15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesinden sonra Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) yöneticisi Gülen ve örgüt üyeleri küresel düzlemde Türkiye karşıtı propagandaya ağırlık vermiş durumda. Başta Amerika, Avrupa, Orta Asya, Balkanlar ve Afrika olmak üzere dünyanın dört bir tarafında örgütlenen FETÖ’nün stratejisine bakıldığında tipik takiyeci yaklaşımın döngüsel bir şekilde dışa vurulduğu görülüyor. Bu süreçte eğitim kurumları, dernekler, şirketler ve medya organları paravan olarak kullanılıyor. Türkiye’deki iç siyasi tartışmalara paralel olarak söylem değiştiren Gülenciler bazen kendilerince kullanışlı buldukları bir konuyu manipülasyonla öne çıkarıyor, bazen söylediklerini hiç söylememiş gibi yapıyor ama ne pahasına olursa olsun günün şartları doğrultusunda Türkiye karşıtlığına oynuyor.
Küresel siyaset sahnesinde ve uluslararası medya organlarında Türkiye aleyhine bir söz söylenebilmesi ve haber çıkabilmesi FETÖ’nün temel hedefi. Bunu başardıklarında kendi kötücül emellerine de bir adım yaklaştıklarını varsayıyorlar. Tüm bu göstergeler aslında FETÖ üyelerinin 15 Temmuz’da yedikleri tokattan ders almadığının işareti olarak okunmalıdır. Dini bir cemaat kisvesiyle çıktıkları yolda milli iradeye el koymak için askeri darbe yapma noktasına gelen Gülenciler 15 Temmuz’da işledikleri cinayetlerden, yaptıkları aşağılık işlerden utanç duyup bir kuytuda saklanmak veya özür dilemek yerine Türkiye’yi hedef alan ateşe odun taşımayı tercih etmiş durumda. Zilletin bu kadarı da ancak Gülencilere layık olurdu zaten!
FETÖ yöneticisi Gülen ve üyeleri Türkiye’nin karşısında konumlandığı cephede kılıç sallarken ve Türkiye’yi denklemin dışına itmeye çalışan küresel güçlere koltuk değneği olurken ağırlıklı olarak medyayı bir araç olarak kullanıyor. Medya aracılığıyla ve medya için üretilen içerik ise tipik kara propaganda örnekleri ve çarpıtmalarla dolu. Gerçeklerden ya hiç bahsedilmiyor ya da Batı’nın Türkiye söz konusu olduğunda sık sık başvurduğu dezenformasyon makinesi sahneye sürülüyor. Bu noktada FETÖ’nün Türkiye aleyhine defaatle dolaşıma soktuğu tezviratlar beş başlık altında toplanabilir. Daha önce Batı medyasında sair zamanlarda örnekleri çıkan ama 15 Temmuz’dan sonra Gülenciler eliyle yoğunlaştırılan ve beslenen bu iddialara daha fazla başvurulacağının işaretini de Gülen, aslında darbe girişiminin ardından 21 Temmuz’da yayımlanan demecinde vermişti.
GÜLEN’İN KRİPTO MESAJLARI
FETÖ elebaşı Gülen, 21 Temmuz’daki açıklamasında, “Varsın bir sürü ahmak bir başarı elde etmiş gibi güledursun. Düğünler dernekler kursun. O komik durumlarını birer bayram ilan etsinler. Fakat dünya bu meseleyi alaya alıyor. Bu alaya almalar paragraflar olarak kitapların sayfalarına yazılıyor.” ifadeleriyle bir yandan Türk milletinin darbe karşısındaki cesur direnişini aşağılamış bir yandan da bundan sonra propaganda mekanizmasının daha fazla kullanılacağının işaretini vermişti. Öyle de oldu. Geçmişle kıyaslanınca Gülen, Batılı medya kuruluşlarını Pensilvanya’daki malikanesinde daha çok ağırlamaya başladı. Bu yayın organları arasında İtalyan Le Stampa, Alman Die Zeit, ZDF ve DPA, İspanyol El Pais, İngiliz BBC ve Reuters da bulunuyordu. CNN televizyonu da Gülen’le görüşen medya kurumları arasındaydı. Gülen’in açıklamalarına bakıldığında Türkiye’deki iç gelişmelerle paralel şekilde beş konunun bir döngü halinde gündeme getirildiği görülüyor.- “Demokratlara karşı otoriterleşme” söylemi: 15 Temmuz darbe girişiminin millet tarafından püskürtülmesinden sonra yargının temel görevlerinden birisi olarak darbecilerin ve onlara destek verenlerin yakalanarak adaletin karşısına çıkartılması gereği doğmuştu. FETÖ’cülere yönelik bu tür operasyonlar Gülen tarafından Batı medyasına otoriterliğin göstergesi olarak sunulmaya çalışılıyor. Bu bağlamda FETÖ’cü medyatörlerin de Hitler kıyaslamaları yaptığını belirtelim. Gülencilerin ihmal etmediği kara propagandalardan birisi de bu tür otoriterlik emarelerinin Türkiye’nin demokratlarına karşı yapıldığı yönündeki asparagas haberler.
