Son dönemde Suriye'de "Esed'li ya da Esed'siz geçiş" tartışması yaşanıyor. Esed'li geçiş ihtimali muhalefet tarafından Suriye politikasının iflası olarak ele alınıyor. Halbuki ABD ve Rusya dahil hiçbir gücün Suriye politikası başarılı olamadı. Hiçbir güç, Suriye'nin tek bir parça olarak kendi öngördüğü yola gitmesini sağlayamadı. Bu yüzden bugün tüm güçler Suriye'de kendisine bağlı bir devletçiğin varlığını mümkün kılacak düzenlemelerle meşgul. İşte bu yüzden esas mesele, Suriye'de Esed'li bir geçiş dönemi olup olmayacağı değil. Yeni Suriye'nin ve yeni Ortadoğu düzeninin kurulmasında masada kimler olacak ve ne alacak? Esas mesele bu.
***
Aslında Arap isyanları Suriye durağına geldiğinde bu ülkedeki krizin küresel ve bölgesel güçlerinin dahil olduğu bir vekalet savaşına döneceği açıktı. Nitekim Suriye iç savaşı tüm güçleri içine doğru çeken bir sarmala döndü. En son Rusya, askeri güçlerini Esed'e destek için gönderdi ve Lazkiye'de askeri yığınağını artırdı.
Putin, Rus askerlerinin sahaya inmeyeceğini söylese de Rusya'nın Suriye'de ileri bir adım attığı ortada. Aynı minvalde, Irak- Suriye- İran ve Rusya'nın Bağdat'ta DAİŞ'e karşı koordinasyon merkezi kuracakları haberi geldi.
İstihbaratla başlayan koordinasyon gerekirse askeri operasyonları da içerebilecek.
Suriye'de eski Sovyet ülkelerinden 2000 savaşçı olduğunu ve bunun için Esed rejimini desteklediklerini söyleyen Putin aslında kendi DAİŞ karşıtı koalisyonunu kuruyor. Suriye'nin parçalanması durumunda Nusayri ağırlıklı bir Lazkiye devletinin hamisi olmak için. Diğer bir deyişle, DAİŞ ile mücadele üzerinden hem ABD hem Rusya DAİŞ sonrası Suriye için kendi cephelerini tahkim ediyorlar.
***
Bütün bu gelişmeler New York'taki Obama- Putin zirvesi öncesi Rusya'nın elini güçlendirdiğini gösteriyor. "Esed'li bir geçiş" konusunda henüz anlaşamayan ABD ve Rusya'nın DAİŞ ile mücadeleyi temel alarak bir pazarlık içinde olmaları da mümkün. Hatırlayalım, Suriye krizinin başından itibaren Obama Yönetimi Esed'i devirmek için etkin bir strateji yürütmedi. Parça parça uygulamalarla iç savaş daha da derinleşti. Küresel ve bölgesel güçlerin vekalet savaşlarına DAİŞ olgusu eklendi. Ilımlı muhaliflerin eğit-donatı da başarısızlıkla sonuçlandı.
ABD açısından sahadaki tek başarı PYD'nin Kuzey Suriye'de elde ettiği hâkimiyet oldu. Bunun da Türkiye'yi ne kadar rahatsız ettiği ortada. Yerel güçleri DAİŞ'e karşı savaştırma stratejisinde ABD'nin PYD'yi desteklemesinde sınıra gelindi. Cerablus'u alabileceğini söyleyen PYD'ye ABD'nin onay vermesi Türkiye ile ilişkilerde krizi büyütecektir.
Cumhuriyetçilerin ve yönetim ile çalışan eski danışmanların eleştirilerine rağmen Obama'nın Suriye politikasında ciddi bir değişiklik beklemek doğru olmaz. Irak, Kosova ve Libya müdahalelerinin "kötü anılarından" ziyadesiyle etkilenen Obama Yönetiminin Suriye'de aktif müdahale pozisyonuna geçmeyeceğini 2013-2015 arasında Beyaz Saray'ın Ortadoğu politikasının koordinatörlüğünü yürüten Philip Gordon'un analizlerinde de görmek mümkün. Gordon, İran, Rusya ve Hizbullah'ın desteklediği Esed ordusunun muhaliflere silah verilmesi ve eğit -donat ile yenilemeyeceğini çok net şekilde ifade ediyor. Ancak Suriye'de savaşı sona erdirecek bir formül ise öneremiyor.
***
Obama Yönetiminin Rusya'nın Suriye'deki askeri varlığını artırmasına sert şekilde karşı çıkmaması olası bir pazarlık/ anlaşma ihtimalini düşündürüyor. Obama- Putin zirvesi bu anlamda Suriye için yeni bir evrenin başlangıcı olabilir. ABD ve Rusya ile ittifak içinde olan güçlerin mevzilerini tahkim için sahaya daha fazla indiği bir döneme giriyoruz. Aslında iki büyük gücün kurduğu DAİŞ karşıtı koalisyonlar üzerinden Suriye'nin geleceği belirleniyor. Suriye masası yeni Ortadoğu'nun düzeninin kurulmasının ilk merhalesidir. Dedim ya, asıl mesele Suriye'de Esed'li bir geçiş dönemi olup olmayacağı değil. Yeni Ortadoğu düzeninin kurulmasında Rusya'nın rolü ne olacak. Ve Obama sonrasında ABD gücünün dünyadaki yeri Suriye üzerinden nasıl değerlendirilecek.
[Sabah, 29 Eylül 2015]