14 Aralık’ın içeride doğurduğu tartışmalara ek olarak özellikle Batı’da bir makes bulduğu görülüyor. Bu makesin Gezi ve 17 Aralık darbe girişimi kadar büyük ve geniş çaplı olduğunu söylemek mümkün olmasa da Mavi Marmara sonrası anti-Türkiye vagonuna binen çevreler Gezi ve 17 Aralık’ta olduğu gibi klişelerden hareket ederek Türkiye’ye vurmaya başladı. 17 Aralık failleri, Gezi’yi “ağaca”, 17 Aralık’ı “yolsuzluk”, 14 Aralık’ı da “basın özgürlüğü” temasına hapsetmek istemelerinin de ana sebeplerinden birisi bu. Yani Batı da aktif bir şekilde kullanım değeri olan konuları öz gündemlerinin gerçekleşmesi için uluslararası destek malzemesi olarak kullanmak. Batı’dan yapılan iki resmi açıklama ve bir haber metni üzerinden 14 Aralık’ın Batı’da hangi bağlama sokulmaya çalışıldığını anlatmaya çalışayım. Metinlerden ilki okyanusun diğer tarafından, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan. Sözcü Jen Psaki, operasyonların sabahında (saat farkını hesaba katın) 14 Aralık’la alakalı “Gazetecilerin tutuklanmasına ilişkin” başlıklı bir açıklama geçer. Sadece başlık bile operasyonun Türkiye’deki asli bağlamında değerlendirilmediğini ve odağın sadece gazetecilerin tutuklanması üzerinde olduğunu göstermeye yetiyor. Psaki en başta buyuruyor: “Anlaşıldığı üzere mevcut Türk hükümetine karşı açık eleştirileriyle bilinen medya organları Türk yargısı tarafından yapılan operasyonda hedefler arasındadır.” Gözaltına alınma sebebi olan sahte delil üretme, haksız mahkûmiyete zemin hazırlama vs. gibi evrensel suçların açıklama boyunca hiçbir bahsi geçmediği gibi başta yapılan ve kim tarafından okunursa okunsun operasyonun sadece “basına karşı bir sindirme operasyonu” olduğu anlamı çıkarılacak bu açıklama, ABD’nin Türkiye’ye ve resmi mercilere büyük bir saygısızlığıdır.
GAZETECİLER VE YARGI DOKUNULMAZLIĞI
İkinci açıklama ise Avrupa Komisyonu’nun Dış İlişkiler Yüksek Komiseri Federica Mogherini ve aynı konseyin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn’ın ortak açıklaması. ABD’nin açıklamasına paralel olan açıklama şöyle başlıyor: “Türkiye’de bugün gerçekleşen ve bazı gazeteci ve medya ofislerine yönelik polis baskını ve tutuklamalar basın özgürlüğüne aykırıdır.” Şimdi Türkiye’de hukuki bir süreçle alakalı ve bu ifadelerle başlayan bir metnin gerisini okumaya gerek var mıdır? Yine de okuyalım, iki paragraflık metin boyunca bahsini göremeyeceğiniz bir husus var ki o da metnin hakikat bağlamında ne kadar ciddiye alınması gerektiğini göstermekte. Metin boyunca gözaltına alınanlar arasında azınlıkta olan gazetecilerin neden ve hangi suçla gözaltına alındığına herhangi bir bahis yok. Ya bilinmiyor ya da bilinçli olarak göz ardı ediliyor. Açıklama kısaca neyle suçlanırlarsa suçlansınlar serbest bırakın mantığında bir siyasi baskı içeriyor. Acaba Avrupa Komisyonu Türkiye’de veya dünyanın herhangi bir ülkesinde gazetecilerin yargı dokunulmazlığına sahip olduğunu mu düşünüyor? Veya gözaltına alınanlar arasında çoğunluk hükmündeki polislere dair hiçbir bahsin geçmemesi garip değil mi? Açıklamanın 14 Aralık’ta alelacele çıktığını da not edelim.
BBC'NİN TEK TARAFLI METNİ
Şimdi de BBC’ye bakalım. Gözaltılarla alakalı uzunca bir habere imza atıyor BBC. Metin gazetecilik açısından tam bir “ucube”. AB’li yetkililerin açıklamalarıyla başlayan haber, gözaltıların sadece gazetede ve TV kanallarında yapıldığını ima ediyor. Yani okuyucusunu yanıltıyor. Ardından gözaltına alınanlara yöneltilen suçlamanın devleti ele geçirmeye teşebbüs olduğunu iddia ediyor. Haber, baştan sona Zaman gazetesinde yazıldığı izlenimi veriyor ve bol miktarda malum grubun argümanlarını sloganik öğelerle okuyuculara taşıyor. İngilizce basının merkezi kuruluşunun haberi şu hayati anekdotla devam ediyor: “Başyazar Ekrem Dumanlı, balkonlarda doluşan gazete çalışanlarının alkışları eşliğinde gazetenin merkezinden çıkarılmadan önce gülümsedi ve polis dokümanlarını inceledi.” Gülümsemeyi dünya kamuoyuna taşıdığı için BBC’ye mi Reuters’e mi teşekkür edelim bilemedim... 17 Aralık faillerini nasıl tasvir ettiğini yazmıyorum bile ama yazı boyunca bir tane bile yetkililerden alıntı olmadığını söylemeden de edemeyeceğim. Batılı merciler ve basın Türkiye’de ciddiye alınmak istiyorlarsa bundan iyisini yapmak zorundalar. Bu eleştiriler önemli olabilir ama önyargılarıyla kendi açıklamalarının önem algısını dinamitliyorlar.
[Akşam, 22 Aralık 2014]