Türkiye’nin yıllardır çözemediÄŸi Ermeni Sorunu, hükümetin Ermenistan’la diyalog giriÅŸimleri ve ABD BaÅŸkanı Barack Obama’nın 24 Nisan’daki konuÅŸmasıyla yeniden gündeme geldi. Türkiye bir yandan Ermenistan ile diyalog zemini oluÅŸturmaya çalışırken diÄŸer yandan Azerbaycan’ı da memnun etmeye çalışıyor. Bunları yaparken Ermeni diasporası ve büyük devletlerinin onlara verdiÄŸi destekle de mücadele etmek zorunda kalıyor. Ermeni meselesinin çözümü için Türkiye’nin daha fazla enerji harcaması gerekiyor.
Ermenistan-Azerbaycan Denkleminde Türkiye
Türk DışiÅŸleri Bakanlığı’nın Türkiye-Ermenistan iliÅŸkilerinin normalleÅŸtirilmesinde yol haritasını belirleyecek bir çerçeve üzerinde mutabık kalındığını açıklaması ile Kafkasya’daki son geliÅŸmeler, AÄŸustos 2007 tarihinden itibaren Türk DışiÅŸlerinin inisiyatifinde gizli yürütülen normalleÅŸme görüÅŸmelerinin meyvesini verdiÄŸini gösterdi. Zamanlama açısından ise bu acil açıklamayı, 24 Nisan tarihinde Obama’nın ‘Ermeni Soykırımı’ sözcüÄŸünü kullanmaması ve ABD Senatosunda tasarının kabul edilmemesi amacına dönük “ön-alıcı bir diplomatik atak” olarak ifade edilebiliriz. Ancak, Türkiye-Ermenistan iliÅŸkilerindeki geliÅŸmeler, iki ülke arasındaki münasebetlerin çok ötesine uzanıyor ve bu nedenle bölgesel politikadan küresel politikaya kadar birçok faktör ve aktörü kapsıyor. Åžöyle ki, Türkiye-Ermenistan iliÅŸkilerindeki yakınlaÅŸma, baÅŸta Türkiye-Azerbaycan olmak üzere, Türkiye-ABD, Türkiye-Rusya iliÅŸkileri ve bunların dışında AB, ABD ve Rusya arasındaki iliÅŸkileri, ayrıca bu aktörlerin bölgeye yönelik politikalarını doÄŸrudan ilgilendiriyor.
Öncelikle; Ankara-Erivan-Bakü denklemindeki son geliÅŸmeleri, AÄŸustos 2008 tarihindeki Rus-Gürcü çatışmasının bir çıktısı olarak deÄŸerlendirmek mümkün. Bununla birlikte, Türkiye-Ermenistan iliÅŸkilerinin normalleÅŸtirilmesine dair görüÅŸmelerin AÄŸustos 2007 tarihinde baÅŸlatıldığı dikkate alındığında Türkiye’nin Kafkasya politikasını, Rus-Gürcü çatışmasından önce yeniden düzenlemeye çalıştığı, ancak bu çatışmanın normalleÅŸme sürecinde hızlandırıcı etki yaptığı söylenebilir. Kafkasya’da Rus-Gürcü çatışması ile bölgede dengelerin Rusya lehine deÄŸiÅŸmesi ve Rusya’nın Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlıklarını tanıyarak bunların hamisi olarak bölgede etkinliÄŸini geniÅŸletmesi geliÅŸmeleri hızlandırmıştır. Nitekim bu geliÅŸmelerin ortaya çıkardığı yeni jeopolitik durum, Kafkasya’da baÅŸta Türkiye olmak üzere ABD ve AB’nin etkinlik alanlarının sınırlandırılması oldu. Buna karşın Türkiye’nin ABD ve AB’nin de desteÄŸiyle Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan hattındaki çöken Gürcistan ayağını telafi etmek için Türkiye-Ermenistan iliÅŸkilerinin normalleÅŸerek bölgede yeni manevra alanlarının açılması politikasını devreye soktuÄŸu anlaşılıyor. Bu anlamda, Kafkasya’daki geliÅŸmeler büyük güç politikası açısından Türkiye-Ermenistan iliÅŸkilerinin normalleÅŸme sürecinin sadece daha büyük bir politikanın küçük ama kilit bir parçasını ihtiva ettiÄŸi görülüyor. Nitekim AÄŸustos 2008 tarihinden itibaren Kafkasya’daki dengeler deÄŸiÅŸmeye baÅŸladı ve bu durum bölgeye iliÅŸkin politikaları olan aktörlerin politikalarını yeniden ÅŸekillendirmeye sevk etti. Son geliÅŸmeler de bunun bir uzantısı olduÄŸunu gösteriyor.
