Asgari ücret uygulamasının ekonomik güç ve sosyal koruma sağlayıp sağlayamadığına dair ortak bir görüş bulunmamaktadır. Fakat ücretin doğrudan ilişkili olduğu istihdam ve işsizlik üzerindeki etkisine dair çalışmalar yapılmıştır. Asgari ücret ve istihdam, asgari ücret ve işsizlik gibi iki değişken arasında, zamana ve ülkeye göre farklılık gösteren bulgulara rağmen, asgari ücret uygulaması, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde üretim, istihdam, işsizlik gibi hem ekonomik hem de sosyal politikaların önemli bir bileşenini oluşturmaktadır.
Türkiye’de 1951 yılında başlayan asgari ücret uygulamasına, geçen 65 yıllık zaman sürecinde, alt ve orta gelir grubundakiler çalışmanın karşılığında aldıkları gelir anlamını yüklerken işverenler açısından ise asgari ücret, üretimin devamlılığı ve istihdam oluşturma aracı olarak kabul edilmiştir. İşveren temsilcileri, sendikalar ve hükümetler arasında yapılan görüşmeler sonrasında belirlenen asgari ücret konusunda tüm tarafların mutabık olduğu konu ise asgari ücret miktarının yeterli olmadığıdır. Ayrıca işveren, işçi ve hükümeti temsil eden aktörlerin bir araya gelerek yaptıkları görüşmeler sonrasında ortaya çıkan asgari ücretin değişmeyen özelliklerinden birisi de asgari ücret zammının az olduğudur.
2017 yılı için verilen 104 TL’lik zamla birlikte 1.404,04 TL olan asgari ücret üzerinde yoğunlaşan tartışmalar yine bu iki unsura göre şekillenmiştir. Her seçim öncesi seçim vaatlerinde önemli bir yer tutan, sosyal politika araçlarından olan sosyal yardımlardan faydalanma önünde engel olarak görülen asgari ücretin, yalnızca niceliği üzerine odaklanılmaktadır. Ekonomik ve sosyal koruma aracı olarak asgari ücretin sadece niceliksel olarak değerlendirilmesi asgari ücretlilerin ihtiyaç duyduğu ve sorun yaşadığı konuların göz ardı edilmesine yol açmaktadır..