Tarihî bir seçimi daha geride bıraktık. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti bir kez daha her iki seçimi de kazandı. AK Parti bugüne kadar 12 seçim kazanmıştı. Şimdi milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte bu sayı 14’e ulaştı. Yani seçim kazanma geleneği devam ediyor...
16 yıldır iktidarda olmasına rağmen, AK Parti hâlâ en yakın rakibinden (AK Parti: %42,54; CHP: %22,64) iki kat fazla oy alabiliyor. Türkiye’nin her bölgesinden oy almayı sürdürebilen tek parti özelliğini de koruyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki oylarını koruduğu gibi artırması da Türkiye’nin birlik ve beraberliği açısından önemli ve anlamlı bir sonuçtur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aldığı oy oranı (%52,37), partisinin 10 puan üzerinde. AK Parti bu anlamda 1 Kasım seçimlerine değil, 7 Haziran seçimlerine yakın bir sonuç elde etti.
Kuşkusuz bu seçimlerin dinamiği çok farklıydı. İttifaklar arasındaki ilişkiler, ittifak partileri arasındaki oy hesaplama sistemi ve seçimlerin birlikte yapılmasından kaynaklanan stratejik oy geçişleri, AK Parti’nin oylarının düşmesinde etkili olan hususlardan bazılarıydı. AK Parti’nin oyunun düşmesinin sadece bu dinamiklerle de ilgili olmadığını vurgulamak gerekir.
Partisi ile Cumhurbaşkanı adayı arasında oy farkının olduğu diğer bir parti CHP. Muharrem İnce partisinden 8 puan daha (CHP: %22,84; İnce: %30,78) fazla oy aldı. İnce’nin aldığı bu oyun tamamı CHP’nin oyları değil. CHP’nin seçim tarihi üzerinden, bu oy oranını karşılaştırmak anlamlı bir değerlendirme olmaz. Ama yeni siyasal sistemin bir gerçekliği olarak bundan sonraki seçimler için cumhurbaşkanlığı aday tercihinin seçmen davranışlarının farklılaşması bağlamında önemini göstermesi bakımından anlamlı.
Seçimler bitse de CHP içinde mücadele ve yarış yeni başlayacak. Muharrem İnce, bunu açıkça söylemese de, seçim sonucu değerlendirmesinden net olarak bu mücadelenin başlayacağı anlaşılıyor.
MHP seçimlerde tahminlerin ötesinde bir sonuç elde etti. Bu anlamda MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Cumhur İttifakı'na yönelik takip ettiği siyasetin kendi partisi açısından olumlu olduğu sonucu da böylece net olarak ortaya çıkmış oldu. MHP bölünmesine rağmen, şu an aldığı oy oranı (%11,10) 1 Kasım seçimleriyle neredeyse benzer.
Cumhurbaşkanı adaylarından Akşener, Demirtaş ve Karamollaoğlu partilerinin altında oy aldılar. Özellikle Akşener’in partisinden daha çok, kendisinin siyasi aktörleşmeye dönük çabasının tabanı tarafından makul karşılanmadığı anlaşılıyor. İyi Parti’nin ideolojik olarak konumlanmasını muğlaklaştırması ve “milliyetçi” kimliği öne çıkarmaması Akşener’in kendi tabanı tarafından cezalandırıldığını da gösteriyor.
HDP’nin barajı aşması, muhalefetin stratejik oy verme davranışı üzerinden, AK Parti’nin Meclis’te gücünü sınırlandırmaya dönük stratejisinin bir sonucudur. HDP’nin tabanı normalde Demirtaş’ın aldığı (%8,31) oy oranı kadardır. Yaklaşık üç puanlık fark ise (HDP: %11,70) diğer partilerin tabanlarından, HDP’nin barajı geçmesi için verilen oylardır.
Cumhur İttifakı karşıtı muhalefetin başarılı olduğu konulardan biri, Saadet Partisi’ni aktörleştirmeye dönük politikasıydı. Net olarak görüldü ki, SP’ye verilen oylar CHP’nin tarihsel olarak çok uzun süredir oy çıkaramadığı yerlerden milletvekili çıkarması sonucunu doğurdu.
Seçimlerin önemli sonuçlarından birinin; katılımın çok yüksek olması, diğerinin ise Meclis'te temsil oranının neredeyse yüzde 99’a yakın olmasıdır.
Ayrıca, tüm manipülasyonlara ve tartışmalara rağmen seçimler güvenli ve demokratik bir ortamda gerçekleşmiştir. Seçim sonrası herhangi bir tartışmaya mahal verecek durum ortaya çıkmamıştır.
Bu genel değerlendirmenin ötesinde seçimin partiler açısından sonuçlarını analiz etmeye devam edeceğim...
[Türkiye, 26 Haziran 2018].