SETA > Yorum |
Merkez Bankası ve Bağımsızlık

Merkez Bankası ve Bağımsızlık

Merkez Bankası'nın ülke ekonomisinde etkin bir ağırlığının olması, bu kurumun aldığı kararların hükümetin uyguladığı ekonomi politikalarıyla eşgüdümlü olmasını zorunlu kılmaktadır.

Bankanın birincil amacının fiyat istikrarı olduÄŸu ve bunun için uygulayacağı para politikasında tek yetkili ve sorumlunun Merkez Bankası'nın (MB) olduÄŸunu ifade eden bağımsızlık, son dönemde MB'nın aldığı kararlarla hükümetin ekonomi politikalarını öteleyen ve dikkate almayan yaklaşımına gerekçe gösterilerek, ekonomi kurumları arasında çok baÅŸlılık görüntüsünün sergilenmesine yol açmıştır. Özellikle görevini fiyat istikrarıyla sınırlandırarak, uygulanacak para politikasının ülke ekonomisini ne yönde etkileyeceÄŸinin deÄŸerlendirilmemesi durumunda, Merkez Bankası bağımsızlığından ziyade bankanın başına buyruk bir tavır sergilemesi ortaya çıkmaktadır.

Merkez Bankası'nın ülke ekonomisinde etkin bir ağırlığının olması, bu kurumun aldığı kararların hükümetin uyguladığı ekonomi politikalarıyla eÅŸgüdümlü olmasını zorunlu kılmaktadır. Yalnızca fiyat istikrarı kapsamında enflasyon hedeflemesine uygun atılan adımlar, ekonomik büyüme, tam istihdam ve ödemeler dengesinin saÄŸlanması gibi temel makroekonomik göstergelerle çeliÅŸiyorsa MB politikalarını yeniden gözden geçirmelidir. MB'nın uyguladığı politikaların sebep olduÄŸu ekonomideki sonuçların yükümlülüÄŸünü hükümete yükleyerek sorumluluktan kaçması mümkün deÄŸildir. Aksi halde, kurumsal bağımsızlık bir anlamda kurumsal vesayete dönüÅŸerek hesap verilebilirliÄŸi ortadan kaldırmaktadır.

KÜRESEL EKONOMÄ°K KRÄ°Z MERKEZ BANKALARI'NIN GÖREV ANLAYIÅžINI DEĞİŞTÄ°RMÄ°ÅžTÄ°R

2008 yılında yaÅŸanan küresel ekonomik kriz, uluslararası arenada hakim olan ekonomi paradigmalarının ve kurumların anlayış ve zihniyetinin deÄŸiÅŸmesini gerekli kılmıştır. Bu deÄŸiÅŸimden payını alan ekonomik kurumlardan biri de merkez bankaları olmuÅŸtur. 2008 küresel ekonomik krizinin baÅŸladığı yer olan Amerika'da krizin etkilerini hafifletmek adına Amerika Merkez Bankası'nın (FED) ve diÄŸer merkez bankalarının para politikasının yanı sıra yeni sorumluluklarının ve makroekonomik göstergelere yönelik düzenlemelerin merkez bankasının yeni yaklaşımlarının içerisinde olması gerektiÄŸi dile getirilmiÅŸtir. FED'in küresel kriz döneminde ülkenin ekonomi politikalarına uyumlu davrandığı, çoÄŸu zaman tanımlanmış görev alanı dışına çıkarak hareket ettiÄŸi bilinmektedir. Aynı ÅŸekilde, 2008 krizinin ardından birçok Merkez Bankası anlayış deÄŸiÅŸikliÄŸine gitmiÅŸtir. Bu dönemde, baÅŸta FED olmak üzere, Japon Merkez Bankası'nın ve Avrupa Merkez Bankası'nın yalnızca enflasyonu hedefleyen politikalardan uzaklaÅŸtıkları görülmüÅŸtür. Fiyat istikrarını yani enflasyonu kontrol ederken aynı zamanda devasa miktarlarda para basarak finans sektörünü kurtarmayı ve ekonomik büyümeyi canlandırmayı hedeflemiÅŸlerdir. Küresel konjonktürün Merkez Bankaları'na yeni görev yüklemesi ÅŸeklinde deÄŸiÅŸtiÄŸi bu dönemde, Türkiye'nin de MB görev ve sorumluluk anlayışını deÄŸiÅŸtirmesi gerekmektedir. MB'nın büyüme ve istihdam gibi hükümetin ekonomi politikalarını desteklemesinin önünde fiyat istikrarının öncelikli tutulması ÅŸartının olmasının, 2008 küresel ekonomik kriz sonrası yeniden ÅŸekillenen ekonomi paradigmasında yeri yoktur.

