Arap Baharı’nın Türkiye’nin de içinde bulunduğu “jeopolitik kuşağı” önemli ölçüde istikrarsızlaştırdığı açıktır. Türkiye tarafından başlangıçta bölgesel ölçekte “demokratik restorasyon” için bir fırsat olarak görülse de bugün gelinen nokta itibarıyla Arap Baharı yeni bir kriz kuşağını kalıcı hale getirebilecek dinamiklerin ortaya çıkmasına neden oldu. Ortadoğu’da söz konusu kriz kuşağının ortaya çıkardığı kimlik eksenli düşmanlık unsurları ulus-devlet sınırlarını ve egemenliğini bozmaya aday yeni bir “güvensizlik dönemi” başlattı. Bu durum Türk dış politikasını son on yılda benzeri görülmemiş ölçüde çok boyutlu bir meydan okumayla ve baskıyla karşı karşıya bırakmaktadır. Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın, dış politikada cumhurbaşkanlığı kurumunu da devreye sokacak şekilde önceki dönemlere nazaran daha aktif hareket etme isteği dikkate alındığında, böylesi bir meydan okumayla mücadele etmek ve bu baskılara pratik çözümler üretmek yeni döneme dair bir değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır. Erdoğan’ın karşılaşacağı ilk durum, başbakanlığı dönemindeki dış politika anlayışını terk etmeden ve cumhurbaşkanlığının kurumsal esnekliğini de kullanarak bu dönemde yeni bir dış politika yürütme modülünün nasıl olacağıdır. Bu durum Türkiye’nin yeni döneme ilişkin üstesinden gelmesi gereken bir dizi dış politika kritiğine de ne tür cevaplar üreteceği ile de doğrudan ilgilidir.
Perspektif: Türk Dış Politikasında Yeni Dönem
Türk dış politikasındaki yenilenme neyi ifade ediyor? Türk dış politikasına yönelik yeni dönemde ne tür meydan okumalar var? Dış politika alanındaki eleştiriler haklı mı?
Paylaş
Etiketler »
İlgili Yazılar