Son günlerdeki Kudüs tartışmaları gösterdi ki Türkiye’nin üzerinde uzlaştığı nadir konulardan birisi Filistin. Bu konuda farklı siyasi duruşlar, şimdiye kadar asgari müştereklerde buluşulmasını engelleyemedi. Bunun sebebinin hâlâ iyice anlaşılmadığını düşünüyorum. Filistin meselesi her alevlendiğinde Türkiye’den gelen yüksek dozajlı tepkiye ‘Meseleye Araplardan çok tepki gösteriyorsunuz’ şeklinde ya eleştiri gelir ya da şaşırma ifadeleri kullanılır. Trump’ın skandal kararından sonraki tartışmalarda da mezkur yaklaşım bu sefer bir takdir ifadesi olarak dillendirildi. Arap dünyasına sitemle, ‘Türkler kadar olamadınız’ eleştirisi dillendirildi.
Takdir, şaşırma veya eleştiri, hangi sebepten yapıldığından bağımsız olarak kökünden yanlış bir yaklaşım bu. Kudüs meselesi bir Türkiye meselesidir. Tarihi, kültürel ve dini kodlarımızda dünyadaki tüm ülkelerden daha güçlü bir şekilde yer alan bir meseledir. Salt bir zulme karşı gelme ve mazluma sahip çıkma meselesi de değildir; Filistin meselesinin özü Türkiye’nin öz meselesidir.
Çünkü Filistin topraklarında kimliğinden bağımsız olarak bir koloni devleti kurulması fikrine karşı çıkmak anlamına gelen antisiyonizm fikrinin patenti Osmanlı ve varisi Türkiye’ye aittir. Dünya Siyonist Teşkilatı bir devlet kurmak için toprak pazarlığına girdiğinde çaldığı kapı Osmanlı kapısıdır. Zira adı geçen topraklar Osmanlı topraklarıdır. Osmanlı bu fikre karşı çıktığında ve bu fikre karşıtlık bir DNA koduna dönüştüğünde şu an kendilerinden tepki beklenen Arap devletlerinin çoğu daha kurulmamıştı bile.
Filistin’e, Kudüs’e dair hatırlanan en son barış ve adalet hissi, Osmanlı dönemine ait. Müslüman ve Hristiyan Filistinlilerin, az sayıda da olsa yerel Yahudi komşularıyla birlikte yaşadığı Kudüs. Önce İngiliz sonra da İsrail işgalinin tüm dengeleriyle oynadığı ve o günden beri bir türlü toparlanamayan Kudüs. Kanuni’nin inşa ettiği Yafa Kapısı’ndan Eski Şehre giren İngiliz askerlerinin çatışma ve adaletsizlik getirdiği Kudüs. Hukuki ve insani taleplerle yüzyıllar boyunca yaşadıkları topraklara sahip çıkmaya çalışan Filistinlilere, yerleşimcilerin mitolojik hikayelerle işgal getirdiği Kudüs.
Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyete kadar bir iki istisnai dönem dışında Türkiye Filistin’in yanında durmuş, Filistinliler üzerinden kendi tarihine de sahip çıkmış. Ortadoğu ve İslam dünyası ile arasına bariyer koymaya çalıştığı yıllarda bile Türkiye, Filistin’in yanında saf tutmuş. Mübarek beldeyi mitolojik işgalden koruyup Müslümanların, Hıristiyanların ve Yahudilerin huzur içerisinde ibadet etmelerini sağlamak için. Kudüs’ü adaletle Haçlılardan kurtaran Selahaddin’in anısına, mübarek şehri Osmanlı adaletine teslim eden Yavuz’un anısına, Kudüs’ü savunmak için şehit olan Osmanlı askerlerinin anısına sahip çıkmak için… En önemlisi de Kudüs’ten ayrılmak zorunda kalmanın verdiği mahcubiyeti bir nebze de olsa hafifletmek için…
[Akşam, 11 Aralık 2017].