- “Türkiye-DEAŞ ile işbirliği yapıyor” yalanı: Bu tezvirat Fetullah Gülen’in yabancı medya kuruluşlarına verdiği mülakatlarda en stratejik başlıklardan birisi olarak öne çıkıyor. Gülen, sık sık Türkiye’nin DEAŞ’a yardım ettiği yönünde cümleler kurarak Türkiye’yi Batılılar nezdinde köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Bu söylemin yoğun şekilde kullanılması, Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta DEAŞ ile etkin mücadelesinin görünür olmasını engellemek ve kendi sınır güvenliğini sağlamak için attığı adımları değersiz hale getirmek çerçevesinde okunabilir. Bu yüzden Gülen, geçmişte HDP ve PKK’nın dilinden düşürmediği bu gerçek dışı söyleme yoğunlaşmış durumda.
- “Erdoğan’ın Ahmedinejadlaştırılması çabası”: Batı medyasının temel hastalıklarından birisi Türkiye söz konusu olduğunda temelsiz önyargıların ön plana çıkmasıdır. Akıl yerini duyguya bırakır. Bu yaklaşımın çoğu zaman medyada karikatürize etme veya aşağılama çabası şeklinde işlediği görülür. Batı medyası bu tür yayınları İran eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad için yapmıştı. Şimdi benzer bir pratiğin FETÖ eliyle Cumhurbaşkanı Erdoğan bağlamında devreye sokulduğu ve sürdürülmeye çalışıldığı görülüyor. Batı medyasında yayınlanan karikatürler bu yaklaşımın tipik göstergesidir.
- “Başkanlık, halifelik, Neo-Osmanlıcılık” söylemi: Gülen’in konuşmalarında vurgulanan ve Gülenciler tarafından hem sosyal medyada hem de diğer kamusal alanlarda çoğaltılmaya çalışılan propaganda içinde bu üç ifade önemli bir yere sahiptir. Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta takip ettiği dış politikanın esas gerekçeleri dışarıda bırakılarak yapılan yorumlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Halife” veya “Neo-Osmanlıcı” gibi nitelemeler kullanılarak bahsedilir. FETÖ’nün bu tür tanımlamaları tercih etmesindeki amaç, Batı medyasının bilinçaltında yer alan oryantalist psikolojiye hitap ederek Türkiye karşıtı propagandayı daha fazla körükleyebilmektir. Bu yüzden bilinçli olarak bu kavramlar kullanılıyor.
- Küresel kurumları etkilemek için üretilen söylem: FETÖ’nün en yoğun kullandığı yöntemlerden birisi de Türkiye’de işkence yapıldığı veya suçlu olmayanların tutuklanması için “cadı avı” başlatıldığı yönündeki kara propagandadır. Bu propagandanın bir ayağı uluslararası basın kuruluşlarını harekete geçirmek için gazeteciler üzerinden yürütülüyor. Bir ayağı işkence ve cadı avı propagandasıyla Uluslararası Af Örgütü’nü harekete geçirmek için yapılan bu propagandanın diğer ayağı ise ekonomiyi çökertebilmek için Uluslararası Kredi Kuruluşları nezdinde gerçekleştiriliyor. Küresel siyasal düzlemin aktörleri olan bu kurumların Türkiye karşıtı bir noktada pozisyon alabilmesi için FETÖ’nün yoğun çaba içinde olduğu görülüyor.
Son tahlilde FETÖ küresel düzlemde Türkiye karşıtı faaliyetlerini sürdürüyor ve bunu yaparken de propagandanın babası Hitler’e rahmet okutacak cinsten bir yöntem izliyor. Güvendikleri en temel dinamik ise Batılılardaki Türkiye önyargısının sonsuza dek süreceğine var olan inanç. Gülen örgütü üyeleri buna inanabilir fakat Gülenciler için tersine dönen ibrenin geriye döndürülmesi bu saatten sonra çok zor. Tabiatın temel kurallarından biridir bu. Kum saati akmaya başladı artık.
[Star Açık Görüş, 30 Ekim 2016].