SETA > Yorum |
Suriye de Değişen Dengeler ve Yeni Bölge

Suriye’de Değişen Dengeler ve Yeni Bölge

Esad rejiminin sona ermesiyle Ortadoğu’da taşların yerinden oynadığı ve yeni bölgesel düzen arayışının şiddetleneceği bir döneme girdik. S

Esad rejiminin sona ermesiyle Ortadoğu’da taşların yerinden oynadığı ve yeni bölgesel düzen arayışının şiddetleneceği bir döneme girdik. Suriye sahnesinde iş savaşa doğrudan veya dolaylı olarak dahil olan güçler arasında yeni bir denge oluşana kadar ülkenin yeni dinamiklerini şekillendirme yarışı kızışacak. Şam’daki yeni yönetimin şu ana kadar gösterdiği siyasi ve diplomatik performans umut verici olsa da birden fazla dış aktörün potansiyel oyun bozucu hamleleri istikrarsızlığı körükleyebilir. 14 yıllık bir iç savaşın yıkımını devralan Şam’daki yeni yönetimin iç ve dış siyasi baskıları pragmatik biçimde yönetmeye odaklanırken bölge aktörlerinin oyun bozucu müdahalelerine de hazırlıklı olması gerekecek.

İç Dengeler

Esad rejiminin sona ermesinin iç savaşın bittiği anlamına gelmediğini belirtmek gerekiyor. Bu yüzden yeni yönetimin geçiş aşamasında Suriyeli silahlı gruplara yaptığı silah bırakma ve yeni orduya dahil olma çağrısının başarılı olması kritik bir aşama teşkil ediyor. Eski rejim mensuplarının ve SDG’nin Suriyeli unsurlarının ikna edilmesi hem Şam yönetiminin siyasi yeteneğine hem de ABD gibi güçlerin atacağı adımlara bağlı olacaktır. Siyasi çabaların kısa ve orta vadede yetersiz kaldığı senaryo, silah bırakmamakta ısrar eden gruplarla çatışmayı kaçınılmaz kılarak yeni Suriye’nin inşasını zorlaştıracaktır.

Yeni yönetimin oturmuş bir ordu ve polis gücü devralmamış olması hem avantaj hem de dezavantaj teşkil ediyor. 2003 Irak işgali sonrasında Amerika’nın Baassızlaştırma politikası hatasına düşülmeyecek zira ortada adeta bir mafya devleti kalıntılarından başka bir güvenlik altyapısı yok. Dezavantaj ise ülkede halen iç savaş koşullarının devam ettiği bir ortamda ordu, polis ve istihbarat kurumlarının yeniden inşa edilmesi ihtiyacından kaynaklanıyor. HTŞ’nin sınırlı da olsa İdlib’deki yönetim tecrübesi avantaj yaratıyor ancak bunun ülke genelini kuşatıcı bir yapıya dönüştürülmesi zaman alacak.

Oyun Bozucu Aktörler

Şam yönetimi iç dengeleri hem siyasi feraset hem de güvenlik önlemleriyle yöneterek yeni bir devlet yapısı kurmaya çalışırken, hem İran ve İsrail gibi bölgesel güçlerin süreci akamete uğratacak hamleleri hem de Mısır, Ürdün ve Körfez ülkelerinin beklentileri Suriye’yi yeni bölgesel dinamiklerin ana sahnelerinden biri haline getirecektir. İsrail’in Golan Tepeleri’ni korumanın ötesine geçen askeri operasyonları yeni Şam yönetiminin askeri kapasitesini minimize etmeye yönelik olarak gerçekleşti. İran’ın Suriye üzerinden Hizbullah’a ulaşmasını engellemek adına bu operasyonların zaman zaman devam etme ihtimali yüksek. Bununla birlikte İsrail içinden yükselen kendileri için yeni tehdidin Sünni İslam ve Türkiye olduğu şeklindeki söylemler de Şam’a rahat nefes aldırmayacaklarına işaret ediyor.

Yeni durumda en fazla kaybeden aktör konumundaki İran’ın ise Şii milis ve Esad rejimi kalıntıları üzerinden Suriye’yi istikrarsızlaştırma çabasına girme potansiyeli var. Hamas ve Hizbullah’ın kapasitesini İsrail’in hareket alanını sınırlamak için uzun zamandır kullanan İran, 7 Ekim’den beri hem siyasi hem de askeri anlamda bölgede geriliyor. Bununla birlikte şu an için önceliği Trump yönetiminin muhtemel ağır baskısından kurtulmak için bir formül üretmek olan Tahran’ın bir süre sonra Hizbullah’a Suriye üzerinden ulaşan hattı yeniden kurmak istemesi şaşırtmayacaktır.

Suriye’nin İslamcılar tarafından kurulan görece demokratik bir cumhuriyete doğru evirilmesinin yaratacağı siyasi iklim, Mısır ve Ürdün gibi ülkeleri de ürkütüyor. Suudi liderliğindeki Körfez ülkeleri de Suriye’nin Türkiye’nin yörüngesine girdiği algısından rahatsız olabilir. Suriye’nin yeniden inşasında finansman kozuna sahip Körfez’in desteği karşılığında Şam üzerinde hem rejim ihracı kaygılarını gidermesi hem de Türkiye’ye mesafe koyması yönünde beklentiler ve hatta baskılar artabilir. Ancak hem sahadaki kapasitesi hem de uzun yıllardır muhalefete verdiği destek Türkiye’nin dışlanmasını imkânsız kılıyor. Bu durumda Şam yönetiminin diplomatik yeteneklerini de güçlendirmesi gerekecek.

Suriye’de bundan sonra askeri, siyasi ve diplomatik açıdan her şey yolunda gitse bile ülkenin inşasının uzun yıllar alacağını unutmamak gerekiyor. Yeni bölgesel düzeni şekillendirmek isteyecek aktörlerin hem olumlu katkıları hem de olumsuz müdahaleleri kaçınılmaz. İran’ın uzun yıllar yatırım yaptığı ‘direniş hattının’ çökmesinin artçıları olabilir. İç savaş öncesinde ve sonrasında Irak’la birlikte bölgesel güç mücadelelerinin ana sahnelerinden biri olan Suriye’nin bundan sonra da bölgesel dinamiklerin etkisine açık olacağı ortada. Yeni yönetim hem içerde birliği sağlar hem de bölgesel dengeleri yönetebilirse görece istikrarlı bir Suriye görmemiz mümkün olabilir.

Elbette bu sürece en olumlu katkıyı yapabilecek ülkelerin başında Türkiye geliyor. Şam’dan PKK konusundaki talep ve beklentilerini net biçimde ifade eden Ankara’nın Suriye’nin birliği ve toprak bütünlüğüne ilişkin ısrarlı politikası, bölgesel aktörlerin uygulayacağı oyun bozucu müdahalelerin nötralize edilmesini garantileyecektir. Şam kendi ulusal çıkarlarına uygun bir siyaset gütmeye çalışırken yeni bölgesel düzen arayışının baskılarıyla ister istemez muhatap olmak zorunda kalacak. Yeni rejimin bölgesel dengeleri yönetme ve içerdeki siyasi uzlaşmayı hızlı biçimde hayata geçirme becerisi Suriye’nin barış ve istikrara kavuşmasında en önemli faktör olacak.

[Yeni Şafak, 10 Ocak 2025]