Konuyla ilgili yazmış olduğum son yazımı “yavaş ama emin adımlarla” diye bitirmiştim. 14 Ağustos tarihli “Çin'den Yuan Salvosu” başlıklı yazımdan bahsediyorum. O günlerde dünyayı velveleye veren kur hamlesinin, aslında stratejik olduğunu dile getirmiş ve 23 Haziran tarihli “Dolara Veda, Yuana Merhaba” isimli makalemi de hatırlatmıştım. Bugün ise, bu iki yazıyı temele alıp, yeni bir gelişmeyle konuyu inşaya devam edeceğim.
Konuya aşina olmayanlar için ise öncelikle, o iki yazımın ana fikrini bir cümleyle özet geçeyim: Çin, dünya ekonomisinin geleceğinde azami etkili bir konuma kavuşmak için finans cephesinde de stratejik planlar yaparken, bunun bir adımı olarak Yuan'ı uluslararası para birimi yapma yolunda, IMF'nin SDR (Özel Çekme Hakları) sepetine atmak istiyordu.
Şimdi ise, son gelişmeler kapsamında neler olduğunu madde madde inceleyelim:
1- NE OLDU?
IMF Çin'in SDR sepetine girme talebini, yapmış olduğu 5 yıllık gözden geçirmeler kapsamında bir süredir incelemekteydi. 30 Kasım'da yaptığı açıklamayla da, kararını açıkladı: Yuan/Renminbi bundan böyle, ABD doları, Euro, Yen ve Sterlin'e ek olarak sepetteki 5. para birimi olacak. Uygulama, yeni sepetin hayata geçeceği 1 Ekim 2016 itibariyle başlayacak. Yeni kararla, Alman Markı ve Fransız Frangı'nın yerini Euro'ya bıraktığı 1999'dan sonraki ilk önemli değişikliğe imza atılmış oldu.
2- NASIL OLDU?
Peki, Yuan sepete girmeyi nasıl hak etti? Bu noktada IMF, 2 kriter öne sürüyor. İlki, söz konusu para biriminin, son 5 yıllık dönemde ihracatı en yüksek üyelerden biri tarafından basılması. İkincisi ise, finansal işlemlerin önemini vurgulamak açısından, para biriminin serbest kullanıma açık olması şartı... İlk koşul konusunda zaten kimsenin diyeceği yok; rakamlar kendi konuşuyor. İkinci koşulun onaylanması ise, Renminbi'nin serbestçe kullanım statüsünde bir para birimi olduğunu dünya âleme teyit etmiş oluyor.
3- ŞİMDİ NE OLACAK?
Ekim 2016'da hayata merhaba diyecek yeni sepetteki ağırlıklar yeni bir formül kazanıyor. Buna göre ağırlıkların dolar ve Euro için sırasıyla %41,73 ve %30,93'e gerilerken, Yuan'ın sepete 3. sıradan girdiğini görüyoruz: %10,92. Beklenenden düşük bir düzey olmakla birlikte, Yuan'ın ağırlığı, arkasında bıraktığı Yen (%8,33) ve Sterlin'den (%8,09) daha iyi durumda olacak. SDR'ın değeri de, bu para birimlerinin değerlerinin ağırlıklı ortalamasından oluşacak.
SDR faiz oranı ise, ilgili para birimlerinin piyasalarındaki kısa vadeli finansal araçların faizleri çerçevesinde hesaplanmaya devam edecek. Bu ise, hesaplara bir Yuan enstrümanının katılması anlamına geliyor. Öte yandan Lagarde'a göre; Yuan'ın dâhil edilmesi, sepetin çeşitlenmesi ve temsil yönünün güçlenmesi anlamında, SDR'ı daha çekici hale getirecek.
4- ÇİN'İ NASIL ETKİLER?
SDR sepetine girmek, Çin için IMF bünyesinde bir güç kazanımından ziyade, asıl etkisi uluslararası arenada görülecek bir zafer sayılabilir. Zira Renminbi'nin mühim bir para birimi olduğu mesajının dünyaya verilmiş olması, Çin'in küresel finans camiasındaki konumunu otomatik olarak pekiştirmiş oluyor.
Buna paralel olarak da, SDR'da yer almanın etkilerinden birinin, Yuan'ı giderek kabul gören ve uluslararası kullanımı artan bir para birimine büründürmesi olacağı öngörülebilir. Zira sepette olmanın, Çin para birimine daha sıcak bakılmasını sağlayacağı ve Yuan'a ve ilgili varlıklara olan talebi pozitif etkileyeceği düşünülebilir. Gerek merkez bankaları, gerekse işlemler/yatırımcılar açısından… Zaten Çin'in amacı da, bu tür etkiler kanalıyla, para birimine uluslararası bir güç kazandırmak değil mi?
Öte yandan bu etkinin hissedilme seviyesinin, Çin'in yeni reformlara dair performansıyla yakından ilgili olacağına da şüphe yok. Lagarde'ın ifade ettiği üzere; sepete girme başarısı, Çin'in küresel sisteme entegrasyonu anlamında önemli bir kilometre taşı. Aynı zamanda da, ülkenin para ve finans sisteminde teşebbüs ettiği reform sürecinin tanınması bağlamında olumlu bir gösterge… Ancak Çin'in hedeflediği destinasyona varabilmesi için, ilgili süreçte IMF'ye verdiği reform sinyallerine ilişkin çabalarını arttırması yerinde olacak.
Sadet olarak ise: Çin bu hendekten de atlayarak dünya ekonomisindeki yerini sağlamlaştıracak bir başarıya daha imza atmış oldu. Bir önceki yazımla aynı şekilde sonlandırmış olacağım ancak şu gerçek bir kez daha onaylanmış oldu ki: Çin her alanda, uzun vadeye akıllıca oynuyor. Ve bu yolda yavaş ama emin adımlarla ilerliyor.
[Yeni Şafak, 4 Aralık 2015]