SETA > Odak |
Tel Rıfat tan Derik e Türkiye nin SİHA Operasyonu Ne

Tel Rıfat’tan Derik’e Türkiye’nin SİHA Operasyonu Ne Anlama Geliyor?

Suriye’ye yönelik hava operasyonlarının, 1 Ekim’de başkent Ankara’da İçişleri Bakanlığını hedef alan terör saldırısının ardından geldiği görülmektedir. Bir benzeri operasyonu (Pençe-Kılıç) yine İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen terör saldırısının hemen akabinde görmüştük. Terör saldırısı 1 Ekim’de gerçekleşmesine rağmen Türk güvenlik güçleri önce saldırının faillerinin kimliklerine ve sonrasında da nereden geldikleri bilgisine ulaştı. Burada terör örgütünün vermeye çalıştığı mesaj da dikkat çekiciydi. Nitekim tarihte ilk kez İçişleri Bakanlığı hedef alınmıştı. Ancak Türkiye, terör saldırısının hedeflediği korku iklimine mahal vermeden kamuoyunu rahatlattı.

Suriye’ye yönelik hava operasyonlarının, 1 Ekim’de başkent Ankara’da İçişleri Bakanlığını hedef alan terör saldırısının ardından geldiği görülmektedir. Bir benzeri operasyonu (Pençe-Kılıç) yine İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen terör saldırısının hemen akabinde görmüştük. Terör saldırısı 1 Ekim’de gerçekleşmesine rağmen Türk güvenlik güçleri önce saldırının faillerinin kimliklerine ve sonrasında da nereden geldikleri bilgisine ulaştı. Burada terör örgütünün vermeye çalıştığı mesaj da dikkat çekiciydi. Nitekim tarihte ilk kez İçişleri Bakanlığı hedef alınmıştı. Ancak Türkiye, terör saldırısının hedeflediği korku iklimine mahal vermeden kamuoyunu rahatlattı. https://www.setav.org/odak-ankara-saldirisinin-gosterdikleri/ İlk olarak Irak’ın kuzeyinde terör hedeflerine yönelik hava saldırıları düzenlendi. Ardından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Bu son olaydan sonra iki teröristin Suriye’den geldikleri, orada eğitim gördükleri açıklığa kavuşmuştur. Irak ve Suriye’de PKK/YPG’ye ait olan bütün altyapı, üstyapı, enerji tesisleri güvenlik güçlerimizin topyekün meşru hedefidir” açıklaması gelmekte olan operasyonun ve hedeflerin habercisi oldu. 4 Ekim’de gerçekleştirilen bu açıklamanın ardından 5 Ekim’de MİT’e ait Türk SİHA’ları Suriye sahasında belirlenen hedefleri vurmaya başladı. Bu hedefler arasında askeri hedefler olduğu gibi Dışişleri Bakanı Fidan’ın da işaret ettiği altyapı, üstyapı ve enerji tesisleri yer aldı. Operasyonlar sırasında en az 11 petrol ve gaz sahasının hedef alındığı aktarıldı. SİHA operasyonları esnasında bir ANKA modeli SİHA’nın düşürüldüğü bilgisi paylaşıldı. Bu iddiaların ardından saatler sonra ABD’li yetkililer SİHA’nın kendileri tarafından düşürüldüğünü The Wall Street Journal üzerinden teyit etti. Ardından Pentagon sözcüsünün açıklamasıyla bu bilgi resmiyete kavuşmuş oldu. Açıklamada Türk SİHA’sının ABD üssüne 500 metreye kadar yaklaştığı ve güvenlik nedeniyle vurulduğu ifade edildi. Aynı zamanda vurulma emrinin bölge komutanının inisiyatifiyle gerçekleştiğine değinildi. Bu noktanın altının çizilmesinin gerekliliğine inanıyorum. Nitekim Türkiye bugüne değin Irak ve Suriye’de yüzlerce kez operasyon düzenledi ve bunlarda hiçbir zaman ABD askerlerini tehlikeye atmadı. Bu durumu özellikle bir bölge komutanının bilmemesinin imkanı yok. Türkiye’nin NATO müttefiki bir ülke olduğu ve hiçbir zaman ABD askerlerini hedef almadığı bölgeyi ve sahayı bilen tüm uzmanların rahatlıkla ifade edebileceği bir husus. Bunun yanında Türkiye ile ABD arasında yüksek bir koordinasyon sürekli olarak var. 6 Ekim’de Dışişleri Bakanlığı teknik bir iletişimsizliğin bu hadiseye neden olduğunu açıkladı. 