Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından yayımlanan "Avrupa İslamofobi Raporu 2017", Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, çok sayıda akademisyen ve basın mensubunun katılımıyla vakfın Ankara'daki merkezinde düzenlenen panelde tanıtıldı.
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran panelin açılışında yaptığı konuşmada, "İslamofobi'nin Avrupa'da bir yayılma trendi içinde olduğunu görüyoruz. Bu açıdan baktığınızda da bu meseleyi raporlayan, tek derli toplu rapor, SETA'nın yayınlamış olduğu 'Avrupa'da İslamofobi' raporudur." dedi.
İslamofobi'nin Avrupa Birliği (AB) için risk arz ettiğini vurgulayan Duran, "İslamofobi, bir diğer tabiriyle Müslüman karşıtı ırkçılık, AB'nin demokratik düzenini ve sosyal barışını tehdit eden ciddi tehlike haline gelmiştir. AB'nin farklı kültürlere ve inançlara saygı konusundaki imajına zarar vermekte hatta AB’nin İslam dünyasıyla olan ilişkilerine olumsuz tesiri bulunmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye-AB ilişkilerinin de yine olumsuz şekilde etkilendiğini görmemiz gerekir." diye konuştu.
Duran, Avrupa'da PKK'nın, Türk kuruluşlarına ve camilerine saldırılarına yüzde 589 artış olduğunu da hatırlattı.
"Rapordaki İslamofobi, buzdağının sadece görünen kısmı"
İslamofobi'nin Avrupa devletlerinin kurumlarında ve toplumlarında normalleşmiş olarak görülen bir ırkçılık konumuna geldiğini söyleyen Duran, AB Temel Haklar Ajansı tarafından yayınlanan bir araştırmayı paylaştı.
Buna göre, Avrupa'daki Müslümanların yüzde 76'sının yaşadıkları ülkelere güçlü bir şekilde bağlı oldukları halde Avrupa'daki Müslümanların yüzde 31'lik kesiminin iş başvurularında ayrımcılığa uğradıklarının ortaya konduğunu belirten Duran, aynı araştırmada Avrupa'daki Müslümanların sadece yüzde 12'sinin yaşadığı ayrımcılığı ilgili makamlara bildirdiğinin tespit edildiğini vurguladı.
Duran, "Bu aslında şunu gösteriyor bizim bu raporda ortaya koyabildiğimiz İslamofobi olgusu buzdağının sadece görünen kısmı. Daha derinlerde çok daha önemli konular var." dedi.
Avrupa İslamofobi Raporu 2017'de ırkçılığın her birimiyle mücadele eden bir bilincin oluşması için karar alıcılara bazı önerilerde bulunulduğunu aktaran Duran, şöyle devam etti:
"Terör saldırıları sonrasında Müslümanların ötekileştirilmelerinin, potansiyel suçlu muamelesi görmelerinin önüne geçilebilmesi için İslamofobi'nin ırkçılık olarak tanınması gerekmektedir. AB kurumlarının, İslamofobi'yi insan hakları ihlallerine yol açabilen bir ırkçılık biçimi olarak siyaseten ve hukuken tanımasının zamanı gelmiş de geçmiştir."
Bu çerçevede Avrupa düzeyinde bir konferansın en az bir AB üyesi devlet tarafından ya da Avrupa Parlamentosunun (AP) desteğiyle düzenlenmesi gerektiğini vurgulayan Duran, "AP'nin antisemitizm ve Roman karşıtlığıyla mücadele ettiği gibi İslamofobi ile mücadele edecek somut politikalar ortaya koyması, bir mücadele planı çıkarması yerinde olacaktır." diye konuştu.
Sağ partilerin yükselişe geçtiği, İslamofobi'nin yaygın hale geldiği bu süreçte cesur siyasetçilere gereksinim duyulduğunu söyleyen Duran, "Özellikle Müslüman kadınlara yönelik ayrımcılığın gittikçe artmakta olduğunu gözlemlemekteyiz. Başörtülü kadınlar doğrudan kıyafetleri sebebiyle hedef olmaktalar." değerlendirmesinde bulundu.
[AA, 11 Nisan 2018]