Geçtiğimiz gün açıklamalarda bulunan PKK/KCK Yürütme Komitesi üyesi Duran Kalkan, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT), örgütün üst düzey yöneticilerine yönelik icra ettiği operasyonları PKK yönetiminin tasfiye edilmesini hedefleyen bir “seferberlik” ilanı olarak nitelendirdi. Hatta İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan terörden arananlar listesini hedef göstererek, PKK’nın üst düzey yöneticilerinin adete birer “ölüm listesine” alındıklarına dair serzenişinde bulundu.
Her ne kadar PKK’lı Kalkan söz konusu operasyonları seçim kazandıran/kazandıracak bir hamle olarak nitelendirerek, kurumsal olarak MİT ve İçişleri Bakanlığı’nı hedef gösterse de güvenlik bürokrasisinin ve güçlerinin terör örgütlerinin yönetici ve operatif unsurlarını hedef alması yeni bir strateji değil aksine uzun yıllardır kararlılıkla tatbik edilen bir takım stratejik, operasyonel ve siyasi sonuçlar doğurması beklenen bir terörle mücadele siyasasının tasavvuru. Öyle ki 2022 faaliyet raporunda MİT Başkanı Hakan Fidan güvenlik kurumları arasında MİT’in bu başarılı terörle mücadele siyasasını realize etmek adına icra ettiği faaliyetlerin altını çizmekte. Zira MİT, insan istihbaratı, sinyal istihbaratı, elektronik istihbarat, görüntü ve uydu istihbaratı gibi istihbarat disiplinleri ile insansız hava aracı (İHA) kapasitesini de kapsayan ön alıcı istihbarat yeteneklerine sahip. Bu sayede teknolojik kapasite ve kabiliyetlerini, icra ettiği sınır ötesi operasyonlarda örgütün lider kadrosunu etkisiz hale getirmek, örgüte ait kritik altyapı tesislerini imha etmek ve ülkemizde gerçekleşen terör eylemlerinin faillerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda örgüt unsurunu yurt dışında ele geçirerek geri getirmek gayesiyle göstermekte.
Sadece 2022 yılında örgüt kadrolarında yer alan ve kimlik bilgileri açık kaynaklarda paylaşılan 133 lider ve operatif terörist unsurun iç güvenlik ve sınır ötesi operasyonlarla etkisiz hale getirildiği görülüyor. MİT Başkanı Hakan Fidan’ın işaret ettiği operasyonlar örgüt ve operasyon sahası ayırt etmeksizin 2023 yılında da kararlılıkla sürdürülüyor. Terör örgütü MLKP’nin sözde Suriye sorumlusu Zeki Gürbüz ve örgütün sözde Suriye sabotaj sorumlusu “Fırat Neval” kod adlı Özgür Namoğlu’nun etkisiz hale getirildiği Haseke’de düzenlenen operasyon; Taksim saldırısının planlayıcısı Halil Menci’nin etkisiz hale getirildiği Kamışlı’da düzenlenen operasyon; Türkiye’de 12 terör eylemini gerçekleştiren, örgütün sözde özel güç mensubu “Soreş/Soreşger” kod adlı Ramazan Güneş’in Irak’ın Süleymaniye kentinde yakalanarak getirtildiği operasyon; PKK’ya müzahir Sincar Savunma Birlikleri (YBŞ) sözde askeri sorumlusu olarak faaliyet gösteren “Ceko Pir” kod adlı terörist Saad Ali Bedel’in etkisiz hale getirildiği Sincar’daki operasyon ve sözde Halep ve Tel Rıfat maliye sorumlusu “Hamza Kobani” kod adlı Mehmet Yıldırım’ın Halep’te etkisiz hale getirildiği operasyon bunlardan birkaçı.
