Önümüzde bir yerel seçim olmasına rağmen siyasi paradigmaların karşı karşıya geldiği bir süreç yaşıyoruz.
AK Parti'nin on yedi yıldır girdiği bütün seçimlerden başarılı çıkması ve müesses nizamı kitlelerin lehine olacak şekilde sarsması neredeyse bütün seçimlerin bu havada geçmesine yol açmıştır.
Bir normalleşme durumu ve demokratikleşme adımı olarak değerlendirebileceğimiz bu değişime karşı statükodan istifade eden küçük azınlıkların gösterdiği tepki AK Parti'yi de bu düzlemde bir siyaset yapmaya itmiştir.
Kaldı ki bu mücadelede müesses nizam taraftarlarının yardımına son yedi yıldır uluslararası aktörler de müdahil olmuş durumda.
Gezi olaylarından bu yana normalde bir ülkenin iç meseleleri olarak değerlendirilebilcek olaylara Batılı siyasetçiler ve medyanın yaklaşım biçimi bu müdahalenin artık inkar edilemeyecek düzeye geldiğini gösterdi.
Dolayısıyla AK Parti iktidarı meşruiyetini koruyarak ayakta kalmak hem de ülkenin yönetimini devam ettirmek gibi iki zor süreci birden yürütmek zorunda kaldı.
Ve esasında son yedi yılda olan bitenlere baktığımızda AK Parti'nin ve özelde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın saldırıları bertaraf etmesi anlamında sürekli savunmada kaldığını ifade etmek mümkün.
AK Parti iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısındaki ittifakın aktörleri zaman zaman değişse de özü itibariyle değişmedi.
Yerel seçimlere giderken bile muhalefet partilerinin aralarındaki ideolojimsi farklılıkları hiçe sayarak Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında bir blok olarak hareket etmeleri ne Türkiye'nin yakın tarihinden ne de son yıllardaki olaylardan bağımsız değildir.
Muhalif kesimleri bir araya getiren şey, Erdoğan'ın temsil ettiği misyon ve siyasettir.
Önümüzdeki hafta sonu yapılacak seçimlerde milletin oylayacağı tek şey belediyeleri kimin yöneteceği sorusundan öteye geçmiştir. Ve tekrar etmek gerekirse bu atmosfer AK Parti iktidarları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tercihi olmamıştır.
Hiç bir iktidar yönettiği ülkenin toplumsal gerilime sürüklenmesini istemez.
Tam da bu yüzden Erdoğan son günlerde önümüzde seçimsiz bir dört yılın varlığından bahsetmektedir.
Bu zaman zarfını ülkenin enerjisini gereksiz siyasi tartışmalara ayırmaktansa, ekonomik gelişme, işsizliğin düşürülmesi, eğitimde kalitenin artırılması, dış politikada atılımlar yapılması gibi iktidarın birincil düzeyde ilgilenmesi gerektiği konulara odaklanmak istediklerini ifade etmektedir.
Zira muhalefetin her seçimde olduğu gibi bu seçimleri de 'Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir ders verme, AK Parti iktidarını tökezletme' fırsatı olarak değerlendirdiğini görüyoruz.
Bu açıdan bakıldığında yerel seçimlerden çıkacak sonuçların seçim sonrasının gündemini de belirleyeceği aşikar.
[Fikriyat, 25 Mart 2019].