Haute École Francisco Ferrer yüksekokulunda (üniversite) okuyan bir grup Müslüman kadın uygulanan başörtüsü yasağı sebebiyle Anayasa Mahkemesine başvurarak hak arayışına girmişti. Haziran 2020’de Belçika Anayasa Mahkemesi Tarafsızlık Yasası çerçevesinde aldığı kararla yükseköğretimde dini sembollerin yasaklanmasını meşrulaştırdı. Bu karar en çok başörtülü üniversite öğrencilerini etkileyecek. Kararı Temmuz 2020’de Brüksel’de binlerce öğrenci bir araya gelerek protesto etti.
Protesto gösterisine katılım koronavirüs (Covid-19) pandemisi ve bu kapsamda alınan önlemlere rağmen oldukça yoğun oldu. Katılımcılar arasında farklı siyasi, felsefi ve ideolojik görüşe sahip aktivist ve kişilerin yanı sıra STK’lar ve bunların temsilcileri de yer aldı. Anayasa Mahkemesinin kararına yönelik tepkinin büyüklüğü ve söz konusu kararın çoğulcu demokratik anlayışa ters olması sebepleriyle protesto dünya basınında da geniş yer buldu.
Belçika’da 2013’ten beri eğitimi kısmen kapsayan “başörtüsü yasağı”nın nasıl bir çıkmazın içinde olduğu aşikardır. Ancak söz konusu kararın özellikle koronavirüs sürecinde açıklanması toplum nezdinde çeşitli soru işaretlerini beraberinde getirdi. Zira pandemi süreci gerekçe gösterilerek büyük gösterilerin yasaklanabilmesi olasılığından dolayı düzenlenen protestolara katılım konusunda öğrenciler ciddi bir kaygı yaşadılar. Protestolara katılım sayısının önlemler sebebiyle az olabileceği ve dolayısıyla siyasiler ve kamuoyuna meselenin yeterince aksettirilemeyeceği endişesi öğrenciler arasında hakimdi. Ancak sıkı koronavirüs önlemleri uygulanmasına rağmen protesto beklenenin aksine oldukça kalabalık oldu ve karara yönelik ciddi bir tepki gösterildi.
Ayrıca öğrenciler bu karar sonrasında #TouchePasAMesEtudes (Eğitimime Dokunma) ve #HijabisFightBack (Başörtülüler Direniyor) hashtag’leriyle Twitter’da bir kampanya başlatarak yaşadıkları ayrımcılığa dikkat çekmeye çalıştı. Örneğin erkek bir Twitter kullanıcısı Belçika’da üniversite harçları ödenmeden önce üniversitelerde başörtülü eğitimin mümkün olup olmadığı konusunda öğrencilere açıklama yapılmasını istedi. Diğer kullanıcıların da üniversiteleri etiketlemesiyle üniversiteler bu konudaki düşüncelerinin sabit olduğunu, başörtüsünün bir sorun olmadığını, öğrencilerin dilediklerini giyebileceklerini ve başörtü takabileceklerini vurguladı.
Kararın İçeriği
Belçika Anayasa Mahkemesinin kararı yükseköğretimde dini sembollerin yasaklanabilmesini mümkün hale getiriyor. Yetişkin öğrencilere yönelik bu karar –net bir şekilde ifade edilmese de– başörtülü öğrencileri hedef alıyor. Kararı kabul etmeyen, eğitim hakkının ihlal edildiğini ve özgürlüklerinin kısıtlandığını düşünen Belçikalı öğrenciler ise kararın Belçika yasalarına ve İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu düşünüyor.
Belçika’da başörtüsü konusuyla paralel olarak Müslüman kadın öğrencilerin maruz kaldıkları ayrımcılık ve kurumsal ırkçılık zaman zaman gündeme gelerek tartışılmakta ve yargıya taşınmaktadır. Ülkede neredeyse tüm devlet okullarının (ilk, orta ve lise) iç yönergelerinde Tarafsızlık Yasası’na dayandırılarak genellikle başörtüsü yasağı uygulanıyor ve bu yasağı uygulamayan çok az okul bulunuyor. Dini özgürlükler kapsamında ayrımcılığa maruz kalan öğrenciler Danıştaya (Conseil d’état) başvurarak bireysel hak arayışına girseler de kendileriyle ilgili mahkeme kararının çıkması için yıllar geçtiğinden yeni mağduriyetlere davetiye çıkarılıyor. Bununla birlikte bir okul için alınan karar yalnızca mahkemeye başvuran öğrenciyi kapsarken emsal oluşturmayarak benzer durumdan etkilenen aynı okulda okuyan diğer öğrenciler için geçerli sayılmıyor. Temmuz 2020’de alınan karar ise ilkokul, ortaokul veya lise öğrencilerine yönelik değil tüm yetişkin öğrencilere yönelik bir karardır.
Tarafsızlık Yasası
Alınan kararın daha iyi anlaşılması için Belçika’daki Tarafsızlık Yasası’na dair de bilgi vermek gerekir. Belçika’da eğitim kapsamında Tarafsızlık Yasası Anayasa’nın 24. maddesinde ele alınıyor ve bu maddenin birinci paragrafında “Topluluk, tarafsız olan eğitim sistemini organize etmektedir. Tarafsızlık özellikle ebeveyn ve öğrencinin felsefi, ideolojik veya dini görüşüne karşı saygıyı kapsamaktadır” şeklinde yer alıyor. Burada belirtilen “topluluk” Belçika’daki Almanca konuşan, Fransız ve Flaman topluluklarını kapsıyor. (Bu arada Belçika’da Fransız ve Flaman toplulukların Tarafsızlık Yasası kapsamında farklı görüşlere sahip olduğu belirtilmelidir. Fransız topluluğu din ve devlet işlerinde tarafsızlığa Fransa gibi radikal bir laiklik anlayışı ile yaklaşırken Flaman topluluğu ise din ve devlet ilişkilerinde daha liberal bir yaklaşım sergiliyor.)
