Çok değil, bundan bir yıl önce İslamcılığın ulusal ve uluslararası alanda kriminalizasyonu ile meşgullerdi. AK Parti hükümetini, liderini, kadrolarını İslamcılaşmakla itham ediyorlardı. AK Parti'nin "gizli ajandası"na vurgu yapıyorlar, onu Batı'da "radikal dinci" diye etiketliyorlardı.
Gülenistlerden bahsediyorum. Şimdi ne olduysa, medya organlarında İslamcılığa ağıt yakmaya başlamış durumdalar. Geçen yıl, "İslamcılıkla derdiniz ne" diye bir yazı yazmış ve sonunda Gülenistlere hitaben "Demem o ki, İslamcılık birgün size de lazım olabilir. Bu kadar hızlı gitmeyin. İndirgemeciliği norm haline getirerek tartışma alanlarını infilak ede ede yol almayın" demiştim.
Ne yalan söyleyeyim bu kadarını tahmin etmemiştim. İslamcılık tartışması Gülenist medyada yeniden neşet etti. Bir yıl öncekinden farklı bir tarzda. Bu kez tartışmanın merkezinde, AK Parti'nin İslamcılaşması yok. "İslamcılığın bitirilişi" var. Farklı kalemler, kendi meşreplerince "İslamcılığa ağıt" yakıyorlar. Türkiye İslamcılığının AK Parti iktidarı ile durdurulduğundan, İslamcılığın Recep Tayyip Erdoğan tarafından katledildiğinden bahsediyorlar. Bir de, İslamcı gazeteciliğin tükenişinden, iktidarın yaşadığı güç zehirlenmesiyle yaşadığı düşüşten dem vuruyorlar.
***
Erdoğan'a İslamcılığı bitiren kişi diye saldırmanın İslamcılıkla bir alakası yok elbette. Bunun nedeni oluşan yeni siyasi konjonktür. Gülenistler şöyle bir okuma yapıyor. "İslamcı Kürtler, Erdoğan'dan desteğini çekmeye başladı. Bunu pekiştirmek mümkün olabilir. Diğer yandan İslamcı Türklerin Erdoğan'dan desteğini çekmesi temin edilebilir." Burhanettin Duran'ın deyişiyle "sırada İslamcılar var."
Gülenistlerin yaptıkları okumanın ikinci kısmında ise şu var. Bir süredir hükümete destek veren medyada bir dizi kırılma, farklılaşma baş gösteriyor. Ve kendilerini İslamcı olarak niteleyen bazı medya figürleri ile yeni yükselen bazı medya yüzleri birbirleriyle çeşitli polemiklere giriyorlar. Bu durum, Gülenistler tarafından bir imkân olarak değerlendiriliyor.
Erdoğan'a, AK Parti'ye, Davutoğlu'na yakın duran medyanın türdeş bir medya olmaması onlar için bir operasyon imkânı olarak görülüyor. Özellikle AK Parti'nin tek başına iktidar olamadığı bir konjonktürde İslamcıların AK Parti'ye ve Erdoğan'a verdikleri toplumsal ve entelektüel desteği geri çekmeleri temin edilmek isteniyor.
***
Türkiye'de 2002'den bu yana İslamcılığın yaşadığı zenginleşmeyi de fakirleşmeyi de tartışmalıyız. İslamcılığın değişen dinamiklerini, yaşadığı açmazları masaya yatırmalıyız. Fakat bu mesele Erdoğan'la ilgili bir mesele değil. Madem kendime atıfta bulunma günahı işledim, devam edeyim.
Ben başından beri AK Parti iktidarının İslamcı tahayyül açısından hem bir imkân hem de bir meydan okuma olduğunu düşündüm. Bunları tartışırız. Tartışmamız da gerekir. Ama ucuz siyasi hesapları olan, siparişle tartışma yürütenlerle değil.
***
Bir de sormadan edemeyeceğim. Erdoğan, İmam-Hatip okullarının açılmasını teşvik ederek mi İslamcılığı bitirdi? Erdoğan, İslam dünyasında Müslüman liderlerin kendi kimliklerini gizlemeden ve yasal sınırlar içinde siyaset yapmalarını savunarak mı İslamcılığı bitirdi? Erdoğan, bütün dünyaya İslam dünyasının dertlerini açık ve net bir dille anlatıp yeni bir tahayyülün oluşmasına imkân tanıyarak mı İslamcılığı bitirdi? Erdoğan, Batıcı elit karşısında aşağılık kompleksi yaşayan dindar toplum kesimlerinin özgüven kazanabileceği yeni bir elit dönüşüm modeli inşa ederek mi İslamcılığı bitirdi?
Listeyi uzatabiliriz. Ne "Erdoğan İslamcı!" diye Batı'ya şikâyet ederken haklıydınız, ne de bugün İslamcılara "Erdoğan İslamcılığı bitirdi" derken haklısınız. Erdoğan'ın öncülüğündeki sosyo-politik dönüşüm süreci, İslamcılar da dahil "sivil alanda" faaliyet gösteren bütün aktörler için bir imkân doğurdu.
Ve Erdoğan bunu "İslamcı bir siyasetçi" olarak yapmadı.
[Sabah, 2 Temmuz 2015]