avrupa ülkelerinin nasıl hareket edeceği ise taraflar açısından şekillendirici olur. Bu yazıda Avrupa siyasetine yön veren büyük aktörlerden Almanya'nın Tayvan meselesinde nasıl bir politika izlediği ve Çin'in Adaya yönelik olası askeri müdahalesine nasıl tepki verebileceği sorularına yanıt arayacağız.
Müstakil devlet olarak tanımıyor
Almanya'nın Tayvan meselesine dair güncel politikası Çin'in kırmızıçizgi olarak belirlediği tek Çin politikasına dayanıyor. Buna göre Almanya, ABD ve diğer Avrupa ülkeleri gibi Tayvan'ı hukuken müstakil bir devlet olarak tanımıyor ve Çin Halk Cumhuriyeti'nin parçası olarak kabul ediyor. Bu nedenle Almanya, Tayvan yönetimiyle görüntüde diplomatik poz vermiyor ve Taipei ile ilişkilerini gayri resmi düzlemde yürütüyor. Bununla birlikte Aralık 2021'den beri Almanya'yı yöneten Sosyal Demokratlar (SPD), Yeşiller ve Hür Demokratlardan (FDP) müteşekkil üçlü koalisyon hükümeti; Tayvan'ın gözlemci statüsüyle uluslararası örgütlere katılmasına destek veriyor.
Kısacası mevcut durum itibariyle Almanya; Tayvan'la ilgili olarak Çin'in kırmızıçizgilerine riayet ediyor ve Pekin'i provoke edebilecek menfi yaklaşımdan uzak duruyor. Bunun bir sonucu olarak Almanya Parlamento Savunma Komitesi Başkanı FDP'li Marie-Agnes Strack-Zimmermann'ın Ocak 2023'te Taipei'ye yaptığı ziyarette dile getirdiği gibi Almanya, Tayvan'daki durumun Ukrayna'daki durumdan farklı olduğu gerçeğinden hareketle Tayvan'a askeri yardım yapmıyor.
Güçlü ticari ilişkiler
Almanya, Çin-Tayvan-ABD üçgenindeki gerilimin artmasından da rahatsızlık duyuyor. Bunun en önemli sebebi Almanya'nın Çin'le ve Tayvan'la kurduğu güçlü ticari ilişkilerle ilgili. Zira 2022 verilere göre Almanya'nın Çin'le toplam ticaret hacmi 300 milyar avroya ve Tayvan'la toplam ticaret hacmi 30 milyar avroya ulaşmış durumda. Bu açıdan olası bir askeri operasyon durumunda bu iki ülkeyle ticaretin ve bu ülkelerdeki Alman müteşebbislere ait yatırımların zarar görecek olması Berlin'i fevkalade endişelendiriyor. Bu nedenle Almanya, kendi ticari çıkarlarını düşünerek bölgedeki statükonun korunmasından ve taraflar arasındaki gerilimin sahada değil masada diyalogla çözülmesinden yana.
Çin'in Tayvan'a askeri müdahalede bulunduğu senaryoda Almanya'nın nasıl davranacağı sorusuyla ilgiliyse öncelikle belirtmek lazım ki ABD, bu senaryoda transatlantik ittifakın sonucu olarak diğer Avrupa ülkeleri gibi Almanya'yı da yanında görmek isteyecektir. Ancak Almanya, tıpkı Afganistan ve Irak savaşlarında olduğu gibi bu sürecin doğrudan parçası olmamak için direnecektir. Bunun iki önemli sebebi var. Birincisi Almanya, ABD ile ticari ilişkilerinin zaten garanti altında olduğuna inandığı için Çin'le ve Tayvan'la ticari ilişkilerinin zarar görmesini istemeyecektir. Burada Rusya'nın geçen yıl Ukrayna'ya başlattığı müdahaleden sonra ABD'nin baskısı nedeniyle başlayan yaptırımlardan en fazla kayba uğrayan Avrupa ülkesinin Almanya olduğunu unutmamak lazım. Bu nedenle Çin Tayvan'a askeri müdahalede bulunsa bile Almanya, en büyük ticaret ortağı Çin'e karşı kolay kolay yaptırım uygulayamaz. İkincisi Almanya, Avrupa siyasetinin diğer iki büyük aktörü İngiltere ve Fransa'nın aksine etkili bir askeri kapasiteye ve nükleer silaha sahip değil. Dolayısıyla ekonomik açıdan dev fakat askeri açıdan solucan olarak görülen Almanya'nın, Tayvan'da sıcak bir çatışmaya müdahil olması pek mümkün değil.
Maksimum fayda ilkesi
Olası bir askeri müdahale durumunda Almanya, Tayvan meselesiyle ilgili kendi açısından maksimum fayda ilkesine uygun olarak belirleyeceği politikayı kurumsal olarak Avrupa Birliği'ne (AB) de dikte edecektir. Bu noktada Fransa'da Emmanuel Macron'un Mart ayında Çin'e yaptığı ziyaretten sonra Avrupa'nın stratejik özerklik hedefine uygun olarak Tayvan meselesinde Washington'un peşinden gitmek zorunda olmadığına dair yaptığı açıklamayı hatırlamak gerekiyor. Macron'un bu tartışmalı açıklamalarının hemen ardından Çin'e giden Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise Tayvan meselesiyle AB'nin bölgedeki gerilime göz yummaması gerektiği söyledi.
Macron ve Baerbock'un açıklamaları, bazı uluslararası medya kuruluşlarınca Almanya ve Fransa'nın Tayvan meselesinde farklı tutum sergiledikleri şeklinde yorumlandı. Ancak ben durumun tam tersi olduğunu düşünüyorum. Zira gerek Almanya gerekse Fransa, sırf ABD istiyor diye kendilerini hiçbir şekilde ilgilendirmeyen ve dahası ticari açıdan kayba uğrayacakları Tayvan meselesinin parçası olmak istemiyor. Aradaki tek fark Fransa'nın bu durumu açık açık, Almanya'nın ise üstü kapalı şekilde dile getirmesiyle ilgili. Dolayısıyla mevcut görüntü itibariyle Almanya ve Fransa'nın Tayvan meselesinde aynı çizgide oldukları kanaatindeyim. Bundan ötürü Adaya yönelik müdahalenin gerçekleştiği senaryoda Almanya-Fransa-AB üçlüsünün; ABD'nin Çin'e karşı başlatacağı muhtemel yaptırımlara karşı ortak direnç göstereceğini düşünüyorum. Ancak ABD'nin yapacağı baskıya göre bir aşamadan sonra bu dirençleri kırılabilir.
Netice itibariyle Almanya, gayet rasyonel bir yaklaşımla ticaret devleti kimliğine uygun olarak Çin'le ve Tayvan'la ekonomik ilişkilerine zarar vermemek için Tayvan meselesine angaje olmak istemiyor. Bu nedenle Almanya'nın Tayvan meselesine yönelik mevcut politikasının tarafsızlık üzerine kurulu olduğunu söyleyebiliriz. Çin'in Tayvan'a yönelik olası bir saldırısı halinde ise Berlin, öncelikle Ukrayna savaşı nedeniyle AB üyesi diğer ülkelerle birlikte Rusya'ya karşı uygulamak zorunda kaldığı yaptırımların kendi ekonomisi üzerinde yarattığı olumsuz etkileri dikkate alacaktır. Bunun ardından dünyanın bir ucunda kendisini doğrudan ilgilendirmeyen Tayvan krizinin parçası olmamak için "üç maymunu" oynamaya çalışacaktır.
[Star, 6 Mayıs 2023].