TBMM’de İsveç’in NATO üyeliğine onay verilmesinden hemen sonra Başkan Biden’ın Kongre’ye bir mektup göndererek F-16 satışına onay istediği basına yansıdı. Bu gelişmeler uzun süredir gündemi meşgul eden F-16 meselesinde sona doğru yaklaştığımızı gösteriyor. Satışın gerçekleşmesi durumunda Türk-Amerikan ilişkilerinde epeydir devam eden derin güvensizlik bir nebze de olsa azalacak. Bu güvensizlik, iki NATO müttefiki arasında aslında daha rutin işlemesi gereken bir silah alışverişinin bu kadar sancılı bir süreçten geçmesinin ana nedeni oldu. Bunun aşılması iki ülkenin de çıkarına olacaktır ancak iki ülke arasında yeni bir dönem başladığını söylemek için henüz erken. F-16 satışının gerçekleşmesi, karşılıklı güven sorununun azalmasını sağlayarak yeni bir dönemin başlamasına zemin hazırlayabilir.
TBMM’de İsveç’in NATO üyeliğine onay verilmesinden hemen sonra Başkan Biden’ın Kongre’ye bir mektup göndererek F-16 satışına onay istediği basına yansıdı. Bu gelişmeler uzun süredir gündemi meşgul eden F-16 meselesinde sona doğru yaklaştığımızı gösteriyor. Satışın gerçekleşmesi durumunda Türk-Amerikan ilişkilerinde epeydir devam eden derin güvensizlik bir nebze de olsa azalacak. Bu güvensizlik, iki NATO müttefiki arasında aslında daha rutin işlemesi gereken bir silah alışverişinin bu kadar sancılı bir süreçten geçmesinin ana nedeni oldu. Bunun aşılması iki ülkenin de çıkarına olacaktır ancak iki ülke arasında yeni bir dönem başladığını söylemek için henüz erken. F-16 satışının gerçekleşmesi, karşılıklı güven sorununun azalmasını sağlayarak yeni bir dönemin başlamasına zemin hazırlayabilir.
YAPTIRIMLAR
Türkiye’nin Rusya’dan S-400 satın alması, F-35 programından çıkarılmasına neden olmuştu. Trump yönetimi döneminde Kongre’nin baskısıyla CAATSA (Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma) Yasası üzerinden Türkiye’ye yaptırım uygulanmıştı. Dönemin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, bu yaptırımların Türkiye’yi değil Rusya’yı hedef aldığını söyleyerek Ankara’yı teskin etmeye çalışmıştı. Trump’ın yaptırımların en alt seviyeden uygulanmasını tercih etmesi ikili ilişkilerin tamamen kopmasını engellemişti. Türkiye’nin savunma sektörünün Batı ülkelerinden yaptığı alımları durma noktasına getiren yaptırımlar, Türkiye’nin savunmada kendi yağıyla kavrulma kapasitesini artıran bir etki de yaratmıştı aslında.
Türk-Amerikan ilişkilerinde F-35 programından çıkarılması ve yaptırım süreçleriyle birlikte iki ülkenin Suriye’deki anlaşmazlıkları en ciddi güvensizlik unsurlarından biri oldu ve olmaya devam ediyor. Başkan Trump’ın Suriye’den tamamen çekilmek istemesine karşı Amerikan Kongresi ciddi bir direniş göstermişti. CENTCOM ve Amerikan basınını da yanına alan Kongre üyeleri, Trump aleyhinde ‘Amerika’nın Kürt dostlarını Türkiye’nin insafına terk ediyor’ teması etrafında kampanya yapmışlardı. Trump birkaç kez niyetlenmesine karşın Suriye’den çıkamayarak Obama’nın ‘yerel güçlere destek’ politikasına devam etmişti. Trump zaman zaman Türkiye’nin haklı olduğunu açıkça söylemesine karşın bu konuda Amerikan siyasetine yenilmişti.
