SETA > Yorum |
Joe Biden Amerika nın Son Siyasetçi si

Joe Biden: Amerika’nın ‘Son Siyasetçi’si

Foer’in kitabı Biden’a pandemi, ekonominin canlandırılması, ara seçimler, Afganistan’dan çıkış ve Ukrayna meselelerinde eleştirel bir tavır takınmadan genel olarak iyi not veriyor. Foer Biden’ın sürekli hafife alınan bir lider ve kendisinin de bunun farkında olması itibariyle bu konuda hassas bir siyasetçi olduğunu belirtiyor. Beklentileri düşük tutarak rakip ve düşmanlarıyla sürekli uzlaşı yolu arayan bir lider olarak öne çıkan Biden’ın ilk iki yılında başardıklarına rağmen popülaritesinin bu kadar düşük olması önemli bir tezat teşkil ediyor. Şu günlerde anketlerde Trump’la başa baş görünen Biden’ın belki de en büyük sorunu kitabın başlığında ifade edildiği gibi ‘son siyasetçi’ olması. Amerikan halkının sistemi yetkinlikle çalıştırarak sonuç almaya çalışan Biden’ı mı yoksa gene Trump gibi o sistemi yıkma sözü veren bir adayı mı tercih edeceğini bekleyip görmemiz gerekecek.

