Geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Eğitimde 2023” başlıklı vizyon belgesini kamuoyu ile paylaşmasıyla eğitim konusu bir kez daha gündemin merkezine yerleşti. Temel politikalar, eğitim yönetimi, ölçme ve değerlendirme, insan kaynaklarının geliştirilmesi, rehberlik hizmetleri, yabancı dil eğitimi gibi konularda vizyon sunan belgede okul öncesinden ortaöğretime ve hayat boyu öğrenmeye kadar eğitimin her kademesine yönelik 2023 hedeflerine yer verildi.
Ziya Selçuk konuşmasına “Şapkadan tavşan çıkarmamı beklemeyin” diyerek beklentileri düşürmek istese de vizyon belgesine olan ilgi bir hayli yüksekti. Türkiye’de eğitim alanında önemli değişim ve dönüşümler yaşanmış olmasına rağmen henüz niteliksel olarak istenilen noktaya ulaşılamaması, sürekli değişen bakanlar ile birlikte eğitim sistemlerinde oluşan istikrarsızlık, eğitim çıktılarımızın küresel ölçekte rekabet edebilir sonuçlar üretememesi bu vizyon belgesinin kronik sorunları çözecek bir reçete muamelesi görmesine neden oldu.
Uzun yıllardır eğitim alanında çalışan ve bu alandaki çalışmaları yakından takip eden biri olarak vizyon belgesinin içeriğindeki hususların yeni olmadığını, hemen her platformda dile getirilen meselelerden oluştuğunu söyleyebilirim. Ancak vizyon belgesini önemli kılan asıl husus yıllarca konuşulan, üzerinde çalışılan meselelerin çözümüne yönelik hedeflerin iki kapak arasında bir metne dönüşmesi ve stratejik bir plan mahiyetine bürünmüş olmasıdır. Dahası bu belge, aktörlere bağlı kalınmaksızın eğitim sistemine istikrar kazandırması ve yol haritası sunması bakımından önemlidir.
İnsan ve ahlak temelli
Vizyon belgesinin ilk bölümünde 2023 eğitim vizyonunun temelini oluşturan felsefi arka plana yer verilmiştir. Eğitimin mekanik değil insani bir sistem olduğu bu nedenle sistemin temel odağının “insan” olduğu vurgusu oldukça önemlidir. 2023 eğitim vizyonunun temel gayesi olarak; mana ve maddeyi kuşatan çift kanatlı bir perspektifle bizden ama bizden farklı bir şekilde çocukları geleceğin dünyasına hazırlamak olduğu belirtilmektedir. Dahası bu donanımlarla yetişen bireylerin bu donanımlarını insanlığın hayrına sarf edebilmesi için gerekli ahlaki görgünün de kazandırılması gerektiği vurgusu oldukça önemlidir. Bu gayenin gerçekleştirilmesi için Ziya Selçuk’un da belirttiği gibi okul, müfredat, yönetici, öğretmen, ebeveyn ve öğrenci başta olmak üzere eğitimin tüm paydaşlarının senkronize bir şekilde dönüşüm sürecinin bir parçası olmalıdır. Dolayısıyla bu şekilde süreç bir eğitimde dönüşüm seferberliğine evrilecektir.
Vizyon belgesinde öne çıkan temanın bugünden yarına değişecek büyük reformlardan ziyade, sistemi küçük ama etkili dokunuşlarla “iyileştirme” olduğu görülüyor. Nitekim eğitim sisteminde reform söylemi herkesin hoşuna gitse de eğitim sistemimizde bir reform yorgunluğu olduğu aşikardır. Dolayısıyla sistemi büyük reformlarla yormak yerine isabetli dokunuşlarla iyileştirmek arzulanan hedeflere ulaşmak adına çok daha makul gözükmektedir. Şüphesiz bu iyileştirmelerin hepsi sağlıklı bir zeminde gerçekleştiği takdirde günün birinde reform niteliği de kazanacaktır.
2023 Eğitim Vizyon Belgesinde veriye dayalı politika oluşturma söylemi güçlü bir şekilde vurgulanmaktadır. Uygulanacak her bir politikanın veriye dayalı oluşturulması, politikaların sağlam bir zeminde gerçekleşmesi ve belirtilen hedeflere ulaşılmasında büyük katkı sağlayacaktır. Vizyon belgesinde hedeflenen politikaların hazırlık, küçük ve orta ölçekli pilotlama ve ülke uygulaması olmak üzere üç aşamalı bir süreçten geçecek olması uygulanan her bir politikanın izleme ve değerlendirmesinin yapılmasına imkan tanıyacaktır.
İmkan farklılığı
Vizyon belgesinde her okulun analizinin yapılacağı ve yapılan analizler doğrultusunda veriye dayalı olarak her okula bir gelişim modeli sunulacağı belirtilmektedir. Nitekim Türkiye’de okullar, coğrafya ve sosyolojisi, fiziki alt yapısı, teknolojik donanımı, öğretmen, öğrenci ve veli profili gibi hususlar bakımından farklılaşmaktadır ve bu farklılıklar okullardaki eğitimin kalitesini büyük ölçüde etkilemektedir. Dolayısıyla her okulun adeta röntgenini çeker gibi ihtiyaçlarının belirlenmesi ve ona uygun bir gelişim modelinin ortaya konulması okullar arasındaki imkan farklılığını da büyük ölçüde azaltacaktır. Türkiye’de merkezi sınavlara bu kadar rağbet edilmesinin temel nedeni de okullar arası farkın fazla olmasıdır. Dolayısıyla okullar arası imkan farklılığının azaltılması sınavlara olan rağbeti azaltacak ve böylece öğrenciler üzerindeki sınav baskısı da azalmış olacaktır. Vizyon belgesinde belirtilen bir diğer önemli hedef sınavla öğrenci alan okul sayısının zamanla azaltılmasıdır. Nitekim sınavla öğrenci alan okul sayısındaki fazlalık beraberinde çok sayıda okulun puanla etiketlenmesine ve buna bağlı olarak okullar arası hiyerarşinin oluşmasına neden olmaktadır. Bu sebeple sınavla öğrenci alan okul sayısının azaltılması ve mahalle okullarının güçlendirilmesi vizyon belgesinin kritik hedefleri arasında yer almaktadır. Ayrıca her öğrenci için oluşturulacak e-portfolyo ile erken çocukluk döneminden lise mezuniyetine kadar öğrencilerin akademik ve sosyal gelişimlerini izleme hedefi olumludur. Ancak burada bakanlığın izleyeceği öğrencilerin akademik ve sosyal gelişimlerindeki eksikliklere yönelik nasıl bir telafi mekanizması kurulacağı ise belirtilmemiştir.
