Ankara'daki Gar patlamalarının 'psikolojik travma' etkisi oldu. İnsanlarımızın bombalarla parçalanması, psikolojilerimizde derin yaralar açtı. Hüzün, güvensizlik, emniyet hissinin kaybı ve gelecek endişesi tüm topluma yayıldı.
Böyle zamanlarda psikolojilerimiz bütünleşebilir de ayrışabilir de. Hangi seçeneğin ağırlık kazanacağını elitler, özellikle de liderler belirler. 'Onarıcı liderler' bu tip krizlerde toplumun tümünde 'adalet ve hakikat duygusunun gelişmesi' yönünde öncülük ederler. 'Yıkıcı liderler' ise çatışmayı arttırıcı, psikolojileri bölücü rol üstlenirler.
Bu olayda ölenlerin siyasal temsilini Demirtaş yapıyordu. Gözler ona döndü. Selahattin Demirtaş, şöyle bir liderlik yapabilirdi: "Çok büyük bir acı yaşadık. Bu acımızı ancak adaletin yerini bulması ve hakikatin ortaya çıkması ile aşabiliriz. Bunu kimin yaptığını şu anda bilemiyoruz. Ama bilmemiz gerekli. Failler kim olursa olsun büyük bir cezayı hak ediyor. Tüm topluma söz veriyorum. Olayın aydınlatılması, bu olayın faillerinin açığa çıkması için hükümet ile birlikte çalışacağım. Tüm topluma karşı her aşamada açık, şeffaf ve dürüst olacağıma söz veriyorum. Öğrendiğim ve anladığım her gerçekliği sizlerle paylaşacağım. Fail ister devlet, ister DAEŞ, ister PKK veya başka birileri olsun, açık bir şekilde ilan edeceğim. Sizden beklentim bu arada acıları sarmak ve sabırla beklemektir. Failleri anladığımızda ise, kim olursa olsun, tüm Türkiye'nin hep beraber ayağa kalkmasını istiyorum".
Selahattin Demirtaş bu onarıcı liderlik tarzını benimsemek yerine, 10. dakikada failin devlet olduğunu söyledi. Akşamında da kendilerini temsil eden gruplar "katil Erdoğan" sloganları attı.
Bu iki duruş arasında büyük fark var. Demirtaş şüpheliyi devlet, hükümet, Erdoğan, Davutoğlu, AK Parti ve muhafazakar kesimler üzerine kaydırdığı için toplumda bölünmeyi derinleştirdi. Bu kesimler kendilerinin haksız yere, siyasi amaçlarla suçlandıklarını hissettiler. Toplumsal gruplar kendi açıklamalarını üreterek kendi aralarında dolaşıma soktular. Farklı gerçeklikler oluştu. Psikolojilerimiz de bütünleşme, büyüme ve olgunlaşma yerine, bölünme, daralma ve gerilemeye uğradı. Bize yazık oldu.
[Sabah Perspektif, 17 Ekim 2015]