5 Ekim’de ABD’nin gün boyunca diplomatik yumuşatma hamleleri bu hadiseyi tatsız bir olay görme noktasına getirmiş olabilir. Nitekim SİHA düşürülmesine rağmen –Dışişleri Bakanlığının açıklamasında da belirttiği üzere– Türkiye’nin hava operasyonları herhangi bir sekteye uğramayarak başarıyla devam etti. SİHA düşürülme hadisesi böylelikle geride bırakılmış olsa da CENTCOM komutanlarının ideolojik olarak PKK/YPG unsurlarıyla bütünleşerek Türkiye düşmanlığı kazandığı iddialarını güçlendiren bir temelin üzerine sağlam direkler konduğu da bir gerçektir. Bu temelin bariz ortaya dökülmesi ise Donald Trump’ın Amerikan başkanı olduğu dönemde Suriye’den geri çekilme kararı almasına karşın CENTCOM’un buna direnç göstermesi ve hatta duygusal açıklamalarda bulunmasında görülmüştür. Bu nedenle Türk ve Amerikan karar alıcıları bu hadiseyi geride bıraksa da CENTCOM’un bu ideolojik yaklaşımlı yapısı, Ankara-Washington ilişkilerinin geliştirilmesinin önündeki en büyük engellerden biri olarak karşımızda durmaktadır. Bu hususta en dikkat çekici yorum ve istatistik Middle East Enstitüsü Suriye Programı Direktörü Charles Lister tarafından şöyle paylaşılmıştır: “Bugün erken saatlerde bir NATO üyesi olan Türkiye, açıkça bizi vurma niyeti olmadığı halde, ABD üssüne 1 km mesafede SİHA uçurdu ve biz onu vurduk. Son iki buçuk yılda İran, ABD üslerine veya güçlerine 85 kez saldırı düzenledi ve biz dört kez karşılık verdik.” Bu çarpıcı istatistikten hareketle bölge komutanlarının Türkiye’ye yönelik cevap verme ya da tehdit algısı düzeylerinin İran’a göre ne denli “hassas” olduğu ayrıca not edilmelidir. Bunun yanında ABD’nin Türkiye’ye ait SİHA’yı düşürmesinin hukuki olarak da bir karşılığı bulunmamaktadır. SİHA operasyonlarının ardından Milli Savunma Bakanlığının yayımladığı açıklamada değindiği üzere Tel Rıfat, Derik ve Cizire bölgelerinde F-16’lar hava operasyonları icra etmiştir. Açıklamada 30 hedefin imha edildiği belirtilmiştir. SİHA düşürülme krizi geride bırakıldığında Türkiye, Pençe-Kılıç hava operasyonlarıyla birlikte Suriye’deki stratejisinde terör örgütünün finans kaynaklarını eksiltmeye yönelik yaklaşımı benimsemiştir. Pençe-Kılıç ile birlikte başlayan petrol ve gaz tesislerinin hedef alınması 5 Ekim operasyonlarıyla da sürmüştür. Aynı zamanda terör örgütünün lider kadrosuna yönelik operasyonlar (dekapitasyon) da 2020’den itibaren hız kazanarak devam etmektedir. Özellikle 2021’den sonra dekapitasyona yönelik operasyonlar artarak sürmektedir. Bu konuda SETA’nın Terörle Mücadelede İHA’ların Rolü ve Etkileri | Üst Düzey PKK’lı Terörist Liderlerin ve Operatiflerin Tasfiyesi başlıklı raporu incelenebilir. https://www.setav.org/rapor-terorle-mucadelede-ihalarin-rolu-ve-etkileri-ust-duzey-pkkli-terorist-liderlerin-ve-operatiflerin-tasfiyesi/ Sonuç olarak bakıldığında Türkiye’nin yurt içi ile birlikte Irak ve Suriye’de sürdürdüğü terörle mücadele operasyonları hedef çeşitlemesi de yapılarak devam etmektedir. Kara harekatları, istihbarat ağının genişlemesi, dekapitasyon ve son olarak da finans kaynaklarının hedef alınması terörle mücadeledeki çok yönlülüğü ortaya koymaktadır. Bunların yanı sıra nihai bitirici olan kara harekatlarına hazırlıkların sürdüğü de ifade edilebilir. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da İçişleri Bakanlığına yönelik gerçekleştirilen terör saldırısının ardından yaptığı açıklamada yeni bir askeri operasyonun zaman ve ortam meselesi olduğuna şöyle dikkat çekmiştir: “Güney sınırlarımızı en az 30 kilometre derinliğinde güvenlik şeridiyle koruma, ötesindeki faaliyetleri denetimde tutma stratejimiz bakidir. Yeni adımlarımız hazırlık, zaman, ortam meselesidir. Bunun için ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ sözü kulaklardan hiç eksik olmasın diyoruz.” Pençe-Kılıç ve ardından 5 Ekim’de gerçekleştirilen SİHA operasyonları ile birlikte Türkiye’nin ortaya koyduğu yeni strateji neticesinde ABD’nin PKK/YPG’ye Suriye’de bir “özerk” yapı kurma hedefi giderek bir hayale dönüşmektedir. Üst düzey lider, altyapı, üstyapı, enerji tesisi, askeri karargah, depo veya barınak gibi çok sayıda hedefin kolaylıkla imha edilmesi de ABD’nin Suriye’deki çabalarını giderek anlamsız kılmaktadır. Deyrizor’daki aşiret ayaklanmaları da PKK/YPG’nin ne denli kırılgan bir istikrara ve hiyerarşik yapıya sahip olduğunu ortaya koymaktadır. CENTCOM’un son SİHA düşürme girişimi ise ABD’nin Suriye’de hangi hukuki gerekçelerle bulunduğuna ilişkin tartışmaları alevlendirmektedir. Tüm bu noktalardan hareketle Türkiye’nin terör örgütü PKK/YPG’ye yönelik tam saha baskısını kesintisiz bir şekilde sürdürmesi gerekmektedir.