Suriye muhalefetinin tasfiyesi ve Esed rejiminin yeniden canlandırılması için dizayn edilen Cenevre toplantısının tarihi yaklaşıyor. Toplantıya doğrudan veya dolaylı olarak taraf olan herkes farklı öz gündemlerle Cenevre toplantısını anlamaya ve kullanmaya çalışıyor. Rusya-İran-Esed ittifakı askeri olarak bir türlü bitiremedikleri muhalefeti, müzakere masasında tamamen ortadan kaldırmak için yoğun mesai yapıyor. ABD, Rusya’nın müzakerecisi gibi hareket edip Suriye muhalefetinin Rusya’nın şartlarıyla masaya oturması için Dışişleri Bakanı’ndan Özel Temsilcisi’ne kadar en üst düzeyde uğraş veriyor. Suudi Arabistan Riyad toplantısında oluşan müzakere heyetinin Cenevre’de muhatap alınması için vakit harcıyor. Türkiye, Rusya’nın muhalif diye muhalif heyetine sokmaya çalıştığı PYD’nin Cenevre’ye davet edilmemesi üzerine vurgu yapıyor. Tabii bu arada Rusya-İran-Esed ittifakı sivil Suriyelilerin üzerine ölüm yağdırmaya devam ediyor. Yani Cenevre’ye kadar öldürdüğü her Suriyelinin müzakere masasında ellerini güçlendireceğini düşünüyor.
Aslında şimdiden Cenevre toplantısı kuşa dönmüş vaziyette. Yukarıda resmettiğim tablo Cenevre’de müzakere değil icbar yapılacağını ve sonucunda barış değil daha da rafine edilmiş bir iç savaş ortaya çıkacağını göstermeye yeter. Toplantının Cenevre’de yapılmasına hürmeten daha önce bu şehirde iki kere yapılmış toplantılar sonucunda alınan kararların da gerisine gidilmeseydi bari. Fakat çözümü, muhalefetin çözülmesinde bulan ABD-Rusya ikilisi diğer aktörleri devre dışı bırakıp Esed rejimini yeniden canlandırma merkez planı üzerinden Suriye’yi Cenevre’de şekillendirmeyi ümit ediyor.
ABD Yönetimi olabildiğince açık bir dille muhalefete “Cenevre’de masa sizin yüzünüzden devrilirse muhalefete zırnık yardımın ulaşmasına müsaade etmem” diyerek muhalefeti sadece masaya oturmaya değil, “Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi” Steffan De Mistura’nın Moskova’da hazırladığı muhalefeti tasfiye planını kabul etmeye de icbar ediyor. ABD başından beri yürüttüğü bu pozisyonunu ilk defa bu kadar net ve lafı dolandırmadan ifade ediyor. Rusya diğer aktörleri aradan çıkararak eski günlerdeki gibi ABD ile birlikte süper güç olarak başka ülkelerin kaderlerini belirleme zevkini yaşarken; ABD ise eski günlerdekinin aksine Rusya’nın kuyruğuna düşüp, Obama’nın deyimiyle Kongo kadar değeri olan Suriye’nin bir Rus proksisine dönüşmesini Cenevre’de karara bağlama arzusunda.
Daha önceden Cenevre’de alınmış “geçiş hükümeti” ifadesi bir Rus müdahalesiyle “milli birlik hükümeti” ifadesine dönüştürülmüş durumda. Kral kadar yetkiyle donatılmış “Devlet Başkanı” Beşşar’ın altında çalışacak İran-Rus-ABD etkisinin fazlasıyla hissedildiği bir paravan yapıya “milli birlik hükümeti” ismini verecekler. Bu sistemle başbakan veya hükümeti devlet başkanının gayrine herhangi bir hareket imkânı olsaydı Başbakan Riyad Hicab Şam’dan kaçıp muhalif saflara katılmazdı. Başta Beşşar’ın ve Baas devlet yapısının durduğu hiçbir düzlem Suriye’de halk temelli yeni bir sistem üretemez.
Türkiye’nin PKK/PYD’nin Cenevre’ye katılması konusundaki pozisyonu anlaşılır cinsten. PYD eğer katılacaksa oturacağı taraf Esed rejiminin tarafı olmalıdır. Yalnız tüm dikkatlerin PYD’ye yoğunlaşmaması gerekir. Çünkü Cenevre’de daha geniş kapsamlı bir dizayn söz konusu. PYD taşeronunun Türkiye’yi meşgul etmesi, Cenevre’deki diğer hayati meselelerde Türkiye’nin yeterince aktif olmamasına sebep olursa işte o zaman PYD üstüne düşen vazifeyi yerine getirmiş olur. Türkiye’nin istediği oldu, PYD Cenevre’ye davet edilmedi (Lozan’da paralel toplantıya katılacak gibi). Şimdi sıra Suriye’nin kaderini ABD-Rusya’nın değil Suriye halkının belirlemesi konusunda çaba göstermekte. Kabul etmeliyiz ki bu hiç de kolay olmayacak…
[Akşam, 29 Ocak 2016]