Aslında 2015 yılından itibaren efektif bir şekilde icra edilen, terör örgütü PKK’nın sözde lider kadrolarının tasfiyesini hedefleyen taktiksel ve stratejik etki odaklı terörle mücadele operasyonlarının Türkiye’de 2018 yılından itibaren, Irak sahasında 2019 yılından itibaren, Suriye sahasında ise 2022 yılından itibaren ivme kazandığı söylenebilir. Sözde lider kadroların değerli bir hedef haline geldiği bu operasyonlar, doğrudan liderin veya operatif unsurun kendisi hedef alınarak icra edildiği gibi, terör örgütünün sığınak, mevzi, cephanelik, lojistik destek hatları, geri üslenme noktaları, finansal kaynakları gibi fiziki altyapı ve kaynaklarının komuta-kontrol kademesi ile birlikte hedef alındığı eş güdümlü operasyonlar kapsamında da icra edilebilmekte.
Bu operasyonlar icra edilirken titizlikle yürütülen süreç dahilinde birkaç hususun altını çizmekte fayda var. Öncelikle listeleme yöntemi, doğrudan hedef alınan sözde örgüt liderlerinin tespitinin kolaylaştırılması ve terörle mücadele operasyonuna meşru bir zemin kazandırılması bakımından önem arz etmekte. İçişleri Bakanlığı “terörden arananlar” listesinde kırmızı kategoride yer alan teröristlerin yerlerinin tespit edilmesi durumunda 10 milyon TL, mavi listede 3 milyon TL, yeşil listede 2 milyon TL, turuncu listede 1 milyon TL ve gri listede ise 500 bin TL’ye kadar ödül vermekte. Terörden arananlar listesi, faaliyetleri bilinen terörist unsurların tespit edilerek etkisiz hale getirilmesini ya da yakalanarak yargılanmasını kolaylaştıran, terörist faaliyetlerin sürdürülmesinin önüne geçen, terör örgütlerinin hiyerarşik yapısından bağımsız olarak mensuplarını örgüt içi rollerine ve terörist faaliyetlerinin etki büyüklüğüne göre sıralayan bir liste. Benzer bir uygulama Amerika Dış İşleri Bakanlığı tarafından Adalet için Ödüller (Rewards for Justice) programı vasıtasıyla da yürütülmekte. Hatta 6 Kasım 2018’de ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Matthew Palmer, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Adalet İçin Ödüller Programı’nın, PKK’nın üç üst düzey liderinin tespitine veya yerinin belirlenmesine yol açacak bilgiler için ödül koyacağını açıklamıştı. Murat Karayılan için en fazla 5 milyon ABD doları, Cemil Bayık için en fazla 4 milyon ABD doları ve Duran Kalkan için en fazla 3 milyon ABD doları olarak ödül belirlenmişti.
Terör örgütünün komuta kademesi ve nitelikli insan kaynağına yönelik operasyonların icra edilme süreçleri ise son derece hassas bir şekilde planlanmakta. Örneğin bir İHA operasyonunu ele alalım, operasyonun “hedef döngüsü”nün ilk aşaması şüpheli hedefin tespitiyle başlamakta. Hedefin tespiti ise bölgedeki istihbarat görevlilerinden gelen bilgilerle ya da İHA’ların gerçekleştirdiği keşif ve gözetleme faaliyetleriyle elde edilmekte. Hedef tespitinin akabinde İHA’lardan alınan verilerle belirlenen hedefin kaç kişi olduğu, silah, kıyafet ve istikametleri ya da sivil olup olmadıkları detaylı bir şekilde incelenerek tanımlama işlemi yapılmakta. Söz konusu hedefler hakkında tanımlama işlemi de yapıldıktan sonra İHA’lar tarafından takibe alınmakta. Bu noktada ilgili hedefin kim olduğuna, nerede ve nasıl bir faaliyet gerçekleştirdiğine göre birkaç saat ya da birkaç gün süren bir takip gerçekleştirilmekte. Analiz aşamasında ise hedefe yönelik imha operasyonu için planlamalar yapılmakta. Bu bağlamda hedefin sivil alandan uzaklaşması ve operasyon alanında sivillerin olmaması göz önünde bulundurulmakta. Ayrıca sahadaki istihbarat görevlilerinden gelen bilgiler ve İHA merkezindeki veriler karşılaştırılmakta. Nihayetinde tüm veriler ışığında hedefin terörist unsur olduğu ve etrafta sivillerin olmadığına dair kesin bir kanaat oluştuğunda İHA operatörleri ilgili komutandan aldıkları emir doğrultusunda hedefi imha etmekte. Hedefin etkisiz hale getirilmesinin ardından değerlendirme aşamasına geçilerek raporlama yapılmakta, böylelikle operasyon süreci sona ermekte.
