Rejimin devrilmesinin ardından, Suriye'nin geleceği ile ilgili, küresel ve bölgesel güçlerin önemli bir kısmı, yeni yönetimden "tüm farklılıklara saygı duyan, kapsayıcı bir yönetim modeli"ni beklediklerini belirtiyorlar. Ancak, Suriye'nin "toprak bütünlüğü" konusunda aynı hassasiyeti gösterdikleri söylenemez.
Şu an için Suriye'nin içindeki -ABD destekli PYD/YPG/PKK terör örgütü hariçdiğer grupların "toprağa dayalı" bir "özerklik" talebinde bulunmadıkları biliniyor. Ancak, YPG-PKK unsurları, mevcut ortamı bir fırsat görerek ve ABD'nin kendisine yaptığı yatırıma güvenerek toprak iddiasına dayanan tutumundan vazgeçmemiş görünüyor. Bu konuda muğlak açıklamalar yaparak, zaman kazanmaya çalışıyor.
Suriye iç savaşında kaostan istifade eden PKK/YPG terör örgütü, Esad rejimi ile doğrudan işbirliğine gitti. ABD ve Rusya'ya kullanışlı bir aktör olarak kendini sundu. Bu sayede Suriye'deki rejim karşıtı meşru muhalefetin aksine, özellikle ABD'den çok büyük miktarlarda silah ve mali destek aldı. PKK terör örgütü, farklı ülkelerdeki kadrolarını Suriye'ye taşıdı.
Elde ettiği güçle ve terör faaliyetleri ile kendine müzahir olmayan Kürtlerin de dahil olduğu diğer tüm etnik yapıları yerinden etti. Baskı ve silahla, sözde kantonlar kurarak demografiyi değiştirdi. Arap aşiretleri üzerinde baskı kurdu. Yine kendisinden olmayan tüm Kürt partilerini ve oluşumlarını etkisizleştirdi. Suriye halkının malı olan petrol işletmelerini ve varlıklarını kendi hakimiyetine alarak terör faaliyetlerinin finansmanı için kullandı.
Türkiye, kendi sınırlarının ötesinde terör tehdidini bertaraf etmek, Suriye'nin kuzeyinde bir terör koridorunun oluşmasını engellemek için sınır ötesi harekâtlar yaptı. Sınırlarının dibinde teröristan kurulmasını engelledi. Tüm bu operasyonlarını, bölgesel ve küresel güçlerin engelleme girişimlerine karşı ve Esad rejimi ayakta iken yaptı.
Bugün Suriye'de yeni bir gerçeklik var.
Türkiye, Suriye'nin kuzeyindeki PYD-PKK terör yapılanmasına karşı tutumunu net olarak ortaya koydu. Hem Dışişleri Bakanı Hakan Fidan hem de Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, PKK/YPG'nin Suriye'den temizlenmesini "stratejik hedef" olarak gördüklerini açıkladırlar.
Buna göre;
- Suriyeli olmayan YPG içindeki unsurların ülkeyi terk etmeleri,
- YPG'nin bütün komuta kademesinin Suriye'den gitmesi ve
- Suriyeli olanların silahlarını bırakmasını, yol haritası olarak ortaya koydular.
Her iki bakanın açıklamasından Suriye yeni yönetimi ile bu konuların konuşulduğu anlaşılıyor. Bu hedefe ulaşmak için, yeni yönetimin kendi topraklarında, Türkiye'ye tehdit oluşturan terör örgütlerine izin vermeyeceğine dair bir konsensüsün oluştuğunu tahmin etmek zor değil.
Hem Suriye yeni yönetimi hem de Türkiye, Suriye'de varlık gösteren Kürtlerle ilgili bir sorunun olmadığını bir güvence olarak ortaya koydular. Kürtlerin tarihsel olarak yaşadığı yerlerde birlik içinde yaşamlarını sürdürmelerinden doğal ne olabilir? Burada sorun yok.
Rejimle işbirliği yapan PYD/PKK'nın meşru bir muhalefet olmadığını Suriye halkı iyi biliyor. Buna göre mücadelelerini sürdürmeleri beklenir. Suriye'nin toprak bütünlüğü içinde PKK/PYD'nin toprağa bağlı bir özerk yapı oluşturması imkan dahilinde değil. ABD destekli ve rejim işbirliği ile ele geçirdiği yerleri terk etmek zorundalar. PKK-YPG, Tel Rıfat'tan, Menbiç'ten, Deyrizor'dan çıkarıldı. Suriye Milli Ordusu'yla birlikte Arap aşiretleri de PKK'ya karşı mücadelelerini sürdürüyorlar.
Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünü en baştan itibaren her koşulda savundu.
Tarihin doğru tarafında durduğu için Suriye halkının da güvenini kazandı. Hem Suriye'nin toprak bütünlüğünün desteklenmesinde hem de terör örgütleri ile mücadelede Türkiye'nin eli bugün, dünden daha güçlü...
[Sabah, 16 Aralık 2024]