Hepiniz oradaydınız. Gözünüzün önünde cereyan etti her şey.
Yapılanların ne manaya geldiğini en iyi siz biliyordunuz.
Biz evvela üslup farkı sanmıştık. Sonra, "bu herhalde yaklaşım farkı" dedik.
Nasılsa amaç birdi, ideal birdi. Türkiye'nin, kendisine giydirilen deli gömleğini yırtmasını istiyordunuz hepiniz.
Çevresiyle, toplumuyla, tarihiyle helalleşmesini arzu ediyordunuz. Devletin normalleşmesini, ülkenin zenginleşmesini talep ediyordunuz. Yani, biz öyle sanıyorduk. Öyle bir isteğiniz, arzunuz, talebiniz yokmuş meğer.
Şimdi bu, o kadar net ki! Amacınız da idealiniz de son 2.5 yılda ifşa oldu. Memleketin başına her çorap örüldüğünde önümüzdeki fotoğraf daha da netleşti.
Gezi başkaldırısı olduğunda eveleyip, gevelediniz. Konu "ağaç"mış gibi, "çevreciliğin önemi"nden dem vurdunuz. Meselenin öznesi "gençler"miş gibi, "gençleri anlamak"tan bahsettiniz.
17 Aralık olduğunda, "yolsuzluklar ne kötü be birader" diye fısır fısır dedikodu yaptınız. Oysa kendi aranızda, olan biteni "Davos'un öcünü alıyorlar" diye yorumladınız.
"Keşke, bu kadar sert gidilmeseydi" diye güya hayıflandınız.
Tüttürülen kalın purolar eşliğinde Erdoğan'a veryansın ettiniz. "Dünya sisteminin Erdoğan'ı gözden çıkardığı"na hükmettiniz. Ya da birileri sizi buna ikna etti.
Her durumda "3. Dünya ülkesi" muamelesi yaptığınız ülkenizin, Suriye krizinde küresel güçlerin başaramadığını başarmasını beklediniz. Beklentinizi karşılayamadığı için de Erdoğan'ı hedef tahtasına oturttunuz.
Kim bilir belki de o beklenti, sizin beklentiniz değildi.
Kiminiz uluslararası sistemce makbul bir işadamı olmak istediniz.
Ekonomik iktidarın yanına bir de kültürel iktidar iliştirmek istediniz.
Küresel sermaye çevrelerine şirin görünmeye çalıştınız. Bunun için Erdoğan'la mesafenizi göstermeniz gerektiğinde, bundan geri durmadınız.
Sizi, kurumlarınızı sahiplenen sosyo- kültürel gerçekliği hiçe sayacak adımlar attınız.
Kiminiz Erdoğan sonrası dönemin, siyasi lideri olmayı hayal ettiniz. Daima, "akil adam" pozları kestiniz.
Kiminiz, herkes tarafından sevilen, ama en çok da büyük patronlar tarafından takdir edilen medya figürleri olmaya çalıştınız.
Üzerimize gelen sadmenin şiddeti ortada olmasına rağmen, siz bir kaşık suda fırtına kopardınız. Sanal gündemler yaratmaya çalıştınız.
Bir dediğiniz, bir dediğinizi tutmadı.
İster siyasette, ister bürokraside, ister akademide, ister medyada, isterse iş dünyasında hepiniz, kendinize "o başka" dedirtmek istediniz.
Bu ayrıcalıklı etiketle, yarına, Erdoğan sonrası döneme yatırım yaptınız. Kendi menfaatiniz için, iktidar hırsınız için, sermaye aşkınız için ve belki de aşağılık kompleksinizi aşamadığınız için bu ülkeye zarar verdiniz. Vermeye de devam ediyorsunuz.
Şuna emin olun, size oynadılar, sizinle oynadılar. Siz de bizimle oynamaya çalıştınız.
Sureti haktan göründünüz. Operasyonun arkasındaki taşeronu da, gerçek gücü de biliyordunuz.
Buna rağmen onlara karşı açık ve net tavır almadınız. Vaziyeti idare etmeye çalıştınız. Hiçbir surette risk almadınız.
Sağlamcılık, akidenizin bir şartına dönüşmüş durumda.
Maslahatı gözetmek elbette önemlidir. Ancak kendi çıkarlarınızı bize maslahat diye yutturmaya çalışmayın, olur mu?
[Sabah, 26 Ekim 2015]