SETA > Atölye |
Çözüm Sürecinde Yeni Yaklaşım Güvenlikçi Değil Muktedir Siyasetin Ürünü

Çözüm Sürecinde Yeni Yaklaşım: Güvenlikçi Değil, Muktedir Siyasetin Ürünü

Kürt Sorunu’nda yeni çözüm sürecine yön veren yeni yaklaşım tarzının ilk olarak orduda seslendirildiği iddiaları son günlerde dolaşıma sokulsa da, 1990 yılından bu yana ordu üst kademesinin terörle mücadele yöntemine dair açıklamaları bu görüşü pek inandırıcı kılmıyor.

Kürt Sorunu’nda yeni çözüm sürecine yön veren yaklaşıma ilişkin en ilginç değerlendirmelerden biri hiç şüphesiz ‘yeni yöntemin ilk olarak orduda seslendirildiği, buradan AK Parti’ye geçtiği’ iddiası. Sanıldığının aksine TSK monolitik bir kurum olmadığı için 30 yıllık süreçte silahlı kuvvetler bünyesinde egemen terörle mücadele yönteminden farklı düşünen farklı rütbelerden askerler olmuş olabilir. Bugün çözümü desteklediklerini açıklayan emekli askerlerin varlığından bu çıkarımı yapmak mümkün. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin muvazzaf askerleri nezdinde dışarıya yansıyan reel pozisyonunu Genelkurmay üst kademesinin temsil ettiği düşünülür ve 1990 yılından bu yana üst kademenin terörle mücadele yöntemine dair açıklamaları incelenirse, demokratik çözüm fikrinin ilk olarak orduda seslendirildiğini söylemek pek inandırıcı gelmiyor.

Kürt Sorunu’nda yeni çözüm sürecine yön veren yeni yaklaşım tarzının ilk olarak orduda seslendirildiği iddiaları son günlerde dolaşıma sokulsa da, 1990 yılından bu yana ordu üst kademesinin terörle mücadele yöntemine dair açıklamaları bu görüşü pek inandırıcı kılmıyor.

Kürt Sorunu’nda yeni çözüm sürecine yön veren yaklaşıma ilişkin en ilginç değerlendirmelerden biri hiç şüphesiz ‘yeni yöntemin ilk olarak orduda seslendirildiği, buradan AK Parti’ye geçtiği’ iddiası. Sanıldığının aksine TSK monolitik bir kurum olmadığı için 30 yıllık süreçte silahlı kuvvetler bünyesinde egemen terörle mücadele yönteminden farklı düşünen farklı rütbelerden askerler olmuş olabilir. Bugün çözümü desteklediklerini açıklayan emekli askerlerin varlığından bu çıkarımı yapmak mümkün. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin muvazzaf askerleri nezdinde dışarıya yansıyan reel pozisyonunu Genelkurmay üst kademesinin temsil ettiği düşünülür ve 1990 yılından bu yana üst kademenin terörle mücadele yöntemine dair açıklamaları incelenirse, demokratik çözüm fikrinin ilk olarak orduda seslendirildiğini söylemek pek inandırıcı gelmiyor.

TERÖRLE MÜCADELEDE ORDUNUN GÜVENLİKÇİ YAKLAŞIMI

Kısa süreli Turgut Özal dönemi dışarıda bırakıldığında, TSK, terörle mücadelede ‘milli güvenlik’ ve ‘iç tehdit’ tanımında hegemon aktör olarak yeni yaklaşımlar geliştirebilecek ‘sermayeye’ sahip olmasına rağmen, 30 yıllık terörle mücadele süresince benimsediği temel yaklaşımı neredeyse hiç değiştirmedi. 1990-2010 yılları arasında görev yapmış Genelkurmay Başkanları’nın konuşmalarına baktığımızda, bu temel yaklaşımın neredeyse hiç değişmeden kalan dört ayağa dayandığını söyleyebiliriz:

a) Terörle mücadele topyekûn yürütülmelidir ve uzun vadeli bir konudur.
b) Teröristle mücadelenin terörle mücadeleden ayrılması gerekir. Ordu, teröristle mücadele eder; terörle mücadele ise ekonomik, uluslararası, sosyo-kültürel ve siyasi boyutları olan çok boyutlu bir mevzudur.
c) Görevi teröristle mücadele olan Türk Silahlı Kuvvetleri bu görevinde son derece başarılı olmuştur; sivil hükümetin işi olan diğer boyutlarda ise yıllar boyunca sıkıntılar yaşanmıştır. Hatta silahlı mücadele dışı boyutlarda ‘hükümetler yapabildiğini yapmış, onların yapamadığını bile Silahlı Kuvvetler yapmıştır. Okullar açmış, sağlık taramaları gerçekleştirmiş ve bölge halkını eğitmiştir’.
d) Terörle mücadele için diğer boyutlar önemli olmakla birlikte askeri boyut olmazsa olmazdır. Teröristle mücadele son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecektir. Ve her ne olursa olsun, Türkiye’nin üniter ulus devlet yapısına halel getirilmesine izin verilmeyecektir.

