7 Haziran genel seçiminde son düzlüğe girdiğimiz ve seçim havasının ülkenin genel atmosferini tamamen ele geçirdiği bu günlerde, ülke ekonomisinde siyasi istikrarın ne derece önemli olduğu bir kez daha görülüyor. Çünkü siyasette, sosyal hayatta ve ekonomideki tüm soruların cevapları seçim sonuçlarında aranıyor.
2002'deki genel seçim dâhil olmak üzere, 2007 ve 2011 genel seçimi, 2004, 2009 ve 2014 yerel seçimleri, 2 referandum ve son olarak Cumhurbaşkanlığı seçimi olmak üzere, 9 seçimin galibi olan AK Parti'nin bu seçimden de birinci parti olarak çıkacağı konusunda herhangi bir şüphe yok.
2002'de tek başına iktidar olan AK Parti, ülke yönetiminde son verdiği koalisyon döneminin tam aksine Türkiye ekonomisinde örnek gösterilen bir performans gösterdi. Bu tarihten itibaren Türkiye'de koalisyon hükümetlerine halk tarafından şans verilmemesi, ekonomik ve siyasi istikrarın güçlü ilişkisinden kaynaklanmıştır.
8 Haziran sabahı koalisyon seçeneği çok zayıf bir ihtimal olarak görülse de, belirli bir kesimin koalisyona duyduğu özlem, koalisyon ve tek parti iktidarları arasındaki farkların ne olduğunu tekrar hatırlamamızı zorunlu kılıyor.
TÜRKİYE, VESAYET KAMBURUNDAN SİYASİ İSTİKRARLA KURTULDU
Koalisyon hükümetlerinde Türkiye ekonomisinin ne denli kötü olduğunu birçok makroekonomik göstergelerle ifade edebiliriz. Ancak iktisadi terimleri bir kenara bırakırsak, koalisyon dönemlerinde ülke ekonomisi gün yüzü görmemiştir demek yeterli olacaktır.
Sürekli değişen hükümetlere bağlı olarak siyasi belirsizlik, ekonomik belirsizliğin başlıca sebebi olmuştur. Böyle bir ortamda, yani değil ülke ekonomisinde yarını belirlemek bugünden bile emin olamadığımız bir ortamda, yatırımların sürekliliğinden, iş ortamının güvenilirliğinden, bütçe ve kalkınma planlarının devamlılığından söz edilemez.
Zaten 1990'lı yıllardaki ülkenin girdiği ekonomik darboğaz, siyasi istikrarsızlığın nelere mal olduğunun en yakındaki kanıtıdır. Çok değil,yalnızca 13 yıl önce memur maaşlarının ödenme korkusunun olduğu bir ekonomiye sahipti Türkiye.
13 yıldır, ekonominin birçok alanında, özelikle de kamu maliyesinde gösterdiği performansın dayandığı kuvvet siyasi istikrardır. Bu dönemdeeğer siyasi istikrar bu denli güçlü olmasaydı, içerden ve dışarıdan birçok kez sahneye konulan ülkede kaos oluşturma çabası karşısında Türkiye ekonomisinde yaşanacak istikrarsızlık işten bile değildi.
Böyle bir durumda da, bugün ulaşım, eğitim, sağlık ve sosyal koruma hizmetlerindeki refah artışının gerçekleşmeyeceği aşikâr. Ülkenin çehresini değiştiren, Türkiye'nin bölgesel ve küresel prestijini artıran TANAP gibi, 3. Havalimanı, 3. Köprü gibi, Enerji Borsası gibi projelerin de erteleneceği, hatta rafa kalkacağı sürpriz olmayacaktı.
SEÇİM SONUÇLARI BÖLGESEL VE KÜRESEL SİYASETİ DE BELİRLEYECEK
Yalnızca ülke ekonomisinde ortaya çıkaracağı olumsuz sonuçlar değil bahsettiğimiz, aynı zamanda Türkiye'nin bölgesel ve küresel siyasette oynadığı rolün de değişmesi anlamına geliyor siyasi istikrarsızlık.
3 genel seçimde de, AK Parti'nin birinci parti olması, kendi siyasi ve ekonomik kararlarını kendisi belirleyen siyasi iradenin millet tarafından onaylanmasının sonucudur. 7 Haziran seçimi, işte bu kaderini kendi tayin eden ve ulusal çıkarlarını önceleyen, ekonomik istikrarın garantisi olan siyasi istikrarın devam edip