SETA > Yorum |
İktidar Olmak İçin Dışarıdan Yardım Beklemek

İktidar Olmak İçin Dışarıdan Yardım Beklemek

Kendini iktidar alternatifi olarak gören bir ana muhalefet partisinin liderinin, her yurt dışı gezisinde ya da uluslararası medyaya yazdığı her yazıda, ülkesini Batılılara şikâyet etmesi problemlidir. Seçilmiş iktidarı değiştirmek için batılılardan destek istemek ve beklemek ise hepten sorunludur.

Kılıçdaroğlu geçtiğimiz hafta Almanya’ya bir ziyaret gerçekleştirdi.

Ziyareti sırasında Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) için kaleme aldığı, “Türkiye’deki Demokratlar Yalnız Bırakılmamalıdır” başlıklı makalesinde, 20 Temmuz’da sivil bir darbe yaşandığını, bunun da Türkiye’yi karanlığa boğan sürecin başlangıcı olduğunu savundu.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu “Almanya’dan yardım dilenmek manda özlemi değil midir?” sözleri ile eleştirmesine yol açan söz konusu yazı ve yazının içeriği aslında bir tekrardan ibaret.

Niçin tekrardan ibaret olduğuna değinmeden öncelikle şunu belirteyim: Bir muhalefet partisi lideri, kuşkusuz iktidarı sert şekilde eleştirir. Beğenmediği politikalarını yerden yere de vurabilir. Eleştirilerini belli konular üzerinde de yoğunlaştırıp kendi tabanını ikna ve konsolide etmeye çalışabilir.

Böyle bir muhalefet stratejisi geliştirmesi de doğaldır.

Ancak, kendini iktidar alternatifi olarak gören bir ana muhalefet partisinin liderinin, her yurt dışı gezisinde ya da uluslararası medyaya yazdığı her yazıda, ülkesini Batılılara şikâyet etmesi problemlidir. Seçilmiş iktidarı değiştirmek için batılılardan destek istemek ve beklemek ise hepten sorunludur.

Kaldı ki uluslararası medyada yazdığı her yazıda, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminin üzerini örten bir iddiayı sürekli dillendirilmesi de yine ayrı bir sorundur.

***

Bundan kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Erdoğan da aynı gazeteye “Almanya’dan beklentiler” başlıklı bir makale yazmıştı. Örneğin Erdoğan o makalede Türkiye’nin ana muhalefet partisinin izlediği politikalarını falan Almanlara şikâyet etmemişti.

Erdoğan yazdığı makalede, Türkiye’nin terörle mücadelesi başta olmak üzere sınır ötesinde yaptığı harekâtların haklılığını anlatmış, Almanya’da yaşayan Türklerin sorunlarını dile getirmiş ve Batıda yükselen radikal siyasi akımların olumsuz sonuçlarını analiz etmişti. Ve en nihayetinde, Türk-Alman ilişkilerinin olumlu bir seyir izlemesinin gerekliliğini vurgulamıştı.

Bir ana muhalefet partisi liderinden, uluslararası medyaya yazdığı makalede hükûmeti savunması beklenmeyebilir. Ancak en azından kendi ülkesini önceleyen bir dil kullanması o ülkede yaşayan toplumun asgari bir beklentisidir.

***

Şimdi gelelim CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun FAZ’daki yazısının niçin bir tekrardan ibaret olduğuna…

Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’un birinci yıl dönümü yaklaşırken Temmuz 2017’de, İngiliz (The  Guardian), ABD (New York Times) ve Alman (Frankfurter Allgemeine Zeitung) medyasında makaleler yazmıştı.

FAZ’daki son yazının içeriği ile daha önce bu gazetelerde yazdığı yazıların teması ve içeriği tıpatıp aynı.

O dönemde söz konusu yazıların içeriğini eleştiren farklı değerlendirmeleri bu köşede dile getirmiştim. Aslında aynı eleştiriler bu son yazı için de geçerli. Yazının ilgili kısmını buraya alırsam ne demek istediğim daha iyi anlaşılır:

“Bu yazılarda farklı uluslararası çevreler için ustaca yerleştirilmiş mesajlar bulunmaktaydı.  The Guardian’daki yazıda, 15 Temmuz darbe girişimini kimin yaptığı ile ilgili FETÖ’yü ima eden en küçük bir ifade yoktu. FETÖ ilişkisi ya da darbe girişimine iştirakten dolayı devlet memurluğundan uzaklaştırılan FETÖ’cü yargı mensupları ile ilgili “bağımsız ve tarafsız davrandıkları için görevlerinden uzaklaştırıldığı” belirtiliyordu.

Ama bu yazılarda Kılıçdaroğlu’nun esas mesajı, Erdoğan’a karşı kendisinin gözden çıkarılmaması gerektiği üzerineydi.

“Türkiye’nin sınırları dışında da yankı bulacak türden adalet için yeni bir toplumsal hareketin başlangıcı olmasını umuyoruz.” (The Guardian 6 Temmuz 2017) cümlesi tam da bu mesajı içermekteydi.

Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin sınırları ötesinden” beklediği “yardım” ve “dayanışma” çağrısını şu şekilde somutlaştırmıştı:

“Liberal demokratlar buna nasıl yanıt vermeli? Dar görüşlü popülistlerin ve yeni kuşak diktatörlerin iktidarlarına karşı çıkmak için uluslararası çapta yeni araçlar geliştirmeli ve paylaşmalıyız…”

[Türkiye, 6 Aralık 2018].