2018 yılı sona ererken Türk dış politikasının bir bilançosunu çıkaralım. Önce dış politikamızda kendisine en fazla yer bulan alandan, yani Orta Doğu’dan başlayalım.
Suriye İç Savaşı, İran yaptırımları, Filistin-İsrail sorunu ve Cemal Kaşıkçı cinayeti çerçevesinde Suudi Arabistan ile yaşanan sorunlar bu konuda öne çıkan gelişmeler oldu.
2018 yılı Türkiye’nin Afrin’e yönelik kapsamlı Zeytin Dalı Harekâtı ile başladı. 20 Ocak’ta başlayan bu operasyon, Ankara’nın Suriye’de PKK/PYD varlığına tahammül etmeyeceğinin açık ispatı oldu. Daha önce gerçekleştirilen Fırat Kalkanı Harekâtı’ndan farklı olarak bu operasyonun temel hedefi doğrudan Türkiye sınırının güneyindeki PKK/PYD terör örgütüydü.
Beklenenden çok daha kısa bir süre içerisinde Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusu bu operasyonu başarıyla tamamladı. Afrin terör örgütünden temizlendi ve bu bölgeden kaçan insanların evlerine dönmesi sağlandı.
Afrin’in ardından, Türkiye’nin güvenliğine yönelik Suriye kaynaklı tehditlerin ortadan kaldırılması çerçevesinde yeni hedefler olarak Menbiç ve Fırat’ın doğusu belirlendi. Menbiç konusunda ABD tarafının daha Obama döneminde Türkiye’ye verdiği sözler vardı. PYD/PKK’nın bu şehri ele geçirmesine izin vermeyecekleri sözünü tutmadıkları gibi, sonradan bu örgütün Fırat’ın doğusuna çekileceği sözünü de tutmadılar. Türkiye’ye karşı açık bir oyalama taktiği izlediler ve 2018 yılı biterken hâlen örgütün Menbiç’i terk etmesi gerçekleşmedi.
İşte bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan, birkaç gün içerisinde Fırat’ın doğusuna operasyon yapılacağını açıkladı. Terör örgütü PKK/PYD’nin sözde Afrin kantonuna karşı operasyonla başlayan 2018 yılı, bu defa aynı örgütün Fırat’ın doğusundaki diğer sözde kantonlarına yapılacak operasyonla sona erecek.
Afrin’de PYD ile yakın ilişki içerisinde olan Rusya, Ankara’nın bu konudaki hassasiyetini görüp bölgedeki askerlerini çekerek Zeytin Dalı Harekâtı’na yeşil ışık yakmıştı. Bu örgüt yüzünden Türkiye ile enerjiden güvenliğe uzanan birçok alanda kurdukları yakın iş birliğini riske atmak istememişlerdi. Şimdi ABD’nin aynı rasyonel tavrı gösterip, zaten uzun zamandır aşırı yüklenmiş Türk-Amerikan ilişkilerini PYD/PKK yüzünden tamamen riske atmamak için doğru tercihi yapması gerekiyor. Zira Türkiye’nin, ülkesinin güvenliği için büyük tehdit oluşturan PKK/PYD örgütünün Suriye sınır bölgesini kontrol etmesine müsaade etmek gibi bir seçeneği yok.
2018’de Türkiye’nin Suriye politikası konusunda söz konusu olan önemli bir başka gelişme ise İdlib konusunda Rusya ile varılan mutabakat oldu. Astana ve Soçi süreçlerinde Rusya ve İran ile birlikte Suriye sorununa kapsamlı bir çözüm bulunması konusunda önemli adımlar atan Türkiye’nin bu süreçlere katılmış olması, hem Zeytin Dalı Harekâtı hem de İdlib Mutabakatı konularında faydasını gösterdi.
Bu faydayı iki yönlü olarak değerlendirmek gerekir. Gerek Zeytin Dalı Harekâtı gerekse İdlib Mutabakatı, hem Türkiye’nin güvenlik kaygılarının giderilmesi hem de Suriye halkının yaşadığı trajedinin önlenmesi açısından önemli birer başarıdır. Zira Afrin’e yönelik operasyon ile PKK/PYD bölgeden uzaklaştırılıp sivil halkın geri dönmesi sağlanırken, İdlib mutabakatı ile on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve yüz binlerce yeni mültecinin Türkiye’ye kaçmasına yol açacak gelişmelerin önüne geçildi.
Türkiye, 27 Ekim’de İstanbul’da toplanan Dörtlü Zirve’ye ev sahipliği yaparak Suriye sorununa çözüm konusunda önemli bir adım daha attı. Bu şekilde Almanya ve Fransa’yı da sürece dâhil ederek hem Rusya ve İran’ı dengelemeye hem de Cenevre sürecine daha geniş bir mutabakatla gitmeye çalıştı.
2018’de Türkiye’nin Orta Doğu politikası açısından önemli bir konu da İran yaptırımları meselesi oldu.
Daha önceki İran yaptırımları nedeniyle ABD ile Halkbank çerçevesinde ciddi sorunlar yaşayan ve bu sorunları henüz çözememiş olan Türkiye, Trump yönetimiyle birlikte yaptırımların yeniden gündeme gelmesinden rahatsızlığını açık bir şekilde dile getirdi.
Enerji konusunda büyük oranda dışa bağımlı bir ülke olan Türkiye için, zengin doğalgaz ve petrol kaynaklarına sahip olan İran önemli tedarikçilerden biri olduğu için, bu ülkeden petrol ve doğalgaz ithalatına zarar verecek girişimler genel olarak reddedildi. Ancak ABD’nin Orta Doğu siyasetindeki etkinliği ve dünya finans sistemindeki ağırlığını bilen Ankara, İran sorunu konusunda Amerikan yönetimiyle de diyalog içerisinde olmaya gayret gösterdi...
[Türkiye, 19 Aralık 2018].