F-16 satışı talebi Türk-Amerikan ilişkilerini tekrar rayına oturtabilecek siyasi bir etki yarattı. İki ülkenin eskiden beri devam eden savunma ilişkilerinin hala devam edebileceği mesajı verilmiş oluyordu. Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması gerektiği (teknik olarak mümkün olmadığı halde) tezleri öne sürülmeye başlandığı bir ortamda gelen F-16 satışı talebi, tam tersine NATO’nun kapasitesinin güçlendirilmesini sağlayacak bir adımdı. Diğer bir deyişle Türkiye’nin uzun senelerdir kullandığı F-16 filosunun idamesi NATO’nun kapasitesinin de güçlü kalması anlamına geliyordu. Türkiye’nin Rusya’ya yaklaştığı ve Batı’dan kopacağını savunanlar da yanılmış oluyordu.
KONGRE
Bu dengelere rağmen Amerikan Kongresi Türkiye’ye zorluklar çıkarmaya devam etti. Senatör Menendez Senato’nun Dış İlişkiler Başkanı olarak F-16 satışına onay karşılığında özellikle Yunanistan’la ilgili bir dizi güvence istiyordu. Anti-Türkiye tavrı iyi bilinen Menendez’in söylemleri ‘Türkiye ağzıyla kuş tutsa da olmaz’ anlamına gelen minvaldeydi. Menendez’in rüşvet skandalıyla görevinden olması, Türkiye’ye karşı daha makul ancak gene de eleştirel söylemlere sahip siyasetçileri öne çıkardı. Senatörlerin ikna edilmesi noktasında Beyaz Saray’ın devreye girip siyasi risk alması gerekiyordu. Biden yönetimi Kongre’yle Türkiye için böyle bir pazarlığa hiç de niyetli görünmedi. Topu Kongre’ye atan Biden yönetimi satışa destek verdiğini ifade etse de Kongre’yle arasını bozacak veya ödün vermesini gerektirecek bir adım atmak istemiyordu.
Bu bağlamda gündeme gelen Finlandiya ve İsveç’in üyelikleri meselesi, ister istemez Türkiye’nin bir kozu haline geldi. Aslında NATO genişlemesini F-16 satışına endeksleyen Türkiye değil Amerikan Kongresi olmuştu. Senatörler Biden’a bir mektup yazarak Finlandiya ve İsveç üye olmadan F-16 satışına onay vermeyeceklerini söyleyerek Türkiye’nin önüne yeni bir engel daha koymuşlardı. Bu ülkelerin üyeliklerini onaylayan Türkiye, Kongre’ye kullanışlı bir söylem bırakmamış oldu. Şimdi bu noktada Biden yönetiminin inisiyatif alarak devreye girmesi ve bu satışı nihayete erdirmesi gerekiyor. Aksi takdirde iki müttefik arasındaki güven bunalımı tamir edilemez bir hal alabilir.
F-16 meselesinin aşılması sonrasında, Suriye’de YPG/PKK’ya Amerikan desteğinin devamı ikili ilişkilerde aşılması gereken en çetrefilli sorun olarak öne çıkıyor. Karşılıklı güveni dinamitleyen en yıkıcı dinamik YPG’ye Amerikan desteğinde ısrar oldu. Amerikan yardımlarına rağmen YPG/PKK’ya karşı askeri etkinliğinden taviz vermeyen Türkiye, bu sorunun çözülmesi için uzun süre sabırlı bir şekilde diplomasi yürüttü. Amerika’nın başka gruplarla ilişkilerine ve denizaşırı angajmanlarına bakıldığında bir noktada bırakıp gittiğini görüyoruz. YPG’yle ilişkisi de çok farklı olmayacaktır. Amerika’nın YPG’yle ilişkisini yeniden gözden geçireceği noktada Türkiye kartlarını doğru oynayarak istediği sonucu alabilir. Amerika’nın YPG’ye desteğine noktayı koyduğu bir senaryoda, Türk-Amerikan ilişkilerindeki güven sorununun aşılması yolunda büyük bir aşama kaydedilmiş olur.
[Yeni Şafak, 26 Ocak 2024]