DiÄŸer taraftan, Türkiye-Ermenistan iliÅŸkilerinin normalleÅŸtirilmesi giriÅŸimleri, Türkiye-Azerbaycan iliÅŸkilerinin bozulmasına yol açan bir süreci de baÅŸlattı. Türkiye-Azerbaycan iliÅŸkilerinin gerginleÅŸmesinde Rusya’nın manipülasyonları ve Türkiye’nin Ermenistan’la yürütülen gizli diplomasiden Bakü’yü yeterli oranda bilgilendirmemesi gibi faktörler önemli rol oynadı. Türkiye’nin Ermenistan ile yürüttüÄŸü diplomasinin kamu diplomasi olarak adlandırılan kısmını ihmal etmesinin Azerbaycan ile iliÅŸkilerin gerginleÅŸmesinde önemli bir payı olduÄŸu söylenebilir. Rusya’nın Azeri kamuoyunu manipüle etmesi de iliÅŸkilerin gerilmesinde ciddi rol oynadı. Bütün bunların dışında Türkiye-Ermenistan iliÅŸkilerinin geliÅŸtirilmesiyle Ermenistan’ın Rus himayesinden kurtarılmasının Azerbaycan’ın lehine ve Rusya’nın aleyhine olduÄŸu göz önüne alındığında Rusya’nın hamlelerini anlamak mümkün. Oysa geliÅŸmeler üzerine Azerbaycan yönetiminin soluÄŸu Moskova’da alması, Azerbaycan’ın 1991 yılından itibaren bağımsızlığını güçlendirme politikasına ters düÅŸtü.
Ayrıca, Türkiye-Azerbaycan iliÅŸkilerinin gerginleÅŸmesi, iki ülke arasındaki tek millet-iki devlet söylemine de zarar veriyor. Bununla birlikte, bugüne kadar iliÅŸkiler söylem düzeyinde kaldı. Ancak, Türkiye-Azerbaycan iliÅŸkilerinde bir kırılma yaÅŸandığı da ortada. Bu nedenle, bu gerginleÅŸmenin olumlu etkisinin iki ülke iliÅŸkilerinin daha saÄŸlıklı bir zemine oturacağı beklentisi ümit edilebilir. Nitekim bugüne kadar Türkiye-Azerbaycan iliÅŸkileri tek millet-iki devlet söyleminde görüldüÄŸü gibi dostane boyutta kalmış ve KarabaÄŸ sorunu Türkiye’nin Kafkasya politikasının sınırlayıcısı ve Azerbaycan da ipoteÄŸi olmuÅŸtur. Türkiye-Ermenistan iliÅŸkilerinin normalleÅŸmesi ise bunları ortadan kaldırması bakımından büyük önem taşıyor. Bundan sonra Türkiye-Azerbaycan iliÅŸkilerinin stratejik ve kurumsal iÅŸbirliÄŸine dönüÅŸtürülmesi yönünde çaba harcanması, iki ülke iliÅŸkilerinde meydana gelen gerginleÅŸmeden fayda çıkmasını saÄŸlayacağı gibi aynı zamanda dostluk ve kardeÅŸlik söylemlerinin de ötesine geçilmesini ve bunların realiteye dönüÅŸmesini saÄŸlayacağı umut ediliyor. Türkiye-Azerbaycan iliÅŸkilerindeki gerginliÄŸin Azerbaycan’ın Rusya safına kaymasından çok iki ülke iliÅŸkilerini daha saÄŸlıklı bir zemine oturtacağı bekleniyor. Bu baÄŸlamda, Rusya’nın Rus-Ermeni ortaklığının yerine daha karlı olan Rus-Azeri ortaklığını tercih ettiÄŸi söylense de Türkiye açısından Türkiye-Azerbaycan ortaklığının Türkiye-Ermenistan ortaklığı ile yer deÄŸiÅŸtirmesinin söz konusu olamayacağı açık.
Sonuç olarak; Türkiye’nin Ermenistan açılımı, Azerbaycan’la iliÅŸkilerde bir kırılma yaÅŸanmasına neden oldu. Bunun temel nedeni Türk DışiÅŸlerinin kamu diplomasisi eksikliÄŸi. BaÅŸka bir ifadeyle; Türkiye’nin dış politikada açılımlarını yeterince iç ve dış kamuoyuna anlatamadığı durumu olarak özetlenebilir. Bu noktada Türkiye-Ermenistan iliÅŸkilerinin seyri, Türkiye-Azerbaycan iliÅŸkilerinin geleceÄŸini belirleyeceÄŸi ve Türkiye-ABD ve Türkiye-Rusya ile iliÅŸkilerinde de önemli yansımaları olacağı öngörülüyor. Rus-Gürcü çatışması sonrası Türkiye’nin Kafkasya politikasını yeniden dizayn etme çerçevesinde ortaya attığı Kafkasya Ä°stikrar ve Ä°ÅŸbirliÄŸi Platformu giriÅŸiminin ise Türkiye-Ermenistan iliÅŸkilerinin normalleÅŸtirilmesi sürecinin gölgesinde unutulduÄŸu görülüyor. Türkiye-Ermenistan iliÅŸkilerinin geliÅŸtirilmesi, Kafkasya’da Rusya lehine deÄŸiÅŸen dengeleri bu defa Türkiye lehine deÄŸiÅŸtireceÄŸi söylenebilir. Ancak, Türkiye-Azerbaycan iliÅŸkilerinin de yara almaması, tersine iki ülke arasında ortaya çıkan bu krizin iliÅŸkilerin saÄŸlam zemine oturtulması için bir fırsat olarak deÄŸerlendirilmesini getireceÄŸi bekleniyor. Son tahlilde Kafkasya odaklı enerji projelerinde yer almaya çalışan kilit bir ülke olarak Türkiye’nin Azerbaycan ile iliÅŸkileri Hazar kaynaklarının güzergâhlarının belirlenmesini de orta ve uzun vadede etkileyebileceÄŸi dikkate alınmalı.
Mostar, Haziran 2009