Amerika adına Suriye krizinin başından beri en ilginç olay, cumartesi gecesi yaşandı. Amerikan uçakları büyük oranda DAİŞ’in kontrolü altında olan Deyrizor’da, Esed rejimine ait birlikleri bombaladı. Sonuç; 60’ın üstünde ölü Esed askeri, hava saldırısı sonrasında ilerleyen DAİŞ ve cevap bekleyen birçok soru. Olayı Ruslar duyurdu ve ABD’ye yönelik ağır ithamlarına başladı. BMGK’yi acil toplantıya çağırırken, iki ülkenin BM Büyükelçileri arasında oldukça ağır anlamlar içeren laf dalaşı başladı.
Önce Samantha Power çıktı basın toplantısına ve eğer Esed güçleri vurulduysa da bunun yanlışlıkla olduğunu söyledi. Rus Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün hava saldırısını “ABD’nin DAİŞ’le işbirliğinin kanıtı” olarak sunmasına sinirlenmiş olacak ki Rusların olayla alakalı tavrını “şov” olarak değerlendirdi. Demagoji yaptı baştan sona; gerçi çok doğru ifadeleri de yok değildi. Esed rejiminin ve Rus uçaklarının bilinçli sivil katliamlarına, kimyasal silah kullanımına rağmen Rusya’nın BM’yi toplantıya çağırmamasını ikiyüzlülükle eleştirirken; Rusya’nın Esed’e “çatışmaların durdurulması” şartlarına uymaya zorlaması için acil bir toplantı yapmasını tavsiye etti. Şimdiye kadar Rusya karşısında hep alttan alan ABD’nin metin üzerinden giden bu sert açıklaması mevcut trendden bir sapmaydı.
Rus Büyükelçi Vitali Çurkin ise “ne oldu da ABD birden Deyrizor’da DAİŞ’e karşı saldırı yapmaya karar verdi” sorusunu sordu. Gerçi uluslararası koalisyon Deyrizor’a saldırı düzenliyordu ama asıl soru: Esed rejimiyle bu kadar yakın noktadaki DAİŞ unsurlarını vurmak ne anlama geliyordu? Rus Büyükelçi’nin bilinçli bir şekilde ölen yüz binlere rağmen 60 Esed askeri yüzünden fırtınalar koparmasındaki ikiyüzlülüğü bir kenara yazalım. ABD, DAİŞ’e karşı Esed rejimine hava desteği mi vermeye başlamıştı? Uzun süredir stabil olan cephe hatlarında kimin DAİŞ kimin Esed gücü olduğunu tespit edemeyecek kadar felaket bir istihbarata mı sahipti? Yoksa birileri ABD’yi yanlış mı yönlendirmişti?
ABD’nin Esed güçlerini “kazayla” vurması, benim gibi “Amerika’nın Suriye’deki istihbarat kapasitesinin bir facia olduğunu” düşünen birisine bile inandırıcı gelmiyor. ABD’yi ya sahadan birisi yanlış yönlendirdi; ya da ABD Esed güçlerini bilinçli bir şekilde vurdu. ABD eğer o bölgedeki istihbaratını ve koordinatlarını yerel kaynaklardan alıyorsa, içerisinde Rusya’nın da dahil olduğu bir manipülasyon söz konusu olabilir. Ama ağır basan senaryo, ABD’nin Esed rejimine ve destekçilerine güçlü bir mesaj göndermek istemesidir. ABD’nin nüfuzu an itibarıyla Suriye’de eriyor ve “çılgınca” hareket etmeye çok müsait bir psikolojiye sahip.
Tüm yatırımını yaptığı YPG’nin kuşak projesi yerle bir oluyor; daha önce yalancıktan da olsa desteklediği muhalifler ABD özel kuvvetlerine “yallah” diyor; Türkiye Fırat Kalkanı ile kendi göbek bağını kesiyor; İsrail bile Suriye konusunda Rusya ile konuşuyor. Kerry’nin “birleşik bir Suriye’nin son şansı” dediği çatışmaların durdurulması uygulanamadan rafa kalkıyor. Bu ortamda ABD, oyun değiştirici bir hamle yapmak zorunda. Fırat Kalkanı’na “yancı” olarak özel kuvvetlerini göndermeyi kabul edecek psikoloji, ABD’yi Suriye’de kartların yeniden karılacağı bir senaryoya başvurmayı dayatıyor.
Rusya, Deyrizor’u ABD’den daha fazla taviz kopartmak için koz olarak kullanma peşindeyken; ABD, eğer Esed güçlerini kazayla vurmuşsa tavizkar davranacaktır. Yok Samantha Power modunda ilerleyecekse bilin ki Esed rejimine ve Rusya’ya “Suriye’de oyunda ben de varım!” mesajı vermek için Deyrizor’u vurmuştur.
[Akşam, 19 Eylül 2016].