PKK’lı Kalkan’ın ifadelerinden de aleni bir şekilde anlaşılacağı üzere, terör örgütü ve terörist unsurların moral ve motivasyonu üzerinde bu başarılı operasyonların psikolojik tahribatı yadsınamaz ölçütte. Şimdiden örgüt içi karmaşa, endişe, otorite kaybı ve alt kadroların liderden bağımsız inisiyatif aldığı durumların ortaya çıktığı yakalanan veya teslim olan örgüt üyelerinin ifadelerinde mevcut. Bu tür operasyonların sayısı arttıkça da ileride bu operasyonlardan kaçınabilmek adına örgüt üyelerinin devamlı saklanmalarına ve diğer örgüt elemanları ile olan iletişim metotlarında daha sıkı tedbirler almalarına neden olacağı, iletişim problemlerinin beraberinde koordinasyonsuzluğu getireceği hatta üst düzey liderlerin ve operatiflerin hareket esnekliğine ciddi ölçüde ket vurulacağı öngörülebilir. Öte yandan bu durumun oluşturacağı birtakım tali sonuçlar da olacaktır. Lider ve operatif kadroları hedef alan operasyonların askeri etki üstünlüğüne karşı örgütün taktiksel dönüşüm, kaçınma ve korunma mekanizmaları ile karşı saldırı taktikleri geliştirmek zorunda kalması gibi... Ya da bir yandan PKK kaynaklı yakın tehditler önleyici terörle mücadele operasyonlarıyla Türkiye sahasından uzaklaştırılırken, diğer yandan saldırı hacmini genişleten örgütün, operasyonlara özellikle Suriye ve Irak sahalarında örgütsel şiddeti aktive ederek karşılık vermesi gibi...
Kurumların lider ve operatif kadrolara yönelik operasyonları icra etmesini kolaylaştıran teknolojik dönüşüm ve altyapıdan da bahsetmek gerek. Türk Silahlı Kuvvetleri, İçişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı mevcut askeri teknolojiden maksimum düzeyde istifade ederek, saha personeline yönelik riskleri minimize ederek bu tür operasyonları tatbik edebilecek teknolojik altyapı ve teçhizata sahip. Hatta savunma sanayiinin yerli ürün yelpazesi ve AR-GE faaliyetleri kullanıcının geri beslemeleri sayesinde giderek çeşitleniyor. Fakat son yıllarda en fazla ön plana çıkan platform: (Silahlı) İnsansız hava araçları (S/İHA). Yerli imkanlarla geliştirilen İHA/SİHA’ların havadan görüntü ve görsel veri toplama kabiliyetleri ve sahadaki unsurlara istihbarat beslemeleri yapılabilmesi, hatta terörist unsurların etkisiz hale getirilmesinde İHA/SİHA’ların kinetik vuruş kabiliyetlerinden de faydalanılması göz önünde bulundurulduğunda, İHA/SİHA’lar güvenlik güçleri için terörle mücadele operasyonlarında önemli bir tamamlayıcı unsura evrilmekte. Öyle ki hava desteği ve İHA/SİHA desteği alınan operasyonlarda güvenlik güçlerinin tahrip kapasitesi de artmakta.
Kısacası bir yandan TSK’nın kara ve hava unsurları tarafından geri üslenme noktalarına çekilmek zorunda bırakılan, diğer yandan kolluk kuvvetlerinin ve emniyet güçlerinin aralıksız yürüttüğü terörle mücadele operasyonlarıyla sahada baskılanan, MİT’in gerek bireysel gerek TSK unsurlarıyla müşterek yürüttüğü operasyonlar neticesinde komuta-kontrol ve operatif kadroları giderek tahrip edilen PKK’dan Duran Kalkan’ın serzenişine benzer ifadeleri gelecekte sıkça duyacağız..