ESKİ YÖNTEMİN SINIRLARI, YENİ YAKLAŞIMIN KAYNAĞI

Bu görüşlerin bir ya da birkaçını, 1990-2010 yılları arasında görev yapan tüm Genelkurmay Başkanları tekrar etti. Bu temel yaklaşımın az da olsa dışına çıkabilen tek Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök oldu. Orgeneral Özkök, İmparatorluk döneminde ya da Cumhuriyet’in ilk yıllarında meydana gelen Kürt İsyanları ile PKK arasındaki çağ farkına dikkatleri çekti, sınır ötesi operasyon düzenlemekle PKK’nın bitirilemeyeceğini savundu, sorunun çözümü için bölgede refah seviyesinin yükseltilmesi, bölgeye yatırım yapılması gibi tavsiyelerin aksine terörün sebebinin yoksulluk olmayabileceğinin altını çizdi. Ancak Özkök’ün, incelediğimiz dönemde görev yapan Genelkurmay Başkanları arasında ‘norm-dışı’, ‘istisna’ olduğunu hatırlayarak, onun temsil ettiği kısmi farklılaşmayı genelleştirmemek gerekiyor.

Ayrıca, iddia edildiğinin aksine gerek sivil-asker ilişkileri gerekse terörle mücadele bakımından emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un 14 Nisan 2009’da Harp Akademileri’nde yaptığı konuşma, ordunun benimsediği temel yaklaşımında gidebildiği en ‘ileri’ ama hâlâ yetersiz noktayı gösteriyor. Başbuğ, konuşmasında Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” şeklindeki ‘Türk Milleti’ tanımını vurgulamış, bu tanımda Türk’ün bir isim değil sıfat olarak kullanıldığını, bu tanımda hiçbir dini ve etnik ayrım gözetilmediğini savunmuştu. Ancak Başbuğ da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Atatürk’ün emaneti olan üniter ulus devlet yapısının korunmasında taraf olduğunu, silahlı mücadele boyutunun vazgeçilmez olduğunu ve yalnız ekonomik alanda, yalnız sosyo kültürel alanda alınacak tedbirlerle terörün ortadan kaldırılamayacağını, terör örgütüyle devletin diyaloğunun söz konusu olamayacağını tekrar etmişti.

TSK’nın terörle mücadele görüşüne yenilik değil tutuculuk hâkim oldu.

Görüldüğü üzere, TSK’nın terörle mücadele görüşüne yenilik değil tutuculuk hâkim oldu. Bu egemen yaklaşım ise, sivil hükümetler tarafından bire bir denendi. Teröristle mücadele için güvenlik güçlerine büyük miktarlarda maddi [bütçe, yasalar vs.] ve manevi [insan kaynağı, fikri destek] kaynak orduya tahsis edildi. Bölgeye yatırım yapılması gerektiği yıllarca siyasilerce de dillendirilmiş ve teşvik edilmiş, terör örgütünün uluslararası destekçileri çeşitli platformlarda eleştirilmiş, örgüt üyelerinin teslim olması için defalarca ‘Eve Dönüş’ ve ‘Pişmanlık Yasaları’ çıkarıldı. Ancak şehit cenazelerinde eleştirilen neredeyse her zaman hükümet(ler) oldu. Bugün ise sivil siyaset kaynaklı yeni bir paradigma eşliğinde başlayan ve ilerleyen çözüm sürecini ise atanmış TSK değil, ‘seçilmiş ve sorumlu’ muktedir hükümet yürütüyor. Bu ise sağlıklı demokrasinin olmazsa olmazı olduğu kadar sürecin selameti bakımından da en doğrusu.

  1. http://t24.com.tr/haber/dr-akin-unver-demokratik-cozum-fikri-ordudan-cikti/226837
  2. http://haber.stargazete.com/guncel/emekli-askerlerden-cozum-surecine-destek/haber-748601
  3. http://www.milliyet.com.tr/2007/11/06/siyaset/axsiy03.html
  4. Emekli Orgeneral Doğan Güreş için bkz . http://www.milliyet.com.tr/2007/11/04/yazar/bila.html; İsmail Hakkı Karadayı için bkz. “PKK’yla Geçen 24 Yılın Komutanları” Milliyet, http://www.milliyet.com.tr/2007/11/05/yazar/bila.html; Emekli Orgeneral Işık Koşaner için bkz. http://www.milliyet.com.tr/org-kosaner-den-kursun-gibi-sozler/turkiye/sondakika/26.08.2010/1281023/default.htm; Emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu için bkz. http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/141918.asp ve http://webarsiv.hurriyet.com.tr/1999/09/10/142362.asp.
  5. http://www.milliyet.com.tr/2007/11/06/siyaset/axsiy03.html
  6. http://www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=haberyazdir&articleid=931193
  7. Emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un 4 Haziran 2009 Washington’da yaptığı açıklamalar ve 14 Nisan 2009’da Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı yıllık değerlendirme konuşması.
  8. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=218128; http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=5100852; http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/410589.asp; http://www.milliyet.com.tr/2006/09/04/son/sontur31.asp.