SETA PANEL Oturum Başkanı: Talip Küçükcan, SETA Konuşmacılar: Walid Saffour, Suriye İnsan Hakları Komitesi (SHRC) Başkanı Nadim Houry, İHİÖ Başkan Yrdc. ve Ortadoğu ve Kuzey Afrika Sorumlusu Cengiz Çandar, Radikal Gazetesi Yazarı Tarih: 26 Nisan 2012 Perşembe Saat: 11.00-13.00 Yer: SETA, Ankara Salonu
More
SETA PANEL Oturum Başkanı: Bekir S. Gür Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Konuşmacılar: Muhammet Şakiroğlu Kafkas Üniv. Öğretim Üyesi & Bitki Genetiği Uzmanı Masum Burak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürü Tarih: 21 Ocak 2010 Perşembe Saat: 16.00 – 17.30 Yer: SETA, Ankara
More
Yeni teknolojilerin toplumsal olarak kabul görmesi ve yaygın olarak kullanılması zaman alan bir süreçtir. Özellikle farmakolojide ve diğer bazı alanlarda hemen hiç bir muhalefetle karşılaşılmaksızın, yoğun olarak kullanılmalarına rağmen tarımsal biyoteknolojinin üretimi olan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO), üretimine başlanan 1996 yılından bu yana oldukça tartışılmış ve geniş kitleler nezdinde henüz yeterince kabul görmemiştir.
Türkiye-Rusya ilişkileri 1990’ların sonlarından itibaren daha önce görülmemiş bir dönüşüm süreci içine girdi. Bu süreç içinde hızla gelişen ekonomik ilişkiler, siyasi ilişkilerin de geliştirilmesi için zemin hazırlamakla kalmadı, çeşitli alanlarda rekabete karşın, iki ülke arasında ilişkilerde işbirliği perspektifini ön plana çıkarttı.
Orta Doğu siyasetinin kadim aktörlerinden İran, bölgedeki etkisini artırıyor mu? İran, nükleer çalışmalarını hangi gerekçelerle temellendiriyor? ABD’nin nükleer tehdit algısı ne kadar gerçek? Diplomatik müzakereler nükleer krizi çözebilir mi? Türkiye bu süreçte nasıl bir rol oynuyor ve oynamalı? İran, dünya siyasetindeki yeni yapılanmaların neresinde yer alacak? “İran Nükleer Programı ve Orta Doğu Siyaseti” son yılların en gerilimli süreçlerinden olan İran-ABD nükleer krizini farklı ve derinlikli bir perspektifle ele alıyor. Nükleer krizin siyasi, iktisadi, psikolojik ve ideolojik arka planını masaya yatırıyor ve okuyucuya kapsamlı bir analitik çerçeve sunuyor.
Güvenlik çalışmaları son yıllarda ülkemizde gelişme eğilimi gösteren bir alandır. Güvenliğin alanı, muhatapları, üretimi ve tüketimi ile ilgili yeni bakış açıları devlet eksenli bir güvenlik anlayışından, insan ve toplum merkezli bir güvenlik yaklaşımına geçişin sınırlarını zorlamaktadır. Bu çalışma, geleneksel güvenlik yaklaşımlarının dışında bir bakış açısı ile hem devletin hem de insanların güvenliğinin beraber sağlanmasının önündeki iki açmazı, güvenlik-demokrasi ve güvenlik istikrar ikilemlerini tartışmaya açıyor. Sadece teorik bir analiz sunmuyor, aynı zamanda Afganistan ve Suriye örneklerinde meseleyi inceliyor. Bu coğrafyalarda yaşanan güvenlik sorunlarının uluslararası dengelerin yanı sıra ülkelerin iç sorunlarından kaynaklandığını ileri süren çalışma, bölgedeki sorunlara bakışta okuyucuya yeni bir perspektif sunuyor. “Güvenliksizlik” ihraç etmekle itham edilen bu ülkelerdeki sorunun “kendi evlerine çeki düzen” verme sorunuyla ilintili olduğu alanda yapılan çalışmalarla desteklenerek açıklanıyor.
More
İsrail’in dış politika stratejisine baktığımız da “tehdit” algısının çok büyük olduğunu görürüz. Kuruluşundan bu yana varlığını tehdit altında hissettiği bu coğrafyada İsrail Devleti, etrafındaki Arap çemberini çeşitli stratejilerle kırma çabasındadır.
More
Frantz Fanon, özgürleştirme paradigmasının ayrıntılarını Dünyanın Lanetlileri adlı eserinde ortaya koymuştur. Onun sömürgecilik ve sömürgeleştirmeden kurtulmaya/bağımsızlaşmaya(decolonization) dair tahlilleri birçok düşünürün görüşleri üzerinde derin bir etki bırakmıştır. Dahası onun öngörülerle dolu son derece ufuk açıcı bu çalışması tüm dünyadaki direniş hareketleri üzerinde geniş bir etki uyandırmıştır.
SETA KONFERANS Konuşmacılar: Ömer Taşpınar National Defense University Tarih: 10 Nisan 2007 Salı Saat: 16.00 – 18.00 Yer: SETA, Ankara
Avrupa tarihi "öteki" ile yaşam tecrübesi konusunda sorunlarla doludur. Farklı dil, din ve ırklarla ortak ve birlikte yaşam sürme konusunda Avrupa'nın zengin bir deneyimi olduğu söylenemez. Bu nedenle farklı ve yabancı olanlar, topluma sonradan eklemlenenlere kuşku ile bakıldı. Avrupa tarihi bu açıdan bakıldığında büyük trajedilere de sahne oldu. Örneğin Almanya'da Avrupa'nın "ötekisi" olarak Yahudiler, 20. yüzyılın en büyük soykırımıma maruz kaldı. Avrupa'da zaman zaman nükseden Antisemitizmi önlemek için yasak düzenlemeler getirildi, ancak bu konuda kitlesel bilinç değişikliği yeterli düzeyde olmadığı ve "öteki" ile birlikte yaşama kültürü yeterince içselleştirilemediği için bugün bile antisemitizmin kökenleri kazınamadı.20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa'nın sosyal, demografik ve dini manzarasını değiştiren yeni gruplar da topluma eklemlenmeye başladı. Renkleri, dilleri ve dinleri farklı olan bu gruplar arasında en görünür ve belirgin olan Müslümanlar, Avrupa'nın yeni "ötekileri" olarak algılanmaya başlandı.