Obama yönetimi geçen hafta Milli Güvenlik Strateji Belgesi 2015'i yayımladı. Bu belgenin özünde Obama'nın baÅŸkanlık yıllarındaki dış politika ve güvenlik yaklaşımını temellendiren "stratejik sabır" ve "akıllı (smart) milli güvenlik stratejisi" kavramları yer almakta.
Bu kavramlar Irak ve Afganistan'daki kötü tecrübenin etkisiyle yeni bir bataÄŸa saplanmak istemeyen Obama yönetiminin Suriye politikasına yönelik eleÅŸtirilere de dolaylı bir cevap veriyor. Obama'nın dış politika anlayışının ABD'nin dünyadaki çatışma alanlarındaki sorumluluÄŸunu abarttığı ve yüksek maliyetli bir geniÅŸleme yaÅŸadığı tespitinden ilham aldığını biliyoruz. Bu yaklaşım ABD'nin "sınırlarını" bilmesine, iç güvenliÄŸe odaklanmasına ve diÄŸer aktörlerin sorumluluk üstlenmesine iÅŸaret ediyor. Bu yüzden Esed rejiminin uyguladığı katliama karşı Obama yönetimi etkili bir politika oluÅŸturamıyor. Aksine "bir savaÅŸa saplanmak" kaygısı ve "Esed sonrasında ne olacak" sorusu eÅŸliÄŸinde etkisiz diplomasinin öneminden bahsediyor. Bu çerçevede ABD iç güvenliÄŸi için tehdit olarak gördüÄŸü IŞİD'e karşı mücadelesini de ağırlıkla yerel aktörlerin kara savaşı üzerinde yürütüyor. Nitekim bu hafta çarÅŸamba günü Obama Yönetimi Kongre'ye IŞİD'e karşı yeni bir askeri güç yetki yasası taslağı gönderdi.
IŞİD'i yenmek için "kapsamlı ve uzun süreli bir strateji" oluÅŸturduÄŸunu belirten Obama'nın taslağında kara operasyonlarında ABD güçlerinin kullanılması yetkisi öngörülmüyor. Taslak, IŞİD'e karşı asıl kara mücadelesini yürüten yerel güçlere destek mahiyetindeki askeri operasyonlara izin içeriyor.
Hem Milli Güvenlik Strateji belgesinden hem de yeni taslaktan anlaşılan, Obama Yönetimi Suriye'de Esed'in gitmesi hedefinden fiilen büyük ölçüde vazgeçmiÅŸ durumda. Daha ziyade Suriye iç savaşının ürettiÄŸi IŞİD gibi sorunların çözümüne odaklı "uzun" vadeli politikalar peÅŸinde. Halbuki Obama'nın "stratejik sabrı" hem bölge için hem de dünya için sıkıntılar üretmeye devam ediyor.
Ä°lk olarak, Kılıç BuÄŸra Kanat'ın Dailysabah'taki yazısında belirttiÄŸi gibi, "akıllı güç" sadece diplomasiyi deÄŸil sert/ askeri gücü ve caydırıcılığı da içermekte. ABD'nin önünde sadece iki seçenek yok: ya Bush gibi tek taraflı ve sorumsuz ÅŸekilde iÅŸgal ya da eylemsizlik; yeni adıyla Obama'nın "stratejik sabrı." Kanat, ABD'nin Suriye politikasına üçüncü bir seçeneÄŸi öneriyor: diplomasi ve askeri güç kullanımını içeren farklı "akıllı" opsiyonlar.
DiÄŸer bir deyiÅŸle, Suriye'de çözüm ancak askeri gücün caydırıcılığı ile beslenen diplomatik giriÅŸimlerle gelebilir. Bu seçenek elbette ABD'ye bölgede yeniden jandarmalık önermek deÄŸil. Bölgeye önceki "hesapsız müdahalelerinin" sonuçlarına daha sorumlu yaklaÅŸma önerisi. Zira mevcut halde de "öngördüÄŸümüz felaketleri" yaşıyoruz. Obama'nın "stratejik sabrı"nın ürettiÄŸi ikinci sıkıntı, bölgesel güçlerin vekalet savaÅŸlarına açtığı alandır. DoÄŸrudur, sorun öncelikle Müslümanlar arasındaki baskı, rekabet ve güç mücadelesinden beslenmektedir. Ancak, "bu bizim savaşımız deÄŸil," "bu, Müslümanların dünya savaşıdır" demek insanlık nezdinde Batı'nın ve ABD'nin küresel sorumluluÄŸunu unutturamayacaktır. Bu sorumluluÄŸu ve geçmiÅŸin günahlarını hatırlayan zihinlerde Batı karşıtlığını yükseltecektir. Buna baÄŸlı olarak da IŞİD ve El-Kaide gibi örgütlerin uzantıları olan "yalnız kurtlar" küresel güvenliÄŸe meydan okuyacaklardır.
Cha