SETA KONFERANS Konuşmacılar: Ömer Taşpınar National Defense University Tarih: 10 Nisan 2007 Salı Saat: 16.00 – 18.00 Yer: SETA, Ankara
Dinamik bir süreç olarak Türk Amerikan ilişkileri çeşitli aşamalardan geçerek günümüze gelmiştir. Son dönemde, Amerikan siyasetinde ve Türkiye’de yaşanan gelişmelerin yanı sıra Irak’taki süreç de iki ülke arasındaki ilişkileri etkilemektedir. Bölgede giderek daha aktif bir aktör haline gelen Türkiye’nin Amerika ile olan ilişkileri bütün bölge ülkelerini doğrudan ilgilendirmektedir. Türkiye’deki seçim süreci bu ilişkileri kısa vadede etkileme potansiyeline sahiptir. Türk dış politikası üzerine yetkin çalışmaları ile tanınan Dr. Ömer Taşpınar bu konuları değerlendirmek üzere SETA’da bir konuşma yapmıştır.
Amerika’da Türkiye ile ilgili araştırmaları ile tanınan Dr. Ömer Taşpınar, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’ndaki konuşmasında Amerika’dan Türkiye’nin nasıl göründüğüne ve Türkiye’den Washington’a nasıl bakıldığına dair gözlemlerini sundu. Taşpınar, Amerika’nın 2007 Türkiye seçimlerine bakışına ve Amerika içindeki çeşitli çevrelerin beklentilerine de değindi.
Türkiye ve Amerika ilişkilerini ciddi bir bunalıma sokan asıl problemin Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte “ortak düşman”ın ortadan kalkması olduğunu dile getiren Taşpınar, o dönemlerde ortak düşman denince Ankara ve Washington için ilk akla gelenin Sovyet Bloğu olduğunu hatırlattı. Ortak düşman olmayışı genel sorunu, ortak stratejiler de belirlenememesine yol açmıştır. Bu gün ise Türkiye’nin gündeminde ağırlıklı olarak siyasal İslam ve Kürt sorunu vardır. Bunlar Türkiye’nin temelde yatan kimlik sorunları olarak Amerika ile olan ilişkileri etkilese de, 1990’lı yıllarda Türk-Amerikan ilişkileri Saddam Hüseyin rejimini tecrit etmek temeli üzerinde devam etti. Şu anda Irak rejiminin de yıkılmasıyla bu iki ülke bizim ortak düşmanımız nedir sorusuna cevap veremiyorlar. Terörizm ise göreceli bir kavram olarak iki ülke gündeminde yeterince bir koalisyon yaratmıyor. Taşpınar, Amerika için terörizmin El-Kaide merkezli terör anlamına geldiğini, Türkiye’de ise etnik terörizm ile tanımlanabilecek bir terörü algısının olduğunun altını çizdi. Türkiye’den bakınca sanılanın aksine Türkiye’nin Amerikan medya ve düşünce kuruluşlarının ilk 10 maddelik dış politika gündeminde ciddi olarak yer almadığını belirten Taşpınar, bunun aynı zamanda Türkiye’nin ekonomi ve demokrasi açısından olumlu sinyaller verdiği anlamında yorumlanabileceğini, çünkü Amerika’nın ilk 10 dış politika maddesini dünyanın sorunlu ülkelerinin oluşturduğunu kaydetti. Taşpınar: “Bugün IMF’nin en çok kredi verdiği ülke Türkiye’dir ve bu da Amerika’nın Türkiye’deki ekonomik yapıya önem verdiğinin ve Türkiye’nin ekonomisini büyük ölçüde düzelttiğinin bir göstergesidir. Öte yandan Türkiye’nin gündeminde ABD hep öncelikli bir gündem maddesidir. Aynı zamanda komplo teorilerimizin de odak noktasıdır” görüşünü dile getirdi. 11 Eylül’ün bir kırılma noktası olduğunu ve 11 Eylül sonrası Türk-Amerikan ilişkilerinin daha zor bir sürece girdiğini belirten Taşpınar, Amerika’nın, Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” tezinin bir nevi gerçek hale gelmesine tanıklık ettiğini, El-