Mısır’da Devlet Başkanı Muhammed Mursi’yi devirmeyi planlayanlar, marjinalleştirilmiş ve yalnızlaştırılmış İhvan’ın yönetilebilir mukavemeti dışında ciddi bir direnişle karşılaşacaklarını hesap etmemişlerdi. Batı’nın yeşil ışığı ve Körfez’in 12 milyar dolarlık sponsorluğu ile ‘yeni devrim’ diye sundukları darbeyi hayata geçirip ‘yol haritasını’ uygulayacaklardı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Darbe sonrası beklenmeyen ölçüde bir direnişin ortaya çıkması ve İhvan dışında geniş bir kesimin bu direnişin bir parçası olması tüm oyun planını bozdu. Ülke bir çatışma ortamına sürüklenirken, ekonomi de tam bir çöküş içine girdi.
Şöyle bir tespitle başlayabiliriz; daha öncede tehdit olarak algılanmakla birlikte, Arap Baharı’nın domino etkisini gören Körfez için İhvan tam olarak ontolojik bir tehlike haline geldi. Dolayısıyla, İhvan’ı anavatanı Mısır’da durdurmak ya da zayıflatmak Suudi Arabistan, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler için hayati önceliklerden birisi oldu. Mursi’nin karşısına fülulun (Mısır müesses nizamı) adayı olarak çıkan Ahmet Şefik’in seçimlerden sonra Abu Dabi’de ikamet ederek muhalefetine ‘geniş imkânlar’ ile devam etmesi, Körfez medyasının sürekli artan bir dozda İhvan liderlerini hedef alması ya da yapısal sorunlarla boğuşan Mısır’dan petrol parasının esirgenmesi bu pozisyonun işaretleri olarak okunabilirdi. Ancak darbeden hemen sonra yapılan tebrikler, kutlamalar ve 12 milyar dolarlık ikramiye ile Mısır’daki darbeye resmen sponsor oldular. Elbette 25 Ocak Devrimi sonrası siyasileştirmek için ellerinden geleni yaptıkları Selefi Dava hareketinden doğan Nur Partisi’ni darbe koalisyonunun parçası olması için teşvik etmeleri de General Sisi ve diğer arkadaşları adına övgüye değerdi.
HESAPLARI BOZAN HALK MUKAVEMETİ
Körfez kralları adına her şey güzel başlamıştı, İhvan evinde derdest edilmiş, Arap Baharı dalgasına en az Nasır’ın Asvan Barajı kadar güçlü bir set çekilmiş, Selefi Nur Partisi üzerinden de yeni Mısır’da etkin bir rol üstenilmişti. Parayı veren düdüğü çalar diye düşünen krallar, yeni Mısır üzerinden İran’ı dengeleyerek hem Şii yayılmacılığı tehdidini azaltacaklar, hem de İslamcı muhalefetlerini anavatanı ile bağları kesilmiş bir şekilde marjinalize ederek etkisizleştirecek, bir taşla iki kuş vuracaklardı.
Ancak darbeye karşı beklenmeyen bir mukavemet ortaya çıkması, çatışmalar ve darbe aktörlerinin katliamları tüm hesapları bozdu. Önce, darbenin karşısında (masum göstericilere yönelen katliamlarında etkisiyle) Selefilerin büyük bir kısmı da dâhil olmak üzere geniş bir İslami Cephe oluşması Nur Partisi’ni darbe sonrası Mısır’da tamamen açıkta bıraktı ve dolayısıyla, onun hamilerini de bu anlamda etkisizleştirdi. Ardından Mısır’da hortlayan Nasırist Mısır milliyetçiliği Körfez’i endişeye gark edecek düzeye ulaştı. Onun ardından Mısırlı darbecilerin Suriye’de neredeyse Esed’e arka çıkar şekilde kimyasal silah kullanımı sonrası uluslararası müdahaleye karşı pozisyon almaları ve Rusya ile flörtleşmeleri rahatsızlık yaratmaya başladı. Mısır Dışişleri Bakanı Nebil Fehmi, BM onayı olmadan Suriye’ye yönelik bir askeri müdahalenin kesinlikle kabul edilemez olduğunu vurgulayıp, Rusya’nın inisiyatifini desteklediklerini açıklaması sponsorları derinden sarstı.
Tüm bunların dışında, darbe ve direniş nedeniyle Mısır ekonomisi iyice çökerken, darbenin üstünden daha birkaç ay geçmiş olmasına rağmen darbeciler daha önce lütuf edilen 12 milyar doların çok üstünde finansal yardım talep etmeye başladılar. Kara delik görüntüsü çizen Mısır ekonomisi, BAE Dışişleri Bakanı Nahyan’ın Başbakan Biblavi’nin yüzüne baka baka “Arap halkları sonsuza dek Mısır’a yardım edemez” mırıltılarına neden olmaya başladı. Bazı Suudlu yatırımcılar millileştirilmiş mallarının peşine düşerken, darbe aktörlerinin bunları tanzim etme gücü ve niyetleri de yok gibi.
MISIR’IN EKSENİ Mİ KAYIYOR?
Son olarak Mısır’ın yeni Suriye politikası ile birlikte, ABD’nin askeri-mali yardımları kısmen dondurmasına misilleme yapmak için Rusya Dışişleri ve Savunma Bakanı’nın Mısır’da şevkle ağırlanması Mısır’ın Rusya-İran-Suriye bloğunun içine doğru adım atmaya başladığı endişelerini uyandırdı. El Arabiye başta olmak üzere Körfez medyasının Mısır’daki darbe aktörlerine yönelik olumlu yayın politikası da yavaş yavaş değişmeye başladı.
85 milyon nüfusu, yapısal sorunları ve 35 milyar dolarlık bütçe açığı ile çöken Mısır’ın iktisadi maliyetini Körfez’in daha ne kadar taşıyabileceği büyük bir soru işareti iken, daha şimdiden yükselen bir Nasırist-Mısır milliyetçiliği de Körfez’i ciddi derecede rahatsız ediyor. Mısır dış politika ekseninin Rusya-İran-Suriye blokuna doğru hafif bir eğilimi alarm zillerini çaldırıyor. Nihayetinde Mısırlı darbecilerin eninde sonunda Körfez’in sponsorluğunu kaybedecekleri açık. Ancak bunun ne zaman olacağını Körfez’in İhvan’dan duyduğu korkunun sınırı belirleyecek gibi.
Körfez desteğini kaybeden Mısır darbecilerinin akıbetinden ise bahsetmeye dahi gerek yok.