Ankara saldırısının ve Doğu'dan her gün gelen acı haberlerin yaraları hala kanarken, terör hafta sonu gelip İstiklal'i de vurdu. Hem biz İstanbulluların hem de yerli yabancı turistlerin en popüler mekânlarından birini kana bulamak, üzerimize musallat olan terörün yıldırma politikasının en son ayağı oldu. Ankara'daki cani PKK bağlantılıyken, İstanbul'dan ise IŞİD çıktı. Çatılar farklı ancak hedef ortak: Yurdun dört bir yanını korkutup sindirmeye çalışan söz konusu terör örgütleri ve türevleri, hiç şüphesiz toplumsal huzuru dibe indirerek, gerginliklerin de zirveye tırmanmasını arzuluyor.
Bu bağlamda millet olarak öncelikle, Suriye'nin içine çekildiği bataklığın sinekleriyle üzerimize giderek dadanan terörün, dış konjonktürle büyük ölçüde bağlantılı olduğunu görmemiz gerekiyor. Buna bir örnek olarak; PKK'nın terör eylemlerinin, PYD'nin Suriye'de kendine bulduğu fırsat ile tırmandığı gerçeğini ifade etmek mümkün. Dolayısıyla terörü mağlup etme hedefi, devletin verdiği mücadelenin ötesinde, dışımızda şekillenecek gelişmelerden de etkileniyor ve etkilenecek. Tüm bunlar ise, ne yazık ki, bu belanın kökünü kazımanın pek de kolay olmayacağına işaret ediyor.
Buradan hareketle, zor geçeceği anlaşılan önümüzdeki süreçte, milletimize kenetlenerek dik durmak, devletimize ise çok ayaklı zorlu görevler yürütmek düşüyor. Hâlihazırda Doğu'da süregelen askeri mücadele bir yana, istihbarat ve ilgili asayiş önlemlerinin de en yüksek derecede etkinliğe ulaşmasına ihtiyaç var.
Bununla birlikte, son dönemde ülkenin batısındaki saldırılarda, tahmin ve tetkik edilmesi en zor terör araçlarından olan canlı bomba yönteminin tercih edildiğine şahit oluyoruz. Canlı bomba, dünya çapında özellikle 80'ler itibariyle hareketlenen, 2000'lerde ise tırmanan bir terör türü… Bu kapsamda, bu katliam türünden mustarip olan belli başlı ülkelerin, mesele üzerinde yıllarca kafa yorduğunu da biliyoruz. Ve işin vardığı nokta, terörle savaşmak için bilimsel metotlara başvurmayı da içeriyor.
Belirttiğim gibi; canlı bomba yöntemi, öngörülmesi en zor terör eylemlerinden biri... Üstelik teröristler, yakalanmamak gayesiyle, saldırı zincirlerini bir örüntü oluşturmayacak şekilde gelişigüzel gerçekleştirmeye özen gösterebiliyorlar. Bununla beraber; işin uzmanlarına göre, bağlantısız gelişigüzel bir akış da aslında kendi içinde bir örüntü oluşturarak, gelecek saldırıların tahmin edilebilmesini sağlıyor. Bu işi çözmek için oluşturulan çeşitli algoritmalar, geçmiş verilerden yararlanarak teröre karşı bilimi konuşturtuyor. Dolayısıyla matematik, terörle mücadelenin arka planındaki sessiz aktör olarak hizmet verebiliyor.
Bu bağlamda, geçtiğimiz aylarda University College London'dan Stephen Tench, Hannah Fry ve Paul Gill tarafından yürütülen bir araştırmanın da, terör saldırılarının modellenebileceğine işaret ettiğini görüyoruz. Kuzey İrlanda'da IRA'nın gerçekleştirdiği patlamalar çerçevesinde Hawkes Process kullanan araştırmacılar, olayların birbirinden bağımsız olmadığı ve bir saldırı yaşandığında benzerlerinin kısa süre sonra yaşanmasının yüksek olasılık içerdiği mesajını veriyor.
Bir Pakistanlı olan bilgisayar mühendisi akademisyen Zeeshan-ul-Hassan Usmani de, bu konuda dertlenip modelleme peşine düşenlerden… Geliştirdiği yazılımla, yıllarca canlı bomba silsileleri yaşamış olan ülkesi Pakistan'a destek veren Usmani, yapılan simülasyonlar sayesinde, verilecek zayiatın minimize edilebildiğine dikkat çekiyor.
Bu bağlamda, bilgisayar kullanarak hayat kurtarma yollarını çeşitli akademik yayınlarla da dünyaya anlatan Dr. Usmani, farklı terör örgütlerinin aynı ülkede koordineli hareket ettiğine dair bulguların da altını çiziyor. Bir örgütün bir alışveriş mekânını bombalamasının ardından, yakın bir yer ve zamanda "diğer bir örgüt tarafından" saldırı gerçekleştirilmediğine dair örnekler veren uzman, farklı çatılar altındaki teröristlerin "Biz orayı vuracağız, siz oraya gelmeyin" türünden mesajlarla haberleşip işbirliği yaptıklarını vurguluyor.
Bu ve benzeri çalışmalar ise, terörü çözümleyip ona karşı daha etkin savaşmak için bilimsel yaklaşımlar geliştirmenin ehemmiyetini hatırlatıyor. İşte bu doğrultuda, terör kurbanı olmuş ve /veya bu konuda kafa patlatmış ülkeler ve aktörlerle, ilgili Ar-Ge ve teknolojilere dair işbirlikleri yapmak da önem taşıyor. İhtiyaç duyulan çok ayaklı "uluslararası işbirlikleri" portföyünün içinde yer verilmek üzere…
[Yeni Şafak, 22 Mart 2016].