Cumhurbaşkanı Erdoğan, artık Fırat’ın doğusunda Türkiye sınırındaki PKK/YPG hedeflerine operasyon zamanının geldiğini duyurdu.
Türkiye yeteri kadar sabretti ve ABD’ye bu konuda gerekli adımları atması için yeteri kadar zaman verdi.
Ama Amerikan Savunma Bakanlığı ve özellikle de onun Orta Doğu ile de ilgili komutanlığı CENTCOM bu zamanı PKK/YPG ile iş birliğini daha da derinleştirmek için kullandı. Türkiye’nin sınırlarının hemen ötesinde, Türkiye’yi bölme hedefine sahip olan, bu hedefini gerçekleştirmek için terörist yöntemlere başvuran ve kendisinin de terörist örgüt olarak tanıdığı PKK’nın Suriye kolu olan YPG/PYD’ye özerk bir alan oluşturmaya çalıştı.
CENTCOM’un, PKK/YPG’yi Türkiye sınırlarının güneyinde hâkim kılma çabası hâlen devam ediyor. Her geçen gün bu faaliyetlerinin yeni adımının ne olduğuna dair açıklamalar yapıyorlar. YPG’lilere silah yardımı yaptıklarını, onları eğittiklerini ve onlardan müteşekkil bir ordu kurmaya çalıştıklarını söyleyip duruyorlar.
Bundan rahatsız olan Türkiye’yi sakinleştirmek için ise, bu örgüte verdikleri ağır silahları sonradan geri alacaklarını, YPG’nin PKK’dan ayrı bir örgüt olduğunu ve DEAŞ’a karşı mücadelede onunla iş birliği yapmanın zorunlu olduğu masalını anlatıyorlar.
Peki, bu masallara kim inanıyor?
Kendi başkanları Trump inanıyor!
Amerikan Başkanının, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmelerinde, YPG’ye verdikleri ağır silahları tekrar toplayacaklarını söylemesinin CENTCOM masalları ile ilgisi muhakkak vardır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son açıklamaları da gösterdi ki, Türkiye bu CENTCOM masallarına inanmıyor. Baştan beri de hiç inanmadı zaten.
ABD güvenlik bürokrasisindeki etkili çevrelerin PKK/YPG gibi terör örgütlerini ülkelerinin Orta Doğu siyasetlerinin bir aracı olarak kullanma niyeti Ankara’da açık bir şekilde görülüyor. Türkiye ve İran gibi, Washington’un bölge siyasetine ayak uydurmak istemeyen ülkelere karşı bu tür örgütlerin bir baskı aracı olarak kullanılması ABD açısından riskli bir yöntem olsa da, söz konusu güvenlik bürokrasisi bu konuda Amerikan devlet aygıtını yönlendirme gücüne sahip görünüyor.
Bu çevrelerin Türkiye’de FETÖ eliyle gerçekleştirmeye çalıştığı darbe de riskli bir girişimdi, ama Washington’u bu konuda da ikna etmiş ve başarısız olmuşlardı. Darbe ile deviremedikleri Türkiye’deki iktidarı terör örgütleri ile iş birliği yaparak zorlamaya çalıştıkları açık. PKK/YPG ile iş birliğini açık bir şekilde yaparken sürekli bu iş birliğine dair haberler yayınlayarak Türkiye’nin sabrını zorluyorlar.
Bu noktada cevabı merak edilen soru şudur: CENTCOM merkezli bu güvenlik bürokrasisinin 15 Temmuz adımına göz yuman Amerikan devlet aygıtı, aynı kesimlerin Fırat’ın doğusunda Türkiye ile ABD arasındaki gerginliği artırmaya yönelik girişimlerine nasıl tepki verecek?
15 Temmuz sonrası Türk-Amerikan ilişkilerinin geldiği nokta, söz konusu bu güvenlik bürokrasisinin izlediği Türkiye düşmanı politika ile Ankara’yı iyice Washington’dan uzaklaştırdığını gösteriyor. Bu kesimlerin aşırı müdahaleci politikaları Türkiye’yi Rusya ile iş birliğini geliştirmeye zorlarken, NATO çerçevesindeki ittifak ilişkisinin Ankara’da sorgulanması sonucunu doğurdu.
Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki YPG/PKK varlığına yönelik yapacağını duyurduğu operasyon, 15 Temmuz darbe girişimine karşı adımlarının bir devamı olarak görülmelidir. Tıpkı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtları gibi.
Hepsi Türkiye’nin bağımsızlığı ve halkının huzuru için gerekli adımlar.
15 Temmuz’da darbecilere karşı mücadele etmek nasıl zorunlu idiyse, sonrasında sınırların ötesinde yerleşen terör örgütlerine karşı harekete geçmek de o kadar zorunludur.
Darbecilerin ve YPG/PKK’nın arkasında aynı aktörlerin olması ise şaşırtıcı değil aslında.
Amerikan siyasetçileri, Türkiye ile ilişkilerini bu kadar riske eden güvenlik bürokrasisinin yaptıklarının ne kadar farkındalar ya da bu güvenlik bürokrasisi ve arkasındaki lobilerin Washington’un Türkiye siyasetini ipotek altına almasına karşı koyacak bir güce ve etkiye sahipler mi bilemeyiz.
Ancak Türkiye’nin, sınırlarının ötesindeki bütün terör yapılarını ortadan kaldırmak için adım adım gerekeni yaptığı ve yapacağı kuşkusuz.
[Türkiye, 15 Aralık 2018]