Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) çekilmesi ve Taliban’ın iktidarı ele geçirmesiyle yeni bir dönemin başladığı Afganistan jeopolitiğine yönelik Körfez ülkeleri temkinli pragmatist bir politika izlemektedir. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Taliban iktidarını ve Taliban’ın İran ile yakınlaşmasını rejim güvenliğine ideolojik tehdit olarak görmekte ve bu minvalde mezkur aktörleri dengeleme üzerine inşa edilen bir Afganistan siyaseti takip etmektedir. Katar ise Afganistan’da gerek Taliban gerekse İran’ı tehdit olarak görmemektedir. Doha yönetimi Afganistan’da istikrar ve barışın tesis edilmesi adına savaşan aktörler arası müzakerelere ev sahipliği yapmakta ve son yıllarda sürdürdüğü ara buluculuk rolünü sürdürmektedir. Fakat her üç aktörün de Afganistan siyasetinde Batı ile ilişkilerde stratejik kazanımlar elde etmenin ortak hedef olduğu görülmektedir. Benzer şekilde Afganistan’da güç mücadelesinin nasıl şekilleneceğinin belirsizliğini koruması Körfez’in fırsat ve endişe arasında bir politika belirlemesine neden olmaktadır. Bu anlamda Taliban ve İran’ın dengelenmesi adına yumuşak güç unsurlarını ön plana çıkaran Suud-BAE ekseni Katar’a kıyasla daha pasif bir siyaset izlemektedir. Doha yönetimi ise ara buluculuk rolünün kazandırdığı avantajları Taliban iktidarı ve devam eden süreçte sürdürebilir. Nitekim gerek Taliban ile iletişim kurulmasının sağlanması açısından ABD ve Batılı aktörler nezdinde gerekse Kabil’deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı’nın işletilmesi başta olmak üzere birçok meselede Taliban nezdinde itibar kazanan Katar Afganistan’daki en etkin siyaset izleyen Körfez ülkesi konumdadır. Bununla birlikte yaşanan süreç Körfez’in ABD’ye olan bağımlılığını azaltmasına, küresel ve bölgesel ölçeklerde nüfuzu artan Çin ve Rusya ile angajmanlarının artmasına zemin hazırlamıştır.
Çalışmayı incelemek için burayı tıklayın..