MERKEZ BANKASI'NIN GÖREVLERÄ° YENÄ°DEN TANIMLANMALI

Merkez Bankası bağımsızlığını kullanırken, ülkenin ekonomik kalkınma planlarına uyumlu olma gerekliliÄŸini kendi içerisindeki vesayet anlayışıyla göz ardı etmektedir. Bu nedenle, Merkez Bankası için yeni görev tanımlanmasının ve sorumluluk alanının diÄŸer makroekonomik göstergeleri belirleme aÅŸamasında fiyat istikrarı ÅŸartına baÄŸlı olmaksızın hareket etmesinin zamanı gelmiÅŸtir. Yalnızca fiyat istikrarı hedefine odaklanılarak, hedefe ulaÅŸma adına diÄŸer makro ve mikroekonomik göstergeleri sorumluluÄŸun dışına itmek, yenilenen ve deÄŸiÅŸen ekonomi yönetimiyle baÄŸdaÅŸmamaktadır.

Para politikasının yönetimini elinde bulunduran MB'nın, para ve kredi hacmini geniÅŸletme veya daraltma yetkisiyle ülkenin ekonomik göstergelerinde negatif etkide bulunması ve bu etkiden muaf tutulması bankanın bağımsız yapısıyla açıklanamaz. Fiyat istikrarı olarak MB'nın enflasyon hedeflemesine raÄŸmen, gerçekleÅŸmeyen enflasyon hedefi Merkez Bankası'nın baÅŸarısız kurum olarak hedef tahtasına oturtulmasına neden olacaktır. Sürekli enflasyon hedeflemesi gerekçesinin arkasına sığınılarak üretim, istihdam ve diÄŸer makroekonomik büyüklüklerin negatif etkilenmesini önemsemeyen MB, 2001 yılında deÄŸiÅŸtirilen MB Yasası'na uygun davranmak zorundadır. Ayrıca deÄŸiÅŸen ekonomik konjonktür, MB Yasası'nın günün gereklilik ve koÅŸullarına göre uyarlanması zorunluluÄŸunu göstermektedir. Zira, devamlı surette yasadaki bağımsızlık ilkesi kullanılarak hesap verilebilirlikten kurtulmak, 90'lı yılların Türkiye'sinde olduÄŸu gibi bir alışkanlığa dönüÅŸecektir.

MERKEZ BANKASI'NA YENÄ° SORUMLULUKLAR YÜKLENMELÄ°

Merkez Bankası'nın aldığı kararlar ekonomide sebep oldukları olumlu veya olumsuz etki karşısında sorumlu olmamaları ve sorumluluÄŸun hükümete yüklenmesi kabul edilemez bir durumdur. Hatta Merkez Bankası'nın etkilediÄŸi ve yönlendirdiÄŸi ekonomik araçların çeÅŸitliliÄŸi göz önüne alındığında, yalnızca tek bir görevin gerekliliklerini yerine getirmesi anlaşılır deÄŸildir. Sorumluluktan uzak, yalnızca fiyat istikrarı ile ilgilenen bir merkez bankası yapısı, bağımsızlıkla beraber çok baÅŸlılığı, uyuÅŸmazlığı ve kendi içindeki vesayeti beraberinde getirmektedir. Merkez Bankası büyüme, istihdam ve ödemeler dengesi dolayısıyla da cari açığa doÄŸrudan müdahil olmasa da, MB politikalarının bu kalemler üzerindeki olumsuz etkisini azaltmak mümkün olmalıdır. Hatta hükümet cari açık konusunda Merkez Bankası'na sorumluluk yükleyerek, bankadan fiyat istikrarı gibi hesap sormalıdır. Hesap verme ÅŸekil ÅŸartı yerine getirme dışında bir fonksiyonu olmayan hükümete mektup yazma ile sınırlı kalmamalıdır.

Türkiye ekonomisi uzun yıllar iç ve dış müdahalelerle ağır darbeler almış ve istenilen düzeye ulaÅŸamamıştır. Ancak gelinen nokta, Türkiye ekonomisinin artık bu müdahalelerle kırılgan yapısını geride bıraktığını göstermektedir. Ä°lerlemesine devam etmek isteyen Türkiye'nin, ekonomik kurumlarında da zihniyet deÄŸiÅŸikliÄŸini saÄŸlaması gerekmektedir. Bu ekonomik kurumların en önemlilerinden olan MB yalnızca fiyat istikrarıyla kendini ekonomik istikrar sorumluluÄŸundan uzak tutmamalı, politikalarını bu amaca yönelik oluÅŸturmalıdır. Kurumsal bağımsızlığın hesap verilebilir ve ÅŸeffaflıkla çeliÅŸmesi, kurumları bağımsız deÄŸil sorumsuz kılmaktadır. Sonuç olarak, Türkiye'nin ekonomik kazanımlarını kaybedecek veya reformları yavaÅŸlatacak bir lüksü bulunmamaktadır. Bu nedenle, yalnızca siyasal iktidar deÄŸil baÅŸta MB olmak üzere ekonomik kurumlar da 2023 vizyonuna giden yolda üstüne düÅŸen sorumlulukları yerine getirmek zorundadır. Aksi halde, kurumlar bu sürece katkı vermemesinin yanında, süreci kesintiye uÄŸratacaktır. Böyle bir durumda da, siyasal iktidarın süreci açmak için ortaya koyduÄŸu çabayı bağımsızlığa müdahale olarak göstermek sorumluluktan kaçınmak ve buna bahane aramak anlamını taşımaktadır.

[YeniÅŸafak, 7 Temmuz 2014]