Avrupalıların İslam düşmanlığı doğal olarak hepimizi sinirlendiriyor. Kullandıkları dil ve kavramlar katlanılacak gibi değil. Bu nedenle hepimiz bir çeşit tepki veriyoruz. Kimi zaman sosyal medyadan kimi zaman gazete köşelerinden ve televizyonlardan Macron ve benzerlerine cevap vermeye çalışıyoruz. Siyasetçi veya sıradan vatandaş pek fark etmiyor. Belli bir hesapla kitapla yapmıyoruz bu işi. Canımızı sıkan bu tür söylemlere karşı tepki vermek hem en doğal hakkımız hem de bir gereklilik.
Bir yandan da ciddi endişe duyuyoruz. Çünkü Müslümanlar dünyanın her yerinde zaten zulüm görüyor ve Avrupa'nın göbeğinde de benzer bir şiddete uğramalarına ramak kaldı. Dahası Avrupa'daki bu genel eğilim Türkiye'ye karşı saldırganlık halinde de tezahür ediyor. Türkiye'ye ve seçilmiş Cumhurbaşkanı'na hakaret etmek için sıraya girmiş Avrupalı siyasetçiler hiçbir fırsatı kaçırmıyor.
Böylesi şartlar altında endişelenmek ve tepki vermek kadar doğal bir durum yok. Ama bir yandan da sağlam bir güvencemiz var. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tür durumların hepsinde gereken neyse yaptı. Gerekiyorsa en üst perdeden bu hadsizlere haddini bildirdi. Bunu hem uluslararası toplantılarda hem de başka ortamlarda yaptığı konuşmalarından biliyoruz. Hatta Batı'daki birçok lider Erdoğan'ın bu etkinliği karşısında ciddi anlamda eziliyor. Macron'a her seferinde yapılması gereken muamele neyse onu gösterdi. Göstermeye de devam edecektir. Bu yönden bir sıkıntı yok. Türkiye pısırık bir liderlikle yönetilmiyor. Batı hayranı ve Batı'dan korkan bir ruh hali de yok. Aksine Batılılar Türkiye'den ve Erdoğan'dan ciddi anlamda çekiniyor. Zaten saldırganlıklarının altında da bu sebep var.
Güçlü ve cesur bir Türkiye hepsinin ayarlarını bozdu. Eski kontrol edilebilir Türkiye haline getirebilmek için uğraştılar ama olmayınca saldırganlıkları da artış gösteriyor.
Fakat bu kadar saldırganlığın sonu kendileri için hiç de hayırlı olmayabilir. Türkiye ve İslam karşıtlığını bu kadar zorladıklarında Erdoğan'ı kendi ülkelerinin içinde de siyasi bir aktör haline getirecekler. Avrupalı Müslümanlarla Erdoğan adım adım yaklaşıyor birbirlerine. Milyonlarca Müslüman'ın yaşadığı Fransa ve Almanya, Erdoğan ve Müslüman karşıtlığı yaptığı müddetçe Erdoğan'ın ismi bu ülkelerde Müslümanlar nezdinde çok daha güçlü hale geliyor. Aynı küstah tavırla milyonlarca Müslüman'ı göz ardı etmeyi sürdürebilirler. Onları kolayca polisiye tedbirlerle susturabileceklerini düşünüyor olabilirler. Ama bu işin bir patlama noktası da var. Ve o patlama noktasında Erdoğan Avrupa'daki Müslüman toplulukların doğal lideri haline gelebilir. Çünkü Avrupa'nın öfkesi Erdoğan ve Avrupalı Müslümanları aynı tehdit algısında birleştiriyor.
Bilemiyorum. Devletimizin böylesi bir stratejisi var mı? Ama olsa iyi olur. Türkiye'nin dış politikada sahip olduğu en büyük markası Erdoğan.
Özellikle Avrupa'daki Müslüman gruplar üzerinde muhteşem bir etki üretip bunu siyasal düzleme aktarmak ve hatta Avrupa'daki seçimlerde dahi etkin bir güç olarak kullanmak mümkün. İşte o zaman Avrupalı liderler ne bu kadar küstah olabilir ne Müslümanlara karşı şiddet ve hakarete başvurmak bu kadar kolay olabilir. Ayrıca Türkiye'nin nüfuzu da Avrupa'nın içlerine kadar uzanabilir. Artık Avrupa'daki Müslümanlar üzerine çok daha stratejik hesaplamalar yapmanın vaktidir.
[Sabah, 27 Ekim 2020].