Geçen yazımı Tayyip Erdoğan’ın Türk medyasındaki temsilleriyle bitirmiştim. Bugün Erdoğan’ın Batı medyasındaki temsillerine, özellikle negatif temsillerine odaklanacağım.
Bu neden önemli?
Önemli, çünkü Türkiye’de siyaset mahrumu siyasetçi de, fikir yoksunu entelektüel de Batı’daki temsiller üzerinden gerçekliği okumayı şiar edinmiş durumdadır.
İki yüz yıllık hikaye bu. Bu hikayede Batı hem onay hem de şikayet makamıdır.
Hatta ve hatta bizde matbuatın oluşma sürecinde bu onay ve şikayet sürecinin çok önemli bir payı vardır.
Batılılaşma politikasını yürütenler yapıp ettiklerini basın aracılığıyla Batılı devletlere duyurmaya gayret etmişler, basın mensupları da yanlış gittiğini düşündükleri devlet politikalarını yine basın üzerinden “Batı kamuoyu”na şikayet etmişlerdir.
Nasıl olmuşsa, sorunun merkezi çözümün merkezine dönüşmüştür.
Gelelim Erdoğan’ın Batı medyasındaki negatif temsillerine.
Batı medyasında, iktidara geldiği ilk günlerden itibaren Erdoğan’ı olumsuz şekillerde tasvir edenler oldu.
Ne var ki bu kişilerin tezleri uzun yıllar marjinal kaldı.
Peki, bu negatif temsiller ana akım mecralarda ne zamandan sonra karşılık bulabildi?
Şubat 2009’dan itibaren.
Yani, Davos’tan sonra.
Yani, Erdoğan’ın bütün dünya Müslümanlarının kalbini kazandığı “One Minute” çıkışından sonra.
Evet, o tarihten sonra negatif Erdoğan temsilleri Batı medyasında tırmanışa geçmeye başladı.
Davos sonrasında Neo-muhafazakar kalemlerin, örgütlü bir tarzda ve bir süredir işledikleri Erdoğan karşıtı tezler, İsrail lobisinin yoğun gayretleriyle ana akım medyada da dolaşıma girmeye başladı.
Bu arada Erdoğan karşıtı siyasal söylemler içeriklendirilmesi ve uluslararası dolaşıma sokulmasında Türkiye’den ulusalcı kalemlerin, endişeli modernlerin ve Gülen lobisinin katkısı görmezden gelinmemeli.
Erdoğan’ın Batı medyasındaki negatif temsillerinin tepe noktasına çıkması ise Gezi olaylarıyla birlikte oldu.
Artık sadece, ana akım medyadaki yorum yazılarında değil, manşet ve görsel metinlerde de negatif Erdoğan temsilleriyle karşılaşmaya başladık.
Özellikle bu süreçte karikatürler sıklıkla kullanıldı ve Erdoğan “İslamcı” ve “diktatör” bir siyasi figür olarak tasvir edildi.
Karikatürlerde dikkati çeken unsur, Erdoğan’ın ya bir cami çizimiyle birlikte, ya imam kıyafetiyle, ya hutbede, ya sarıkla, yahut padişah kıyafetleri içerisinde resmedilme çabası.
Söz konusu tasvirlerde Erdoğan, bir “güç sarhoşluğu” yaşayan, toplumu karşısına alan bir “Doğulu diktatör” olarak yansıtılmaktadır.
Batı medyasında yükselişe geçen Erdoğan karşıtı söylemlerin alt metni ile Türkiye’deki Erdoğan karşıtı siyasi kimliğin talebi örtüşüyor: “Türkiye’de işler iyi gitmiyor, Batı sürece müdahale etmeli!”
Fakat Erdoğan karşıtı bu kampanyanın sahipleri, ne vakit birlikte görüntü verse, Erdoğan siyasal olarak o denli güçleniyor ve toplumdaki karşılıkları daha da pekişiyor.
Erdoğan karşıtı cephenin en önemli çelişkisi şu anda bu: İttifak yapmaya mecburlar ama başarısızlıklarının kaynağında her şeyden önce giriştikleri bu anti-politik ittifaklar var.
[Akşam, 21 Nisan 2014]