Eğitim sistemlerinin kalitesini belirleyen başlıca etmenlerden biri şüphesiz öğretmenlerdir. Vizyon belgesinde “İnsan kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetimi” başlığında öğretmen ve yöneticilerin yetiştirilmesi ve mesleki gelişimlerine yönelik hedefler yer almaktadır. Ancak burada öğretmenlerin, eğitim sistemi içindeki kritik rolüne binaen vizyon belgesinde tek başına bir başlık hak ettiğini söylemek gerekir.
Öğretmenlere ilişkin en çarpıcı hedef “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nun çıkarılacak olmasıdır. Bunun yanı sıra öğretmen ve yöneticilere yönelik yatay ve dikey kariyer basamaklarının inşa edilmesi, lisansüstü düzeyde mesleki uzmanlık programları ile desteklenmesi, öğretmenlerin yetiştirilmesinde uygulama ağırlıklı modellerin geliştirilmesi, başarılı öğretmenlerin yurtdışına gönderilmesi gibi bazı teşvik mekanizmalarının getirilmesi, sözleşmeli öğretmenlerin zorunlu hizmet süresinin azaltılması gibi hedefler yer almaktadır. Kamuoyunda sıkça tartışılan ve muğlak kaldığı için tam olarak anlaşılamayan bir husus ise pedagojik formasyonun kaldırılması hususudur. Vizyon belgesinde formasyonun kaldırılacağı yerine lisansüstü düzeyde Öğretmenlik Mesleği Uzmanlık Programının açılacağı yer almaktadır. Ancak bu programın öncelikle MEB’in bünyesinde öğretmenlik hakkı kazanmış adaylara uygulanacağı belirtilmiştir. Oysa ki formasyon eğitimi öğretmenlik hakkı öncesinde adayların tamamlaması gereken bir süreci ifade ediyordu. Bu durumda eğitim fakültesi mezunları dışında öğretmen olmak isteyenler için sürecin nasıl işleyeceği henüz bilinmemektedir. Bakanlık tarafından yapılan açıklamalarda ise formasyonun Bakanlık tarafından verilecek bir model üzerinde çalışıldığından söz edilmektedir. Dolayısıyla bu konunun kısa süre içerisinde netliğe kavuşturulması gerekmektedir.
Eğitim sistemine ilişkin hedefler sunan vizyon belgesi üç yıla sığmayacak kadar geniş ve detaylı meseleleri ele almaktadır. Nitekim belirtilen her bir hedefin başta bütçe planlaması olmak üzere fiziki alt yapısı, gerekli insan kaynağının yetiştirilmesi ve temini, yönetilebilirliği, hazırlık ve pilotlama aşamalarının veriye dayalı bir şekilde analizlerinin yapılması gibi çok daha uzun ve meşakkatli bir süreç gerektirdiği unutulmamalıdır. Örneğin en dikkat çekici hedeflerden biri 5 yaşın zorunlu eğitim kapsamına alınması olmuştur. Üç yıl içerisinde okul öncesi eğitimin niteliği artırılabilir ve bu uygulama daha çok yaygınlaştırılabilir. Ancak zorunlu hale gelmesi için yasal düzenleme, altyapı planlaması, öğretmen temini ve ciddi bir kaynak gerektirmektedir. Benzer şekilde ders saatlerinin ve çeşidinin azaltılması, her okula tasarım-beceri atölyelerinin kurulması gibi hedeflerin çok daha uzun vadeli planlamalara ihtiyacı vardır. Dolayısıyla bu gibi hedeflerin daha gerçekçi bir zeminde ele alınması ve planlanması isabetli olacaktır.
Hedeften eyleme
2023 Eğitim Vizyon Belgesi, içerdiği başlıklar ve ortaya koyduğu hedefler bakımından eğitim sistemimizi iyileştirme adına umut verici bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak beyan edilen bu hedeflerin somut politikalara dönüşümü için güçlü eylem planlarına, bu planları uygulamaya koyacak nitelikli insan kaynağına ve kurumsal kapasiteye ihtiyaç vardır. Bu süreçte üniversitelere, eğitim araştırmacılarına ve sivil toplum kuruluşlarına büyük roller düşmektedir. Yapılacak araştırmalar ile Bakanlığa destek sunulması, Bakanlığın da bu süreçte katılımcı bir perspektifle hareket etmesi hedeflenen stratejilerin hayata geçirilmesi adına kritik önem arz etmektedir. Bununla birlikte eğitimde bazı yeniliklerin hedeflendiği bu dönemde mucizeler yaratmak yerine istikrarı yakalamak en önemli hedef olmalıdır. Bu nedenle hem vizyon belgesi hem de ileride yapılacak eylem planları ile istikrarlı bir eğitim sistemi tesis edilmelidir.
[Star, 3 Kasım 2018]