Bu hafta Franklin Foer tarafından yayınlanan ‘Son Siyasetçi’ adlı kitap, Başkan Biden’ın iktidarının ilk iki senesinde yönetimin iç ve dış politikada uğraştığı krizlere odaklanıyor. Beyaz Saray yetkililerinin nispeten geniş bir erişim sağladığı Foer, Biden’ın Obama ve Trump gibi Washington tecrübesi olmayan ‘anti-siyasetçilerin’ tam karşıtı bir figür olduğunun altını çiziyor. Oldukça uzun bir Senato tecrübesi olan Biden, Washington siyasetini kötü bir şey olarak gören anlayışa karşı siyasi rakipleriyle uzlaşma arayışında ısrarcı bir siyasetçi. Öteden beri ‘Washington bataklığını’ kurutma sözü veren siyasetçilerin avantaj sağladığı Amerikan siyasetinde, Biden klasik uzlaşı siyasetinin başarılı olabileceğini gösteren son siyasetçilerden biri olarak öne çıkıyor. Amerikan halkının kendini ‘virüsü yenmeye söz verdiği’ için seçtiğinin farkında olan Biden, göreve gelir gelmez Covid-19 aşısının dağıtımı ve pandeminin ekonomik etkisini yönetecek bir harcama paketine odaklanıyor. Trump döneminde özel sektöre verilen 3-4 milyar dolarlık teşviklerle çok hızlı bir şekilde geliştirilen aşıların halka dağıtılmasını en büyük problem olarak önünde bulan Biden’ın beklentileri düşük tutarak başarısızlık şansını düşük tutma stratejisi izlediğini görüyoruz. Trump yönetiminin büyük adımlar atmadaki cesaretine rağmen uygulamaya gelince yetkinlik ve organizasyondan uzak olması karşısında Biden yönetiminin çok daha efektif bir performans ortaya koyması Amerikan halkının aşıya erişiminin birkaç ay içinde gerçekleşmesini sağladı. Kongre çoğunluğunun verdiği avantajla 1.9 trilyon dolarlık bir harcama paketini geçirme fırsatı yakalayan Biden’ın enflasyon uyarılarına rağmen Obama döneminden aldığı derslerle hareket ettiğini görüyoruz. 2008 finans krizini aşmak için nispeten küçük bir ekonomik paketi Kongre’den geçiren Obama, istihdam artışının yavaşlığı yüzünden eleştirilerden kurtulamamıştı. Biden pandemide işini kaybeden milyonlara bir an önce istihdam sağlamak için enflasyon riskine rağmen büyük harcama yapılması gerektiğine inanıyordu. Dahası Biden sadece pandeminin etkileriyle mücadele değil Amerikan ekonomisini dönüştürecek ve iklim değişikliğiyle mücadele edecek adımlar da atmak istiyordu. Covid-19’la mücadele ve ekonomik paket konusunda tam bir ‘savaş mobilizasyonu’ modunda hareket eden Biden, iki klasik savaşı da yönetmek durumunda kalacaktı. Amerikan tarihinin en uzun savaşını nihayete erdirmeye söz veren Biden, öteden beri Afganistan konusunda en şüpheci siyasetçilerden biriydi. Çok uzun yıllara dayanan derin dış politika tecrübesine güvenen Biden, dış politika uzmanları ve askerlerin Afganistan’la ilgili analizlerine pek de güvenmiyordu. Bu kesimlerin analizlerinin dönüp dolaşıp Afganistan’da biraz daha kalma önerisi sunması Biden’ı rahatsız eden konulardan biriydi. Kitabın enteresan anekdotlarından birinde Putin’in ‘Afganistan’dan niye çıktınız’ sorusuna ‘Afganistan’dan (siz) niye çıktınız’ diye cevap veren Biden, bu ülkenin ‘imparatorluklar mezarlığı’ olduğuna ve bu coğrafyada ulus devlet inşası çabalarının nafile olduğuna inanıyordu. Kitapta Biden Putin, Şi, Netanyahu, Erdoğan, Zelenski ve Gani gibi liderlerle ilişkilerinde muhatabının siyasi açmazlarını anlayarak ve empati yaparak sonuç almaya çalışan pratik bir lider olarak analiz ediliyor. Başkan’ın Afganistan’dan çıkış sürecindeki kaosun basındaki yankılanmasından son derece rahatsız olmasına karşın kararından şüphe etmediğine tanık oluyoruz. Kişisel hukuku olan ve daha tecrübeli liderlere daha fazla saygısı olan Biden’ın açık konuşmaktan çekinmediği ve bu yüzden de sıklıkla gaf yaptığı biliniyor. Putin’le ilgili söylediği ‘bu adam iktidarda kalamaz’ sözlerinin düzeltilmesi gerektiğini kabullenen Biden’ın bu tür çıkışlarına rağmen birebir görüşmelerde muhatabına iltifatlar yağdırmaktan da çekinmeyen bir yapısı var. Bunu eski usül siyasetin bir gereği olarak gören Biden, karşısındaki liderin siyasi ihtiyaçlarının farkında olmasıyla önemli bir diplomatik yetenek sergiliyor. Washington’un Ukrayna’nın işgali istihbaratını aldıktan sonra Avrupalı müttefiklerini ikna etmekte zorlanması, Zelenski’nin ivedilikle NATO’ya üyelik istemesi ve basın üzerinden Washington’a baskı yapmaya çalışması Ukrayna konusunda Biden’ı rahatsız eden gelişmeler olarak öne çıkıyor. Buna rağmen işgalin ilk sekiz ayında Amerikan Kongresi’nden 50 milyar dolarlık yardım çıkarmayı başaran Biden’ın Kongre’deki eski mesai arkadaşlarıyla ilişkileri etkili oluyor. Ukrayna’nın işgaliyle birlikte Afganistan’dan kaotik çıkışın yarattığı Amerikan acziyeti görüntüsünü giderme fırsatı yakalayan Biden, Batı ittifakının liderliğine ‘geri dönüşün’ içinin boş olmadığını gösterme şansını iyi değerlendirmiş oluyor. Foer’in kitabı Biden’a pandemi, ekonominin canlandırılması, ara seçimler, Afganistan’dan çıkış ve Ukrayna meselelerinde eleştirel bir tavır takınmadan genel olarak iyi not veriyor. Foer Biden’ın sürekli hafife alınan bir lider ve kendisinin de bunun farkında olması itibariyle bu konuda hassas bir siyasetçi olduğunu belirtiyor. Beklentileri düşük tutarak rakip ve düşmanlarıyla sürekli uzlaşı yolu arayan bir lider olarak öne çıkan Biden’ın ilk iki yılında başardıklarına rağmen popülaritesinin bu kadar düşük olması önemli bir tezat teşkil ediyor. Şu günlerde anketlerde Trump’la başa baş görünen Biden’ın belki de en büyük sorunu kitabın başlığında ifade edildiği gibi ‘son siyasetçi’ olması. Amerikan halkının sistemi yetkinlikle çalıştırarak sonuç almaya çalışan Biden’ı mı yoksa gene Trump gibi o sistemi yıkma sözü veren bir adayı mı tercih edeceğini bekleyip görmemiz gerekecek. [Yeni Şafak, 8 Eylül 2023]