2020’nin başlarından itibaren başlayan Türkiye-Mısır arasındaki normalleşme süreci istikşafi görüşmelerin ardından yerini resmi ziyaretlere bıraktı. 2021’de Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin görüşmeleri başladı. Ardından Salih Mutlu Şen, Türkiye’nin Kahire maslahatgüzarı olarak atandı. Ardından Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, İslam Kalkınma Bankası’nın yıllık toplantısına katılmak için Kahire’yi ziyaret etti. Bu gibi adımların ardından Kasım 2022’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Katar’da Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi ile görüşmesi ilişkilerin normalleşmesinin simgesi olarak görüldü.
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin Türkiye’de yaşanan deprem felaketinin ardından Türkiye’yi ziyaret etmesi, buna müteakip olarak 18 Mart’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Mısır ziyareti ile birlikte ilişkilerin seyri yükselmeye başladı. Nitekim 13 Nisan’da Samih Şukri’nin Türkiye’yi yeniden ziyaret etmesi de söz konusu durumu destekler niteliktedir. Bu doğrultuda “Uzmanlar Cevaplıyor” konseptine uygun olarak Türkiye-Mısır normalleşmesini şu dört soru başlığı altında uzmanlardan değerlendirmelerini istedik:
- Türkiye-Mısır normalleşmesinin ortaya çıkmasına neden olan faktörler nedir?
- Normalleşmenin ikili ilişkilere yansımaları nelerdir?
- Normalleşmenin bölgesel siyasete yansımaları nelerdir?
- Normalleşmenin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Hazırlayan
Uzmanlar Can Acun Muhittin Ataman İsmail Numan Telci Zeynep Karataş Ferhat Pirinççi
Muhittin Ataman Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
Türkiye-Mısır normalleşmesine Ortadoğu’da 2021’in başında başlayan bölgesel normalleşme sürecinin son halkası olarak bakılabilir. Körfez devletleri arasında başlayan normalleşme sürecinde Türkiye de önce Birleşik Arap Emirlikleri sonra Suudi Arabistan ile ilişkilerini normalleştirdi. Türkiye’ye karşı Mısır’ın yanında duran devletlerin Türkiye ile ilişkilerini geliştirmesinin ardından değişen bölgesel şartların da gerektirmesiyle Mısır da Türkiye ile ilişkileri normalleştirmeye karar verdi.
Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleşmesi ikili ilişkilerde ve bölgesel dengeler üzerinde önemli sonuçlar doğurdu. Ortak tarihsel bağlara vurgu yapan iki devlet arasındaki ticaret hacminde artış oldu, ilişkilerdeki sıfır toplamlı anlayış terk edildi, iki devletin ekonomik aktörleri arasındaki ticaret ve yatırım ortaklıklarında artış beklentisi oluştu. Öte yandan Ankara ile Kahire arasındaki ilişkilerin gelişmesi, Libya ve Suriye gibi bölgesel krizlerin çözüme kavuşma ihtimalini artırdı. Bu normalleşme ile birlikte Türkiye ile Mısır’ın bölgede bir diğerinin aleyhine olacak oluşumlar içerisinde yer almayacağı beklenir. Dolayısıyla bölgenin önemli ve güçlü iki devleti arasındaki ilişkilerin gelişmesinin bölgesel istikrara da katkısı olacaktır.
İsmail Numan Telci ORSAM
Siyasi ve ekonomik açıdan tarihsel ve sosyokültürel arka plana dayanan Türkiye-Mısır ilişkileri 2013’ten itibaren süre gelen siyasi ve jeopolitik anlaşmazlıklara rağmen başlatılan istikşafi görüşmelerle birlikte yeniden istikrarlı bir çizgiye ulaştı. Son olarak Mısır dışişleri bakanının Türkiye’de yaşanan deprem felaketinin ardından Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret normalleşme adımlarının bir tezahürü olarak görünebilir. Ancak tüm bunlara rağmen halen Doğu Akdeniz’de ve Libya’da devam eden siyasi kriz iki ülke arasındaki ilişkilerin gidişatını olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir.
Bu bağlamda Libya’da devam eden seçim krizi ve siyasi belirsizlik Türkiye-Mısır ilişkilerinde gerilime neden olmaktadır. Ülkenin doğusundaki siyasi elitlerle ve milis güçlerin lideri Halife Hafter ile güçlü bağlara sahip Mısır’a karşı Türkiye’nin Batı’daki aktörlerle sahip olduğu yakın ilişkiler, dolaylı ya da dolaysız iki ülkenin karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan Libya’da istikrar ve barışın tesis edilmesi, her iki ülkenin de ortak çıkarlarına hizmet etmesi bakımından krize çözüm üretme ve ortak zeminde buluşma noktasında itici güç teşkil ediyor. Dolayısıyla iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, yalnızca Libya krizinin çözümünde değil Doğu Akdeniz’deki ve Afrika’daki pek çok noktada da iki ülkeyi belirleyici aktör konumuna getirebilir. Bununla beraber diplomatik kanalların gelişmesi ve siyasi etkileşimin atması halihazırda güçlü ticari ilişkilere sahip olan iki ülkeye dış politikada belli bir esneklik ve etki alanı kazandıracaktır.
Zeynep Karataş Araştırmacı
2013’ten bu yana Türkiye ve Mısır arasında yaşanan gerginliğin azaltılmasını etkileyen küresel, bölgesel ve ülkelerin kendi güvenlik hesaplarının değişmesi gibi farklı ölçeklerde faktörler bulunmaktadır. Küresel düzlemde; ABD’nin Ortadoğu politikasında yaşanan değişim, Çin ve Rusya gibi aktörlerle geliştirilen ilişkiler ve genel olarak Ortadoğu’da kriz dosyalarında ülkelerin diplomatik normalleşme yoluna gitmesini öne çıkarabiliriz. Türkiye ve Mısır için tartışmalı meselelerin başında Libya ve Akdeniz’deki değişen dengeler gelmektedir. Bunun haricinde iki ülke arasında iç politika (Mısır’da gerçekleşen darbe) ile ilişkili olarak uzun süren gerginliğin sürdürülebilir olmaması da önemli etkenler arasındadır.
Türkiye ve Mısır arasındaki normalleşme süreci Libya gibi bazı kriz dosyalarında tam bir mutabakat sağlanamamış olması sebebiyle ağır işleyen bir normalleşmedir. Bu duruma rağmen normalleşme adımları etkisini büyükelçi atamaları, ekonomik iş birliği gibi alanlarda hızla göstermiştir. Ayrıca iki ülke medyasında uzun yıllardır kullanılan ötekileştirici dil de yerini ortak paydalara yapılan vurguya bırakmıştır.
Sadece Türkiye-Mısır normalleşmesine değil bölgedeki benzer girişimlerin tamamına ihtiyatlı yaklaşmak gerekmektedir. Zira bu normalleşme adımlarını sekteye uğratabilecek veya seyrini değiştirebilecek bölgesel ve küresel faktörler bulunmaktadır. Bu bağlamda Türkiye-Mısır ilişkilerinin restorasyonu olumlu değerlendirilmeli ancak iki ülkenin bölgesel çıkarlarının çakıştığı bazı dosyalarda bu ilişkinin krizlere gebe olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.