SETA > Yorum |
Sosyal Politikalarda Sessiz Devrim Devam Etmeli

Sosyal Politikalarda Sessiz Devrim Devam Etmeli

Yeni dönemde dağınık olan sosyal yardım ve hizmetlerin ortaklaştırılması, bu yardım ve hizmetlerden yararlanan kesimlerin ya da hedef kitlenin daraltılması, en önemlisi de bunların tek çatı altında toplanılması zorunlu hale geliyor.

Türkiye için sosyal politikalar yeni bir alan. Son 15 yıllık dönemde ciddi bir aşama kaydedildi bu alanda. Ekonomideki iyileşmelerin sağladığı imkânların oluşmasında ve bu imkânların dağıtılmasında, AK Parti hükümetleri önemli bir başarı gösterdi. Tüm bu süreç, 2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın (ASPB) kurulmasıyla kurumsal bir yapıya kavuştu. Öyle ki, toplam bütçe içerisinden en yüksek miktarda kaynak ayrılan bakanlık sıralamasında ASPB beşinci sırada.

Ekonomik istikrar sayesinde artan milli gelirin paylaşılması noktasında sosyal politika uygulamaları, hem sosyal devletin güçlenmesini sağladı hem halka sunulan refah hizmetlerinin nitelik ve niceliğinin artışı olarak yansıdı.

Dolayısıyla toplum tarafından da sahiplenildi sosyal politikalar. Ekonomik istikrarın güvencesi olan siyasi istikrarın önemli dinamiklerinden birisi haline gelen sosyal politikalar, siyasette de kayda değer bir alan oluşturdu kendisine.

Türkiye'deki siyasi istikrar ve ekonomik istikrarı nasıl birbirinden ayıramıyorsak, ekonomik istikrarı destekleyen en ciddi faktörün sosyal politikalar olduğunu ifade etmekte fayda var.

Siyasi, ekonomik ve sosyal her türlü ayrımcılığa karşı olan, vatandaşın hayati ihtiyaçları olan gıda, eğitim, sağlık, barınma gibi temel haklarına erişimini sağlayan, erişim noktasındaki sorunlara çözüm üretecek olan sosyal politikalar, AK Parti'nin seçmenle kurduğu güçlü ilişkinin ana unsurudur.

Hatırlarsak, son yapılan 1 Kasım genel seçimlerinde sosyal politikaları içeren vaatler tüm siyasi partilerin en önemli seçim vaatleriydi. AK Parti'nin geçmişte uyguladığı sosyal politikalar, AK Parti'ye sosyal politikalar konusunda önemli bir referans oluşturdu.

SESSİZ DEVRİMİN KURUMSALLAŞMASININ DEVAMLILIĞI GEREKLİ
Geride bıraktığımız 10-15 yıllık dönemde sosyal harcamaların GSYH içindeki oranı yüzde 1.5'e yükseldi. Yoksulluğun azaltılması, sosyal ve ekonomik risklerin minimize edilmesi için sosyal harcamalar etkili bir uygulama. Bu oranın 2023'de yüzde 3'e çıkarılması hedefi, sosyal devlet olma iddiasının yazılı metinden çıkarılıp somutlaşması anlamına geliyor.

Tabi ki, sosyal politikaların önemi arttıkça, sosyal politikaların başarısı, etkinliği ve verimliliği noktasında da beklentiler artıyor. Ekonomik büyümenin devam ettiği dikkate alındığında, ortaya çıkan gelirin adil paylaşımı ve bu paylaşımın etkinliği daha da önemli hale geliyor.

Bu yüzden, yeni dönemde hem dağınık olan sosyal yardım ve hizmetlerin ortaklaştırılması, bu yardım ve hizmetlerden yararlanan kesimlerin ya da hedef kitlenin daraltılması, en önemlisi de bunların tek çatı altında toplanılması zorunlu hale geliyor.

Türkiye'nin sosyal politikalarda kısa sürede geçekleştirdiği sosyal yardım örneğini sistematik bir yapıya dönüştürmesi ve yeniden adlandırmasında fayda var. Çok farklı sosyal yardım ve hizmetleri yerine getiren Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın yerel teşkilatları olan ve idari yönde farklı bakanlığa bağlı olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının (SYDV) muhatap olduğu hedef kitlenin ciddi oranda geniş olması, hedeflenen amaçlara ulaşımı zorlaştırmaktadır. Bu yüzden hedef kitlenin yeniden ve sistematik bir düzende tanımlanması gerekiyor.

Henüz 5 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen, en fazla konuşulan ve gündemde olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın hitap ettiği kesim ve etki alanı oldukça geniş. Üstelik bu kesim, toplumun dezavantajlı kesimini oluşturuyor.

Yoksul, çocuk, kadın, engelli, yaşlı gibi birçok kimliğin sosyal ve ekonomik açıdan güçlendirilmesi amaç. Dolayısıyla her bir sosyal politika uygulaması, anında toplumda pozitif veya negatif karşılık buluyor. 15 yılda sosyal politikalarda gerçekleşen sessiz devrimin pozitif etkisini artırmak, etkinliğini ve verimliliğini sağlamak, aslında toplumda sosyo-ekonomik açıdan güçlü ve nitelikli bireylerin olması demek.

Bu yüzden ASPB'nin görev ve sorumluluğu çok. 65. Hükümet'in Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın ise, ekonomik ve sosyal yaşamın dışında kalan bireylerin yaşadıkları sorunlara çözüm getirme noktasında empati kurabilmesinde hem aldığı eğitim hem de deneyimleri sosyal politikaların kurumsallaşmasında yol gösterici olacaktır.

[Yeni Şafak, 2 Haziran 2016].