Ancak yasada “tarafsızlık” kavramı kullanılarak açıkça ayrımcılık yapılmayacağı belirtilmesine rağmen eğitimde kurumsal olarak uygulanan ayrımcı politikaların varlığı inkar edilemez. Öyle ki Şubat 2020 öncesinde IPES’te okuyan on beş yaşında bir öğrencinin okul iç yönergesinin değişmesi sonucu tarafsızlık argümanı kullanılarak başörtülü olması sebebiyle okula kabul edilmemesi ve dolayısıyla okulunu değiştirmek zorunda kalması hafızalarda halen tazeliğini koruyor.
Yasada “tarafsızlık” kavramı kullanılarak açıkça ayrımcılık yapılmayacağı belirtilmesine rağmen eğitimde kurumsal olarak uygulanan ayrımcı politikaların varlığı inkar edilemez.Kararın Topluma Yansıması
Belçika’da yüksekokulları ve üniversiteleri kapsayan başörtüsü kararı Müslüman kadın öğrencileri dini inançları ve eğitimleri arasında tercih yapmaya mecbur bırakıyor. Çoğunlukla göçmen kökenli Müslüman ailelere mensup öğrenciler maddi ve manevi zorluklar içinde okumaya çalışırken mahkemenin söz konusu kararı bu öğrencilerin mücadele etmesi için başka zorlukları da beraberinde getiriyor. Öyle ki söz konusu karar başörtülü öğrencilere baskı oluştururken Müslüman öğrencileri ötekileştirme konusunda üniversitelere hukuki yetki ve otorite sağlıyor. Bu şekilde ise eğitim haklarının kısıtlanmasıyla başörtülü öğrenciler uzun vadede toplumdan uzaklaştırılırken toplumda var olma ve topluma uyum sağlama çabalarına ket vurulmuş oluyor.
Bu bağlamda belirtilmesinde fayda olan bir başka gerçekse başörtülü öğrencilerin bu zamana kadar eğitim süreçlerinde –bazı yüksekokullar hariç– başörtüsü yasağına maruz kalmamalarıdır. Fakat üniversite eğitimi kapsamında yapılması gereken stajlarda veya iş hayatında öğrenciler tarafsızlık argümanı kullanılarak ayrımcılığa zaten uzun süredir maruz kalmaktadır. Yani aslında Anayasa Mahkemesinin Temmuz 2020’de aldığı kararla daha özgürlükçü olması gereken üniversitelerde de Müslüman kadın öğrencilerin hareket özgürlüğü ve alanı daha fazla kısıtlanmaya çalışılmaktadır.
Uzun süredir gündemde olan söz konusu başörtüsü yasağı Belçika’da bazı okul ve yüksekokullarda uygulanmaktaydı. Bu uygulamadan dolayı birçok öğrenci eğitimi ve dini inancı konusunda seçim yapmak zorunda bırakılıp ikileme sokulmaktadır. Öğrencilerin yaşamış olduğu bu ikilem neticesinde başörtülü öğrencilerin birçoğu istedikleri okula gidemeyerek hayalini kurdukları bölümü okuyamamaktadır. Söz konusu uygulamalar nedeniyle kişisel tercihlerinden vazgeçmeye zorlanan öğrenciler ise vatandaşı oldukları ülkeye dair aidiyet ve uyum problemi ile karşılaşıyorlar.
Özgüvenli, bağımsız ve eğitimli bir gençlik için çaba gösteren Belçika devletinin başörtüsü söz konusu olduğunda bu değerlerine taban tabana zıt hareket ettiği açıkça görülmektedir. Ayrıca alınan bu kararın öğrencileri daha büyük bir çıkmaza sürüklediği açıktır. Ek olarak bu öğrencilerin eğitim haklarının ellerinden alınmasıyla özgür, toplumda kendi ayakları üzerinde durabilen ve ekonomik bağımsızlıklarına erişen bireyler olmaları da engellenmektedir. Konuya kurumsal ırkçılık açısından bakıldığında öğrencilerin statü açısından belirli kademelere ulaşamayacağı ve belirli sektörlerde meslekler edinemeyecekleri su götürmez bir gerçekliktir. Bu şekilde başörtülü öğrenciler toplumda “sessizleştirilerek” ayrımcı bir muameleye maruz kalıyor.
Ayrımcı kararlar son zamanlarda hem Avrupa’da hem de Belçika’da aşırı sağcı söylemleri meşrulaştırmakta ve aşırı sağ gruplara olan desteği artmaktadır.Ayrıca bu kararın yetişkin öğrencilere uygulanmak istenmesi de eğitim politikası ile ilgili birçok soru işaretini beraberinde getirmektedir. Bu tür ayrımcı kararlarla son zamanlarda hem Avrupa’da hem de Belçika’da aşırı sağcı söylemler meşrulaştırılmakta ve aşırı sağ gruplara olan destek de artmaktadır. Çoğulculuğa önem veren bir ülkenin söz konusu yanlış kararında ısrar etmesi sadece belirli bir grubu marjinalleştirmeyecek aynı zamanda aşırı sağın da hukuki düzlemde güçlenmesine ve toplumda daha görünür hale gelmesine sebep olacaktır..